09 Ekim 2014 00:49

Savaş, işgal ve direniş

Savaş, işgal ve direniş

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İlkin hemen tüm gazetelerde yer alan birkaç haberi yeniden biraraya getirelim. Çünkü, her ne kadar bölgedeki gelişmeler herkesin görebileceği bir yakınlıkta ve gözü önünde olsa da, olası gelişmeler yönünden bunların birarada görülmesinde yarar var.  Bu tür haberler; bölgemizde yaşanan savaş, işgal ve direnişin karakteri hakkında olduğu kadar, gelişmelerin doğrultusu yönünden de çarpıcı özellikler taşıyorlar.  
Birkaçı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bizim için IŞİD ne ise PKK odur. Dolayısıyla bunları ayrı telakki etmek yanlıştır.”  “Kobani’yle ‘çözüm süreci’nin ne ilgisi var.” “ BM Güvenlik Konseyi Toplantısı’nda üzerinde ısrarla durdum. O da üç şey yerine gelmedikçe böyle bir koalisyon içine girmeyiz. Birincisi uçuşa yasak bölge konusunun halledilmesi gerekiyor. Bu konuda koalisyon güçleri olarak başta ABD, sivil yaptığımız görüşmede buna olumlu yaklaştıklarını söylediler. İkincisi aynen onun paralelinde güvenli bölgenin tesis edilmesi, ... bu insanlara güvenli bölge tesis edilmesi ve bu insanların kendi topraklarına dönmesini sağlamamız gerekir. Bu güvenli bölge içinde aynı zamanda Süleymanşah Saygı Karakolu da var. Üçüncü ise eğit-donat prensibi var. Bildiğiniz gibi gerek Irak gerek Suriye’deki oranın kendi askerini hem eğitmek hem donatmak noktasında da koalisyon güçleri ile mutabık kalınan bir maddedir bu.”  
“Türkiye’nin yeni Başbakanı dış basına verdiği ilk röportajda, askeri koalisyona Suriye içinde uçuşa yasak ve güvenli bölgeler oluşturulması halinde katılacaklarını söyledi.” “Davutoğlu “Amerika’nın stratejisi Esad’ın gitmesini de öngörürse kara birliklerinin gönderilebileceği” mesajını verdi. Ahmet Davutoğlu, “Kobani’ye müdahaleye gerek varsa tüm Suriye’ye müdahale gerek” dedi. “PYD’nin lideri Salih Müslim ile görüşen Başbakan Ahmet Davutoğlu “Kobani’nin düşmesini istemiyoruz, derken, bunun için Özerk bölge oluşumundan vazgeçip Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) katılarak Beşar Esad yönetimine karşı savaşmaları şartını getirdi.”
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden,“Bölgedeki müttefiklerimiz, Suriye’deki en büyük problemimizdi. Türkler, ki çok iyi dostumuzdur ve benim de uzun süre vakit geçirdiğim Erdoğan’la harika bir ilişkim var. Suudiler, Emirlikler vs... Ne yapıyorlardı? Esad’ı devirme ve bir Sünni-Şii vekalet savaşı çıkarmada çok kararlıydılar. Ne yaptılar? Esad’la savaşacak herkese yüz milyonlarca dolar para ve on binlerce ton silah akıttılar, el Nusra, el Kaide için destek olacak, dünyanın diğer yerlerinden gelen cihadistlerin aşırı unsurlarını kabul ettiler. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? Bir bakın. Bunların (yardımlar) hepsi nereye gitti? İşte şimdi olan ise birden bire herkes uyandı.”
“Polonya’nın başkenti Varşova’da temaslarda bulunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Gerekirse Türkiye’nin güvenliğini korumak amacıyla İttifakın kara birliklerini Türkiye’ye yönlendirme gibi bir olasılığı var” dedi. “Enerji Bakanı Taner Yıldız, Türkiye’nin IŞİD’e karşı olurken PKK’dan yana olmaya itildiğini, oysa ikisini de istemediğini söylüyor.”
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, NATO’nun Türkiye’ye bir saldırı olursa kara birliklerin Türkiye’ye yönlendirileceği şeklindeki açıklaması ile ilgili olarak, “Suriye ile ilgili olayların ilk başladığı andan itibaren biz NATO’dan ihtimalen ve planların hazırlanmasını talep ettik. NATO da çeşitli alternatifleri göz önün alaraktan bir plan hazırladı” dedi.
“Türkiye tank birliklerini sınıra kaydırdı”. “Kara kuvvetleri komutanı sınır birliklerini teftişe çıktı.” “YPG mevzilerinin TSK tarafından vurulduğu iddia edildi.” “IŞİD militanları elini kolunu sallayarak Türkiye tarafından Kobanê’ye geçerken canlı yayına yakalandılar.”  “Kobanêli yaralılar sınırda bekletiliyor; polis ve jandarma geçişe güvenlik gerekçesiyle izin vermiyor.” “Kobanê halkıyla dayanışma eylemi yapanlara yine gaz bombalı saldırı...”

