04 Ekim 2014 00:47

Humus'ta çocuklar ölürken meleklerin cinsiyetini tartışmak

Humus\'ta çocuklar ölürken meleklerin cinsiyetini tartışmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Meleklerin cinsiyetini tartışma benzetmesi, tarihin bir çok önemli dönüm noktasına uyarlanarak paylaşılır. Doğu Roma yani Bizans kiliselerinde bu konu ile meşgul olunurken önemli gelişmelerin yaşandığı aktarılır. Benzer başka bir örnek Ankara’daki ilk Meclis için verilir. Genel Kurul salonunda rejim tartışılırken Meclisin dindar üyelerinin sıcak su ile abdest konusuna odaklandıkları söylenir.
Şimdi Kobanê’de çok hayati gelişmeler yaşanırken başka gündemlerle meşgul olup sorumluluktan kaçmanın başka benzetmelerle ifadesi mümkün mü bilmiyorum. Endülüs’te Granada valisinin şehir yanarken yüksek bir tepede oturup ağlayarak seyretmesi de ilginç bir örnektir.
Humus’da kırkın üzerinde çocuk bir seferde katledilirken büyük tepkiler organize edilmeyecekse ne zaman ses verilecek?
Bayram öncesi reva görülen bu acıyı kendi evinde, kendi yüreğinde hissetmeyen hiçbir toplumsal kesim, bölgede gerçek barış ve demokrasinin savunucusu olamaz.
Hâlâ bölgede varlık yokluk kavgasının sadece Kürtler tarafından veriliyor olması hem dindarlar hem Aleviler açısından büyük bir tarihi vebaldir.
Sadece dayanışma açıklamaları yapmak ya da insani yardım kampanyaları organize etmenin ötesinde çalışmaların koordine edilmesi gerektiği çok açıktır.
Suriye ya da Irak halkları ile dayanışmanın, tam da Ankara’da İstanbul’da yürütülecek toplumsal baskı oluşturma çabaları ile anlam bulacağı görülmelidir.
Siyasal iktidarlar ancak güçlü, kuşatıcı, kapsamlı toplumsal muhalefet ile doğru tutum almaya zorlanırlar. Bunun dışında bir nedene umut bağlamak boş hayaldir. Ne bölge ülkeleri,  ne uluslararası güçler kendiliklerinden halklar lehine politika geliştirmezler. Onların çıkarlarının kaosun devamına hizmet etmesi durumunda bunu engelleyecek tek irade, halkların her yerde güçlü ve etkin dayanışma tavrı sergilemesi ile geliştirilebilir.
Bu nedenle Aleviler, yeni Kerbelaların yaşanmasını önleyecek çalışmaları ile hem kendilerini, geleceklerini savunmuş olacaklar hem bölgesel barışın toplumsal alt yapısını inşa edeceklerdir.
Yine İslami çevreler bugün IŞİD konusunda seslerini yükselttikleri ölçüde ortak bir onurlu geleceği savunmuş olacaklardır.
Sadece özel bir örgüte karşı olmanın ötesinde bir zihin dünyası ile yüzleşmek, hesaplaşmak gerekmektedir. Bu açıdan kurulan dilin net olması şarttır. İkircikli, kararsız sözde kınama mesajlarını çoktan aşan bir durumla karşı karşıya olduğumuzu İslami çevreler de kabul etmelidir. Bu yönde yüksek sesle itiraz için iş işten geçmiş olmamalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa