Kobanê savunması ve diplomatik pazarlık
Fotoğraf: Envato
YPG/YPJ güçlerinin Kobanê savunması kritik bir noktaya gelmiş durumda. IŞİD’in Kobanê’ye yönelik ağır silahlarla başlattığı kesintisiz saldırı üçüncü haftayı geride bırakırken, YPG’den YPJ’li Arîn Mîrkan’ın Miştenur Tepesi’nde “fedai bir eylem” gerçekleştirdiği açıklaması geldi. IŞİD’in silahlarının YPG/YPJ güçlerinin ellerindeki silahlardan çok daha ağır olması Kobanê savunmasının en önemli sorunu. Ancak IŞİD Kobanê’ye girmeyi becerse bile YPG/YPJ güçlerinin her şekilde direneceği ve Kobanê içinde mücadeleyi sürdüreceği anlaşılıyor.
Bu noktada PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in 4 Ekim’de Ankara’da yürüttüğü müzakere son derece önemli. Basına yansıyan bilgilerden tarafların pazarlıktaki tutumlarına ilişkin izlenimler edinmek mümkün. Aslı Aydıntaşbaş Ankara’da Kobanê’nin düşmemesi konusunda bir görüş birliği olduğunu ancak PYD’ye destek konusuda “devletin kurumları arasında mutabakat” olmadığını vurguluyor. Aydıntaşbaş’a konuşan üst düzey bir yetkili “IŞİD ve PKK arasında seçim yapmak zorunda mıyız ki” diye bir açıklama yapmış (Milliyet, 6.10.2014). Aydıntaşbaş PYD’ye doğrudan veya dolaylı silah yardımının gündemde olmadığını, Müslim’e yapılan önerinin Batı’dan veya Güney Kürdistan’dan PYD’ye ulaştırılacak silah yardımı konusunda Türkiye’nin vetosunu kaldırmayı içerdiğini bildiriyor. Bunun karşılığında Türkiye’nin Müslim’den talebi PYD’nin kanton yönetiminden vazgeçip, Suriye’nin idari yapısı hakkında gelecekte Suriye muhalefetiyle beraber hareket etmesi ve Kandil’den ziyade İmralı’dan gelen mesajları dikkate almasıymış. Aydıntaşbaş Ankara-PYD pazarlığını böyle özetledikten sonra henüz bir uzlaşı olmadığını belirterek noktalıyor yazısını. Sevil Erkuş da pazarlığa ilişkin haberinde Müslim’in Ankara’dan bölgedeki diğer Kürt güçlerin ve PKK’nin Türkiye üzerinden Kobanê’ye yardım göndermelerine izin vermesini talep ettiğini vurguluyor. Ankara ise Müslim’den Beşar Esad yönetimine karşı açık bir tavır alması ve YPG/YPJ güçlerini Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kumandası altına yerleştirmesini istemiş. Ayrıca Ankara önümüzdeki dönemde Suriye muhalefetinin yeniden yapılandırılacağını belirtip, PYD’nin PKK çizgisine mesafe koyarak bu yeni muhalefet yapısının bir parçası haline gelmesi şart koşmuş (Hürriyet Daily News, 5.10.2014).
YPG’yle ÖSO’nun yerel birlikleri arasında zaten belli bir düzeyde işbirliği vardı. İki güç Serêkaniyê’de önce 19 Kasım 2012’de birbiriyle çatışmama ve sonra 17 Şubat 2013’te beraber kontrol noktası oluşturma ve Esad kontrolündeki kentleri özgürleştirme gibi somut hedefler içeren protokoller imzalamıştı. 17 Şubat protokolü görüşmelerini Kürtler adına yürüten Nasır Hac Mansur, Fehim Taştekin’e yaptığı açıklamada Türkiye’nin bu işbirliğini engellemeye çalıştığını iddia etmişti. Nitekim 16 Şubat 2014’te görevden alınan dönemin ÖSO kumandanı Selim İdris Anadolu Ajansı’na (AA) protokolü tanımadığı ve PYD’nin “terörist PKK’dan, İran Kürtlerinden ve Irak’ın Kandil dağlarından gelen Kürtlerden destek aldığını” şeklinde bir açıklama yapmıştı (Radikal, 21.02.2013). Ancak İdris’e rağmen protokole başka gruplar da katıldılar. Geçtiğimiz Eylül ayında IŞİD’e karşı YPG, ÖSO ve diğer bazı muhalif gruplar arasında Fırat bölgesinde “Burkan El Fırat” adıyla bir ortak eylem merkezi kuruldu (Vatan, 11.11.2014). ÖSO ve YPG arasındaki ilişkilerin sahadaki fiili askeri durumdan kaynaklandığı ve siyasi bir uzlaşıya dayanmadığı muhakkak. Ancak bu işbirliğinin an itibarıyla IŞİD üzerine yoğunlaşsa da geçmişte Serêkaniyê örneğinde olduğu gibi Esad’a karşı oluşabildiği bir gerçek. Dolayısıyla iki yapı arasındaki olası bir siyasi uzlaşıda esas sorun Esad’dan ziyade Rojava’nın statüsü ve burada ikna olmayan aktör ÖSO’dan ziyade Ankara gibi görünüyor.
Aydıntaşbaş’ın haberinde geçen Ankara’da tam bir mutabakat olmadığı ifadesi doğruysa, bu Rojava ve hatta çözüm süreci konusunda devlet içinde de belli bir tartışmanın yürüdüğünü gösteriyor. 1 Ekim’de PKK Lideri Abdullah Öcalan kendisini ziyaret eden HDP heyetine Kobanê’nin düşmesinin çözüm sürecini bitereceği ve Türkiye’de yeni bir darbe sürecini başlatacağını iddia ederken, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı kabul eden Başbakan Ahmet Davutoğlu “Kobani’nin düşmemesi için ne gerekiyorsa da elimizden geleni yaparız” diyordu. Bu aşamada ABD’nin tutumu belirleyici olabilir. Ne var ki, Salih Müslim Fırat Haber Ajansı’na (ANF) verdiği açıklamada “Kimse bir şey yapmıyor. Biz silah istiyoruz. Ama parasıyla bile vermiyorlar. Şu anda Kobanê üzerinde uluslararası bir konsept var” diyor ve ekliyor: “Görüştüğümüz bütün güçler, bize ‘haklısınız’ diyorlar. Ama kimse sesini çıkarmıyor. ABD de Kobanê etrafında bazı DAİŞ mevzilerinin bombaladı. Ancak yetersizdir bunlar. ABD ciddi değil. Eğer ciddi olsaydı bu böyle olmazdı. Kısa sürede bunları püskürtürdü.” Diplomasinin hızı Kobanê’deki askeri hareketliliğin hızına yetişebilecek mi, yoksa önce askeri bir dengenin oluşmasını mı bekleyecek göreceğiz.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22