SAVAŞ, İŞGAL VE DİRENİŞ BİR ARADA

Bölgemizde, bir ayağı Türkiye devlet sınırları dahilindeki topraklarda olmak üzere bir savaş var: gazetelerde resmedilip televizyon kanallarının yayınlarında canlı canlı izlenebiliyor. Kameralar bombardımanları, tank atışlarını, hafif makineli tüfeklerle çatışmaları yansıtıyorlar. Savaş üreticileri, tacirleri, ve dolaysız dolaylı işgalcileri çıplak gözle bile görmek mümkün! Kara bayraklıları üreten koşulların oluşturucuları, baş kesip ‘ırza geçen‘ barbar taburlarını teknik bakımdan en donanımlı tank, top, zırhlı silahlar ve on binlerce ton cephaneyle takviye ederek Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgeye salanlar gizli değil, açıktalar. Başkalarının topraklarını işgal ederek yaşam alanlarından sürmek ve hakimiyet alanlarını genişletmek için tüm insanlık tarihi boyunca denenmiş savaş taktikleri ve diplomasi kurnazlıklarından biriktirdikleriyle savaş sahasında ve uluslararası alanda, “stratejik müttefikler” olarak boy gösteriyorlar.
Kobanê’nin etrafı IŞİD tanklarıyla çevrili. Tank ve top atışlarıyla dövüyorlar. Biraz beride Türk tankları, askerleri, özel harekat timleri var, tank namluları iki tarafta da Kürtlere çevrili. Kobanê direnişini destekleyenlere gaz bombaları, plastik ve hakiki mermilerle saldırıyor, gözaltına alıyor, toplanma ve protestoları vahşice ezmeye çalışıyorlar. Kobanê, Kobanê’de ve Rojava olarak boğulsun, Kürt direnişi bu ileri mevzisinde bozguna uğra(tıl)sın; emperyalistler ve işbirlikçileriyle uzlaşma ve tabi olmaksızın kimsenin hak elde edemeyeceği kabul edilsin istiyorlar.
Osmanlıcı, “Yeni Osmanlı”yım diyor; “Ata toprakları”ndan, Şam’ı düşürüp “Emevi Camiinde namaz kılmak”tan; bölgeye “çeki düzen vermek”ten söz ediyor; boyu-posu uygun mu, değil mi ayrı bir sorun. Emelleriyle ortada; yayılacağım, genişleyeceğim, masaya oturup parsadan pay kapmak istiyorum diyor. Olanak buldu; Biden’in ‘en yetkili ağız’dan dünyaya duyurduğu üzere IŞİD’i silahlandırıp sahaya saldı. Saha temizliği yaptırıp toprak ve enerji avantajları sağlamak istiyor. “Tampon bölge”de avcılık mesleğini icra edecek! Sadece Suriye ve Irak Kürt bölgelerini değil, daha geniş Arap topraklarını da “Yeni Osmanlı Çiftliği” haline getirebileceğini; “Ak Saray”a kurulmuş savaş otağından oralara “kanunname”yle hüküm salacağını sanıyor. Kurnaz evet, Kürtleri de, Arapları da, Türk halkını da aldatabileceğini düşünerek, aldatmaya çalışarak Goebelsci yalan makinesini yaya bırakacak ikiyüzlülüğüyle arz-ı endam etmekten ar etmiyor. “Yardım edeceğim” diyor, arkadan değil sadece dört bir yandan vuruyor; “çözeceğim” diyor, oyalayarak etkisizleştirme taktiği izliyor; saldırı ve yayılma alanını genişletmek için yaşam alanlarını boşaltıyor, “halkın güvenliği için” diyor; Kobanê-Rojava olmasın, Kürt özgür mücadelesi yenilsin, Kürtler ulusal özgürlük haklarına sahip olma savaşını bıraksınlar diye, Kobanê’ye Süriye’ye karşı savaşma koşulu getiriyor. İslamcı IŞİD’in “İslami olmadığını” söyleyip, cami, türbe, kilise, mezar yıkan, kent yağmalayıp köyleri ateşe veren barbar çetelerle aynı ideolojiyi benimsediğini gizlemeye çalışıyor; Sünni-Şii ve Alevi ayrımı ve çatışmasını körüklüyor; herkese Sünni olmayı dayatıyor, “herkesi eşit gördüğünü“ söylüyor, vb. vs.
Evet, kendince belirli bir güç ve yere sahip; gerginlik, çatışma ve savaş bezirganı olarak hareket ediyor. NATO şemsiyesi altında kılıç sallayan; Amerikan üsleri, silahları, atom başlıklı füzeleriyle destekli, ve fakat Amerikan komutası altında; onun izni olmaksızın fazla yol alma mecali olmayan bir silahşör! ABD bir yana, Rusya’yı, İran’ı, Mısır’ı, ve hatta kendiyle birlikte ÖSO, Nusra, IŞİD çetelerini örgütleyip finanse eden ve silahlandıran Suudi Krallığı’nı dahi hesaba katmak zorunda olan bir yayılmacı! Bundandır ki, kapitalist ‘sultan’ının komutasında işgali genişletme harekatına girişemiyor. Şam’ı “düşürmek için” izin değil sadece güç birliği ve güvence istiyor. Bu hamleler ya da hamle girişimleri ama, bütün bölgede, bölge üzerine hesabı olan tüm güçlerin birbirlerine karşı ya da “bloklaşarak” karşı karşıya gelmeleri olasılığını tetikleyen bir işleve de sahiptir. Bölge üzerindeki savaş bulutlarının giderek karardığı bir dönemdeyiz. İşçi sınıfının, tüm emekçilerin bu işgalci, yayılmacı, gerici ve ortaçağcı güçlere karşı tutumu, ve bununla bağlı olarak Kobanê direnişine desteği bu kararmaya devam eden bulutları dağıtmak bakımından da büyük önem taşımaktadır.

