Zalim acımasız ve haksız davranan, zulüm eden demek. Zulüm ise güçlü bir kimsenin vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, eziyet demek.
Türkiye’de olup bitenleri anlamaya çalışanların yıllardır işlenen “zalim-zulüm-mazlum” kurgusunu mutlaka çözmeleri gerekiyor.
Bakın geçen sene Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ neler demişti:
Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta, Somali’de ölenler ve dünyanın başka yerlerinde ölenler Müslümanlar olmasalardı da Hıristiyan olsalardı, acaba BM, AB, uluslararası sivil toplum örgütleri, gidişe dur diyebilecek devletler ve güçler, ölüleri saymaya mı devam ederdi, yoksa ölümleri sonlandırmak için harekete mi geçerdi?
Bugün ölen Müslüman olduğu için sadece lâf var. Ölen öldüren Müslüman olduğu zaman sadece sükûnet tavsiyesi var. Halbuki insan hakları, demokrasi, hukuk diyorsak ölen ve öldüren kim olursa olsun aynı duruşumuzu gösterme zorunluluğumuz var. Dünyada zulüm yapanların sonu her zaman gelmiştir.
Burada ana fikir ortada: Dünyada sürekli olarak Müslümanlar öldürülüyor. Müslümanlar hep mağdur, hep mazlum. Bu fikir yıllardır bir propaganda makinesi tarafından dile getiriliyor. Bu makinenin en güçlü sözcülerinden biri, İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım.
Yıldırım’ın geçtiğimiz Ramazan’da söyledikleri daha da açık.
İslam dünyasında kan gözyaşı var. Türkiye kısmen de olsa toparlanmış bir görüntü veriyor. O nedenle yardımlaşmayla ilgili dünyanın gözü Türkiye’de. (...) Dünyanın neresinde bir kriz olsa Türkiye’den hareket eden yardım kuruluşları örnek oluyorlar. Ceddimiz Sultan Abdülhamid’den Kanuni’den de bunları gördük. Yardımların Müslüman ve gayri Müslimlere ulaştığını görüyoruz. Ama son zamanlarda yardıma muhtaç olanlar, öldürülenler, hapse atılanlar hep Müslümanlar. (...) Dünyada mevcut emperyalist ve Siyonist sistem oldukça fakirlik bitmez. Fakirliğin bitmesi için Kudüs’ü Müslümanların alması gerekir. Kudüs, dünyanın kilit taşıdır. Kudüs, Müslümanların eline geçtiği zaman adalet gelecek, fakirlik bitecek.
Yani mazlumlar hep Müslümanlar. Belli ki, dünya Müslümanlara düşman olanlar tarafından yönetiliyor. Müslümanlara düşman olanlar aynı zamanda yoksulluktan da sorumlu. Zulmün ve yoksulluğun bitmesi için Kudüs’ün alınması gerekir. Kudüs’ün alınması ve dünyanın rahat edebilmesi için de savaşmak gerekecektir.
***
Müslümanlara yardım edilmediğinden şikayet edenler acaba başkalarına yardım etmek konusunda ne düşünüyor. O da ortada...
Yardımlaşma ümmet birliğini tesis ettiği için önemlidir. İslam coğrafyasının birçok yerinde yardım kuruluşu kuruldu. Afet ve savaşlarda hep birlikte yola çıkıyorlar, bölgeleri tanıyorlar. STK ve partilerle harekete geçiyorlar. Yardım seferberliği diğer alanlarda konuşabilmeye de zemin hazırlıyor. Bu da İslam birliği için bir temel oluşturuyor.
Yardımlar zemin hazırlar. Tanışıklığı artırır. Bilgiye ulaşmayı sağlar. Bilgi de irade ve gücü oluşturur. Fakat yardım kuruluşları gıda ve benzeri şeyleri götürüp İslam coğrafyasında savaşın ve yoksulluğun politik sebeplerini tespit edip bunları ortadan kaldırmak için çalışmadıkça, emperyalistlerin kurmuş olduğu oyunun aktörü olurlar. Onun için yardımlaşma ile birlikte özgür toplumların oluşması için de gayret edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
***
İşte insanlığa ümmet ve dogmalar penceresinden bakanların ürettiği “zalim-zulüm-mazlum” kurgusu bu öğelerden oluşuyor. Burada yatan zihniyet barış değil, savaş üreten bir zihniyet. Her olanakta “yardıma muhtaç olanlar, öldürülenler, hapse atılanlar hep Müslümanlar” diyen, yetimleri korumak kollamaktan söz eden ve sonra Diyarbakır’da Roboski’de Okmeydanı’nda çocukları hedef tahtası yapanların zihniyeti.
Türkiye’ye ve bulunduğu bölgeye egemen olmak isteyenler her meseleye din karıştırarak göz boyamaya çalışıyorlar. Bu zihniyet gerektiğinde Müslümanların öldürülmesini de haklı gösterecek denli göz boyamaya elverişli bir zihniyet. Bu zihniyetin sahipleri Suriye’yi, bölgeyi ve Türkiye’yi kana bulamaktan hiçbir zaman çekinmeyeceklerdir.
12 Ekim 2014
DİĞER YAZILARI
Çocukların inanmama hakkı
9 Mart 2025
Kalaallit toprakları ve emperyalizm
2 Mart 2025
Otomatik ırkçılık
23 Şubat 2025
Otomatik ırkçılık
23 Şubat 2025
KHK ve özel üniversiteler
9 Şubat 2025
Almeda Ağır Saç’ın öyküsü
2 Şubat 2025
Netta Lannes Arbel: Gözlerimi kapatmayı reddediyorum
12 Ocak 2025
Boğaziçi direnişi sürüyor
5 Ocak 2025
Neden unutturmak istiyorlar?
22 Aralık 2024
Çocuk çocuktur!
8 Aralık 2024
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat
Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

Laçin Barış'ın haberi
8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Taleplerimiz karşılanmazsa yurt ücreti de yok

Murat Uysal'ın yazısı
Palyatif topluma karşı: Başpınar’da acının kolektif direnişi

Doç. Dr. Özlem Kaygusuz, iktidarın AB çıkışını değerlendirdi
Evrensel'i Takip Et