Tezkere

Yine gündemde tezkere var. Suriye ve Irak bataklığına havadan bombalarla katılmayı uygun ve güvenli bulan Batı, bölgede Orta Çağ vahşeti uygulayan unsurları frenlemek ve kontrol altına alabilmek için kendi insanını tehlikeye atmadan bu işi becerebilecek birilerini sahaya sürmek niyetinde. Bu işe en uygun güç Türkiye ve bu işe en hevesli iktidar da bizim iktidar.
Eski başbakan bir kere “Esed gidecek, bu hafta olmazsa haftaya gidecek” dedi ya, bu iş olmalıydı. İki dudağı arasından çıkan her şeyi emir olarak algılayan ve olması için canla başla çalışan partisinin gücü bu kez Esad’ı devirmeye yetmemişti.
IŞİD can kurtaran gibi yetişti. Bir tezkere hazırladılar. IŞİD’den başka herkes tehdit altında. Bölgedeki Kürtler tehdit altında. Uçuşa yasak bölge diye tutturanlar, IŞİD’in havadan vurulmasını mı engellemek istiyorlar? Yoksa bölgede yapacakları pis işlere Esad’ın ya da başkasının havadan müdahale etmesini engellemek mi istiyorlar?
Bu tezkere torba yasalara benziyor. İyi maddelerin yanına ekledikleri diğer maddelerle amaçlarına uygun sonuçlar elde etmeyi hedeflemişler. Tezkerede 1 kere IŞİD adı geçerken sayısız kere Esad rejiminin devrilmesine yönelik cümleler var. Bir yandan açılım, barış süreci derlerken, IŞİD için düne kadar diyemedikleri “Terörist örgüt” tanımını görüşme yaptıkları PKK için kullanıyorlar. Tezkerede samimiyetsizlik, fırsatçılık, şark kurnazlığı sırıtıyor. Esad orada durdukça konuyu kişisel sorunu haline getirmiş devletlilerin rahat uyuyamayacakları belli. Zaten muktedirin konuşurken “IŞİD tamam terörist ama ey dünya PKK ...” diye başlayan konuşmalarından bu işe kerhen ve istemeyerek, mecburen girdiği belli. En azından peygamber mühürünü bayrak yapmış (Çoğu bilinci kaybederek vahşileşmiş) gençlere karşı tavır alırken yüreğinin bir yerlerinin acıdığı belli.
Tezkere, Anadolu çocuklarının güney çöllerinde kırılmasına neden olacak. “Ben ABD askerini bölgeye göndermem” diyen Obama’nın boşluğunu bizimkiler dolduracak.  
Kime saldıracakları da belli değil.