ÜLKE VE BÖLGE DÜZEYİNE GENİŞLEYEN BİR DİRENİŞ İHTİYACI

Kobanê, özgürce yaşam hakkı, isteği ve idealiyle direniyor. Üç hafta oldu düşmedi; barbar çetelerine ve onların arkasındaki yayılmacı Osmanlıcılarla öteki “stratejik müttefik”lerine esir düşmemek için direniyor. Kürtler, topraklarında haklı ve meşru bir savunma ve özgürlük savaşı veriyorlar. Bu direniş lokal-yerel bir anlama değil, ezilenlerin ezenlere karşı mücadelesinin bir parçası olarak  bölgesel ve uluslararası daha geniş öneme sahiptir. Kürtler, Türk ve Arap halklarının ileri kesimleri ve ülkeyi ve bölgeyi petrol alevlerine sürükleyen işbirlikçi yönetimlerin politikaları hakkında giderek uyanan daha geniş kesimler bu mücadeleyi güçlendirmeye başladılar. Direniş bu yönüyle ‘bütün satıh’a yayılma potansiyeline sahiptir ve bu yönde gelişmesi/geliştirilmesi emperyalist ve işbirlikçi savaş karargahıyla onların IŞİD-Nusra-Kaide türü ileri karakol timlerinin püskürtülmesi için kesin koşuldur. İşgal ve yayılma politikası, halkların özgür yaşam istemiyle, eşit haklar temelinde kardeşleşme talepleriyle çatışma içindedir. Çatışma silahlı düzeyi de içerecek denli keskindir ve fakat asla tek biçimli ve yönlü değildir. Direnişin Kobanê’sinde gelişme nasıl olur, henüz tam belirginlik kazanmasa da, işçi ve emekçi dayanışmasıyla direnişi ülkemizin her yanına yaymak için çalışmak şarttır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa