Ne 'karanlık el' ne de 'karşıt gruplar' vardır
Fotoğraf: Envato
Kobanê’ye yönelik IŞİD saldırıları hız kesmeden sürerken, gazetemiz baskıya girdiği sırada Türkiye’nin içinde de çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısı 40’ı buldu.
Önceki gün HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çağrısından sonra gerilim azalmış görünürken, kontra saldırıların da devam ettiği, hatta Antep’te önceki gece açıkça görüldüğü gibi, elinde silah sokağa çıkan malum güruhların saldırılarının sürdüğünü görüyoruz.
Ama bütün bu gelişmeler herkesin gözünün önünde, talepleri için sokağa çıkan kitlelere bazı kişi ve grupların saldırması gerçeği varken, ortalığı herkesi kullanan bir “karanlık el” ve “karşıt grupların çatışması” propagandasının kaplaması da dikkat çekicidir.
Dahası ortaya çıkan bu tablo üstünden “karanlık el” propagandasının, talepleri için mücadele etmek isteyen kitleleri, bu karanlık elin oyuncağı gibi sunarak yığınların mücadelesinin, sokağa çıkmalarının baskı altına almayı amaçlandığı anlaşılıyor.
Oysa ortada olan şudur:
Hükümetin Kobanê ve Suriye politikasına karşı olan Kürtler ve Türkiye’nin demokrasiden yana güçleri Hükümetin bu tutumunu eleştirmek, tepkilerini göstermek için sokağa çıkıyor. Bu eylemlere polis hemen her yerde biber gazı, cop, basınçlı su kullanarak saldırmış, bu saldırılardan sonra güç gösterisi amaçlı sloganlar atarak yürüyüşler yapmıştır! Bir adım sonrasında da çeşitli merkezlerde “sivil” birtakım kişiler bayrak sallayarak etraflarına topladıkları kişilerle bu en demokratik hakkını kullanan insanlara yönelik saldırılara başlamış, son birkaç günde de bu saldırılar kalabalıkların üstüne ateş açmak, HDP ve DBP binalarını kuşatarak içerideki insanları linç etmeye kalkmaya kadar gelmiştir. Ve bu saldırılar açıkça polisin gözü önünde, bu kişilerin polis şefleriyle diyalogu içinde sürdürülmüştür.
Bunlar kimindir?
Bu saldırıları yapan “sivil” kişilerin yüzleri açıktır, ellerindeki tüfek, pala, bıçak satır… vb. araçları da hiç saklamadan serbestçe sallamakta, katlettikleri insanların cesetlerini legal internet sitelerinden yayımlamaktadırlar.
Bu kişilerin kimler olduğunu, hangi siyasi görüşten yana olduklarını, bunları kimin evlerinden, kahvelerden çıkıp yönlendirildiği de yereldeki emniyet güçleri, hatta sıradan, bu olayların dışındaki vatandaşlar tarafından bile bilinmektedir.
Ki, bu saldırgan gruplar, “karşıt guruplar” olarak gösterilmektedir.
Ortada aslında ne bir kastedilen anlamda kimliği, kişiliği bilinmeyen bir “karanlık el” ne de “karşıt gruplar” vardır. “Karanlık el”, “karşıt gruplar” edebiyatı yapanlar aslında ortamı karartmak isteyenler, bilerek ya da bilmeyerek gerçeklerin üstünü örtmek isteyenlerdir.
Bu karşıt gruplar diye ifade edilen “karanlık el”i Maraş, Çorum, Sivas Katliamlarından, 90’larda bölgedeki sayısız faili meçhul cinayet ve suikastlardan biliyoruz. Bu bir ucu devletin güvenlik güçleri içinde öteki ucu gerici, ulusalcı, milliyetçi partilerin tabanının içinde olan ve yerelde de “partiler üstü” bir konumda yerel gerici güç odaklarıyla içli dışlı olan “kontrgerilla”dır.
Evet son dört günden beri Hizbullah ve ülkücü gruplar şahsında kontrgerillayı sokağa salarak kitleleri terörize edenler, sadece taleplerini haykıran kitlelere silahlı saldırılar düzenleyenlerin kim olduğu bellidir. Ve Hükümet bugüne kadarki tutumuyla da bu saldırganları durdurmak, saldırganlardan hesap sormaya yönelik önlemler almak yerine provokatif kışkırtmalara kapılarak etrafı kırıp döken kişileri bahane ederek, taleplerini haykırmak için sokağa çıkanları, baskı altına almayı amaçlamaktadır.
Nitekim dün Trabzon’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan HDP ve demokrasi güçlerini, “hesabını soracağız” diye tehdit ederken, ağzından baklayı çıkarmış; özgürlükleri sınırlamak (siz bunu ortadan kaldırmak anlayın) üzere hızla yasal düzenlemelere gidileceğini, büyük bir keyifle ilan etmiştir.
Bu artık Hükümetin en gerici güçlerle, ülkeyi “demirden yumruk”la yönetmekten yana güçlerle ittifaka yönelmesidir. Kontrgerillanın sokağa salınması Hizbullah, ülkücü çevrelerin ve yerel gerici güçlerin devreye sokulmasına şimdi özgürlükleri kaldırmak için yasal düzenlemeye gidileceğinin ilan edilmesi “karanlık el”in kimin eli olduğunu daha açıkça göstermektedir.
Ötesi laf kalabalığı, gerçeklerin üstünü örtme gayretidir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00