DİĞER YAZILARI
Edebiyat 15 Nisan 2015
Normalleşmek 8 Nisan 2015
Adil 18 Mart 2015
Beklenti 11 Mart 2015
Koşa koşa 4 Mart 2015
Adım adım 25 Şubat 2015
Her şey 18 Şubat 2015
Mendil 28 Ocak 2015
Yuvarlak 14 Ocak 2015
Yabancı 7 Ocak 2015
YAZI ARŞİVİ

Türkiye Kadın Milli Basketbol Takımı İstanbul ve Ankara’da düzenlenen Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası’nda yarı final oynadı. Futbol ve basketbol gibi takım sporlarında milli takım düzeyinde yaklaşık 20 yıldır başarı elde edebiliyor Türkiye. Futbolda Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası’nda yarı final, erkek basketbolunda eşdeğer turnuvalarda final oynadı. Kadınlarda alınan Eurobasket ve Olimpiyat dereceleri var. Voleyboldaki başarı ise kulüpler düzeyinde.
Sporda ekolün önemine inanıyorum. Ekol olmak en basit tabir ile sokakta o sporu oynayan çocuklar kendisine örnek aldığı, hayran olduğu oyuncular. Türkiye’nin bu düzeyde ekol olduğu tek dönem 80’ler ve 90’lar için halter olsa gerek. Belki güreş bir de. Olimpiyat performansı bunun için iyi bir gösterge. Türkiye’nin bugüne dek aldığı toplam 88 olimpiyat madalyasının 69’u güreş ve halterden geliyor. 39 altının ise 36’sı bu iki spora ait. Bunlara ilaveten futbolda (takım düzeyinde değilse de) Hakan Şükür ekol olmuştur, belki dünyanın bir bölümü için İlhan Mansız.
Ata sporu denilen güreşte 20 yıldır jenerasyon yakalayamıyor Türkiye. Hamza Yerlikaya, Mehmet Akif Pirim’den sonra güreşte ekol çıkmadı. Halter için de durum benzer. Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’nun devamı gelmedi.
Ekol olmak için o branşta iz bırakan, ülkenin kaderini değiştiren yıldızların aktif sporculuk kariyerinden sonra da o spora antrenör, teknik direktör ya da yönetici olarak hizmet etmeye devam etmesi akılcı görünüyor. Futbolda Almanya’nın kaderini değiştiren Beckenbauer, milli takım ve ülkenin en güçlü takımı olan Bayern Münih düzeyinde teknik direktörlük, sonrasında başkanlık yaptı. Fransa ekolünün simgesi Platini futbolun en üst düzeyde yönetiminde. Maradona, hep futbolun içinde. NBA’de LarryBird, Joe Dumars yöneticilik yapıyor.
Türkiye’de burada bir sorun var. Olimpiyat şampiyonu, dünya rekortmeni, ekol yaratan efsanelerin sayısı zaten az ve sporculuk sonrası kariyerlerinin en verimli döneminde AKP milletvekilliği yapıyorlar. Gelmiş geçmiş en golcü oyuncu, Dünya Kupası finallerinin en hızlı golünü atan futbolcu unvanını kazanmış Hakan Şükür’ün 40’lı yaşlarında edindiği ilave unvanlar şunlar. “Mecliste en az önerge veren, en az söz alan milletvekili. Dersane krizi sebebiyle 17 Aralık operasyonundan bir gün önce partisinden istifa ederek cemaat figürü özelliğini edinmiş yırtıcı santrfor”. Çocuklarımıza Hakan Şükür tipi hücum öğretiyorduk tam, hücum yeşil sahadan parlamento sıralarına kaydı.
Efsane güreşçi Hamza Yerlikaya’nın da benzeri bir meclis performansı oldu. FILA’dan Asrın Güreşçisi unvanını alıp da meclisin arka sıralarında eriyen 30’lu yaşlar. Naim Süleymanoğlu’nun kariyeri daha acı. Gelmiş geçmiş en büyük halterci, hatta gelmiş geçmiş en iyi olimpik sporculardan birisi olduğunda tüm dünyanın hemfikir olduğu Cep Herkülü 2004’te MHP’den İstanbul’un Büyükçekmece ilçesinin Kıraç beldesinden Belediye Başkan adayı oldu, sonra da milletvekili adayı. Hem yerelde(koparma), hem genel seçimlerde(silkme) sıfır çekerek elendi gitti.
Ekol oluşturması muhtemel diğer efsanelerimiz ne yapıyor derseniz, Hakan Şükür’den önceki dönemin efsanesi Rıdvan Dilmen en popüler TV yorumcusu. Sergen Yalçın reklam ve Yetneksizsiniz’den yeterince kazanıyor olsa gerek. Tanju Çolak erken dökülen saçlarını yeniden çıkaran ilaç reklamlarında oynuyor, adeta kaleciden dönen topu filelere yolluyor. İlhan Mansız, dizi, dans yarışmasından sonra görünmez oldu.
Efsane oyuncuları zor yetiştiriyor bu ülke. Sportif başarıların tümünde, Naim Süleymanoğlu’ndan Mirsad Türkcan’a, Elvan Abeylegesse’ye, Hamit Altıntop’a, Yıldıray Baştürk’e kadar uzanan bir “dış transfer” izi var. Yerleşik bir spor kültürüyle değil transferle elde ediliyor başarı. Yetiştirdiklerini de, medyaya, vasat eğlence ya da siyaset dünyasına kaptırıyor.
O yüzden de sportif başarılar ve heyecanlar ne yazık ki münferit kalıyor. Ekol olmak istiyorsanız, sporcularınızı spor içinde tutabilirsiniz. Bunu yapmazsanız iz bırakamazsınız. Ya da Katar Kadın Milli Basketbol Takımı’nın yaptığını yapar “Başörtüsüyle maça çıkamıyorsak turnuvadan çekiliriz.” diyebilirsiniz. Böyle de iz bırakmak mümkün. Tam “Yeni Türkiye” usulü hem de.

Evrensel'i Takip Et