Çağrılara yanıt verme zamanı!
Fotoğraf: Envato
IŞİD Kobani’ye yönelik elindeki en ağır silahları, en vahşi yöntemleri kullanarak sürdürdüğü saldırılarını günbegün artırıyor. YPG-YPJ güçleri ise kahramanca bir direniş gösteriyor. Başka bölgelerde gördüklerimizin aksine Kobanêliler IŞİD’e karşı mücadeleden kaçmıyor; savaşamayacak yaşlıları, çocukları Türkiye sınırına getirip az çok güvenceye aldıktan sonra geri dönüyor, topraklarını savunmak için kadınıyla, erkeği ile savaşmaya devam ediyorlar. Kuşkusuz Kobanêliler bu savaşı, sadece kendileri için değil, laik demokratik, özgür bir yaşam savunucusu her milliyet ve mezhepten bütün insanların savaşı olarak sürdürüyorlar. Bugüne kadar gösterdikleri kararlılıkla bu tarihsel sorumluluklarının farkında olduklarını gösteriyorlar.
Evet, Türkiye’nin ilerici, demokrat güçleri, Kürt halkı Kobanê’deki her milliyetten halkla dayanışmalarını; basın açıklamaları, yürüyüşler, yardım toplama, sınıra giden konvoylar oluşturma, Kobanê’ye kadar giderek sıcak temasla destek sunma,… çeşitli türden eylem ve etkinliklerle gösteriyor.
En son 300 dolayında aydınımız Türkiye kamuoyuna çağrıda bulundu.
Dün gazetemizde de yayımlanan çağrıda aydınlarımız; IŞİD’in insanlığa dayattığı “din mezhep, kavim merkezli” yaşam ve onun haklara yönelik terörüne karşı “İNSANLIK SUÇLARI İŞLEYEN IŞİD’E KARŞI KOBANİ’YE SAHİP ÇIKALIM!” dedi.
“Türkiye’de yaşayan bizlerin, yanı başımızda yaşayan Kürtlere yönelik boğma-kovma girişimlerine karşı tavır almak gibi özel bir sorumluluğumuz vardır….
IŞİD’e karşı başlatılan askeri operasyon dikkatlerimizi dağıtmamalı, bizleri bölge halkları, Kürtler ve özellikle Kobani halkı ile dayanışma konusunda tereddüde düşürmemeli. Başta Kobani halkı olmak üzere bölgemizin mazlum halklarının hepimizin desteğine, bizim Kobani’de halkların birlikte, barış içinde yaşamalarına imkan sağlayan değerlere ihtiyacımız var.
Aynı nedenlerle, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslar arası kurumları da Kobani’ye sahip çıkmaya çağırıyoruz” diyen aydınlarımız, bizleri ve herkesi özgür Kobanê için elimizdeki her olanakla mücadeleye çağırıyor.
Giderek yaygınlaşan ve çeşitlenen tepkiler karşısında polis, her vesileyle bu eylemlere müdahale edip gaz, cop, TOMA; Panzer, su her araçla bu eylemleri kriminalize etmeye ve yaygınlaşmasını önlemeye çalışmaktadır. Öyle ki polis ve jandarma IŞİD vahşetinden kaçıp Türkiye’ye sığınmak isteyenlere karşı sınırda, halkı mayınlı bölgelere sürmeye varan olmadık zorluklar çıkardıktan sonra sınırı geçenler de bir yandan Hükümet erkanının “nankörlük”, öte yandan halkın yaptığı yardımların bile “başa kakılarak” utanç verici görüntüler eşliğinde dağıtılmasının sorumlusu gibi gösterilip suçlanıyorlar.
Kobanêliler direniyor; her karış toprakları için savaşmaktan geri durmayacakları da görülüyor. Ancak “IŞİD’in ilerleyişi de durdurulabilmiş değil.
Oysa bakınca; uluslararası ve ulusal medyada ABD, Fransa, İngiltere, Danimarka, Yeni Zelanda, Avustralya ve daha birçok ülke IŞİD’e karşı mücadeleye katılma kararları alıyor. Asker verdiğini, savaş uçağı verdiğini açıklıyor. Dahası ABD’nin savaş uçaklarının her gün IŞİD’i vurduğu haberleri veriliyor; görüntüler yayımlanıyor; ama Kobanê’ye açık arazide elindeki ağır silahları kullanarak saldıran IŞİD’e karşı gerçekten sonuç alıcı bir saldırı yapıldığı görülmedi. Dahası bu “koalisyon”, Kobanê’ye saldırı yokmuş, IŞİD yüz binlerce insanı tehdit etmiyormuş gibi davranıyor. Hele de bizim basında; sanki sınır ötesinde bir video oyunu gibi aktarılıyor olanlar.
Kısacası bugüne kadar ABD’nin, “IŞİD’i vuruyoruz” diye yaptığı saldırılar IŞİD’in savaşan gücüne değil depo, rafineri, gibi “ölü”,büyük olasılıkla da terk edilmiş yapılara yapılıyor.
Yani ABD merkezli hava operasyonlarının IŞİD’e karşı tamamen göstermelik ve Suriye’ye bir müdahale, bölgeye emperyalist güçlerin yerleşmesi için IŞİD’in “toprağı temizlemesini” bekleyen bir strateji etrafında yapıldığı görülüyor.
Dolayısıyla her zaman olduğu gibi bölgede bu Ortaçağın cehenneminden çıkıp gelen IŞİD çetelerine karşı mücadele halkların canları ve kanları pahasına, her ülkede, her alanda ve her biçimde sürdürülecek mücadele ile mümkün olacaktır.
Bu yüzden henüz yetersiz ve zayıf da olsa çeşitli yerlerde sürdürülen eylem, etkinlik, dayanışma gayretleri, aydınlarımızın çağrıları, Kobanê halkının mücadelesiyle verdiği mesaj son derece önemlidir. Bu çağrılara, mesajlara yanıt vermek de laik, özgür, demokratik; milliyet, din ve mezhep çatışmalarının olmadığı, bir bölge kaygısı güden herkesin her çevrenin, her siyasi odağın görevidir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00