Passolig liginden manzaralar
Sahada oynanan futbolun tadı tuzu yok.
Tribünler boş.
Yayıncı kuruluş özellikle Anadolu’da oynanan maçlarda kapalı tribünlerin ortasına kümelenen taraftarları görüntüleyip, geri kalan bölümleri göstermemeye çalışsa da mızrak çuvala sığmıyor.
Bir alt ligde ise durum daha vahim, 1. lig maçları neredeyse U-21 maçlarından daha tenha statlarda oynanıyor.
Yetmiyor, sezon başlayalı 5 hafta geçti hakem kararlarından mağdur olmayan takım neredeyse kalmadı. Sağduyulu yorum yapmaya çalışanlar hakemlerin formsuzluğundan dem vuruyor.
Ama memlekette futbolun işleyişini bilen kulislerin ağzı torba değil ki büzülmüyor. Zaten tribünler boş bir de takımlardan biri arayı açarsa kimse futbol seyretmeyecek, bu nedenle üç büyük takımın mümkün mertebe birbirinden kopmadan yarışı sürdürmesi için gerekli zeminin hazırlandığına dair dedikodular şimdiden aldı yürüdü. Maşallah, hakemlerde, verdikleri ve vermedikleri kararlarla, bu dedikodu kazanının altına kürekle kömür atmaya devam ediyorlar.
Spor programları ayrı bir alem. Maçlardan görüntü gösterme ayrıcalığına sahip olan devlet kanalı, yurttaşlardan topladığı vergileri, kendisinden başka hiç kimseyi beğenmeyen eski bir futbolcu ile ekranları kişisel tatmini için kahve köşesi gibi kullanan eski bir hakeme harcamakla meşgul.
Görüntüsüz spor programları ise dedikodu ve passolig güzellemesi kısır döngüsü içinde kişisel şovlarla saatleri tüketiyorlar.
İşi o boyuta getirdiler ki artık aklımızla, zekamızla dalga geçiyorlar.
Passolig kartın sponsorluğunu almış spor programları “passolig sunar” diye başlıyorlar ve yarım saat boyunca passolig kartın nasıl bir medeniyet projesi olduğunu anlatıyorlar.
Hayatlarının son 10 yılında tribüne girmemiş, Akmerkez’in lüks mekanlarında yöneticilerle yemek yiyip, kulis dedikodusu yapmayı gazetecilik belleyenler, tribünleri dizayn etmek için passolig güzellemesi yapıyorlar.
Geçen hafta mahkemeye açılan bir dava sonucu, özel bir kanalda yorumculuk yapan Ahmet Çakar’ın aylık 26 bin TL maaş aldığı medyaya yansıdı. Gözümüz yok. Daha çok kazansın da ortada etik bir sorun yok mu? Ahmet Çakar ve diğer yorumcuların aldıkları maaşın önemli bir kısmı sponsor gelirlerinden karşılanmıyor mu? Passolig kartın ana sponsoru olduğu bir programda Ahmet Çakar’ın kamuoyunda bu kadar tepki toplayan bir uygulamaya övgüler düzmesi ne kadar ahlaki?
“Passolig kartı satışı 400 bini bulmuş, artık maçlarda hiç olay çıkmıyormuş, herkes ailesiyle kadın, çocuk hep birlikte maça gidebiliyormuş…” Muktedirin yancısı olmayı gazetecilik sanan zat yandan kibirli sesiyle höykürerek buyuruyor “passolig’den artık geri dönüş yok. Herkes kartını alsın…”
Şaşırmamak mümkün değil, hitap ettiği insanları bu kadar akıl yoksunu saymak için insanın kibirden gözlerinin kararmış olması gerekir.
Neyse onlarında işi zor, ne de olsa maaşı hak etmek lazım. Passolig genel müdürü ne diyordu geçen hafta, passolig kartı 4 milyondan aşağı satıldığı takdirde şirket zarar eder. İddialarına göre 400 bin kart satıldığına göre kaldı 3 milyon 600 kart. Tribüncülerin deyişiyle “yüklenin” de, bakalım nereye kadar?
Evrensel'i Takip Et