15 Ekim 2014 00:48

Siyasetin göbeğindeki güvenlik

Siyasetin göbeğindeki güvenlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Özgürlük, AKP dönemi boyunca etrafında en çok beklenti yaratılan, ancak buna rağmen en çok istismar edilen kavram olurken; güvenlik de, sanki siyasal alanın dışına itilecekmiş gibi bir hava yaratılıp, siyasetin göbeğine oturtulan bir kavram haline geldi.
Gündemin ön sırasında barbar bir kuşatmaya karşı direnen Kobanê ile birlikte, onunla dayanışmak için gerçekleştirilen eylemler, bu eylemlere saldırılar ve devletin bu konudaki tutumu var.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü dün, kentte son bir hafta içindeki Kobanê protestolarında 348 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Açıklamada YPG’ye “Terör örgütü PKK’nin Suriye uzantısı” denilirken, IŞİD içinse “terör örgütü” ibaresi kullanılmadı.
Bu gözaltıların bir bölümüne önceki gün Beyazıt Meydanı’nda ters kelepçe yapılarak yere yatırılan gençler olarak tanıklık etmiştik. Benzer bir görüntü de geçtiğimiz günlerde Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsünde polislerin yere yatırıp üzerine çullandıkları öğretim üyesi görüntüleri olarak hafızalara kazındı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kobanê ile dayanışmak için yapılan ve IŞİD’in protesto edildiği eylemlere tepki göstererek, “14’ünden sonra gerekli bütün tedbirler alınacaktır. Azami ölçüde yasalarda gerekli değişiklikler yapılacaktır” diyerek işaretini verdiği polisin yetkilerini artıracak yeni düzenleme daha yasalaşmadan uygulanmaya başlandı.
Polisin silah kullanımının sınırları genişleterek polise, molotof kullanan göstericiye doğrudan ateş etme yetkisi verecek düzenlemeye göre, polisin bir eylem sırasında size karşı kullandığı gazdan korunmak için yüzünüzü kapattığınızda dahi ‘maskeli gösterici’ muamelesi görmeniz mümkün.
Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, önceki gün konuya dair açıklamasında, “güvenlik reformu” için öncelikle Almanya’nın uygulamalarının inceleneceğini söyledi. Almanya’da bir “11 Eylül konsepti” ürünü olarak, radikal İslamcı gruplara karşı uluslararası “terörle mücadele” adına emniyete telefon dinleme, bilgisayara erişim, ev gözetleme yetkisi tanınıyor. Başbakan Davutoğlu da, Hükümetin polisin yetkilerini artırmak için hazırlığına giriştiği değişiklikleri “11 Eylül’den sonra ABD’nin aldığı tedbirlere göre bizimkiler hiçbir şey” diyerek savunmuştu.
Gazetemizin dünkü manşetini sokakta polislerce katledilen gençlerin ailelerinin bu düzenlemeye dair görüşlerine ayırmıştık. Ankara Keçiören’de ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülen 24 yaşındaki Cem Aygün’ün babası İsmet Aygün’ün can alıcı sorusunu burada bir daha hatırlatalım: “Bu kadar vurulan genç ve çocuk varken bu Türkiye’de, daha fazla genç ölsün diye düzenleme mi yapılır?​”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “müjdesini” verdiği bir başka gelişme ise, devletin gizli anayasası olarak kabul edilen ve ‘kırmızı kitap’ diye de anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin ‘Güncel ihtiyaçlara göre’ yeniden düzenlenmesi oldu. Erdoğan, önceki gün Marmara Üniversitesinde yaptığı konuşmada, “Bu ay yapacağımız Milli Güvenlik Kurulu toplantısında benim de önemli bir gündemim, o da bunların yanında ülkemizi tehdit eden hangi unsurlar varsa, bunlara yönelik Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin gözden geçirilmesidir” dedi. Yenişafak gazetesi de, bu konuşma üzerine Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bunun işaretini verdiğini hatırlattı.
Erdoğan 20 Temmuz 2014 günü TGRT Haber’in gündeme ilişkin sorularını yanıtlarken, cumhurbaşkanı seçilmesi halinde paralel yapıyla mücadelenin “kırmızı kitap”ta yer alıp almayacağına ilişkin soru üzerine, şu ifadeleri kullanmıştı: “Ulusal güvenliğimizi tehdit eden böyle bir yapı tabii ki onun içinde yerini alacaktır.”
Kendisi için ‘sorunlu alan’ olarak gördüğü her noktada elindeki her türlü yetkiyi fazlasıyla kullanan, yetmediğinde yeni yetkiler çıkaran Erdoğan’ın, bu değişikliğe başka hangi iç ve dış “tehdit” unsurlarının eklenmesi için çabalayacağını göreceğiz.
Hatırlanacağı gibi bu belge en son 22 Kasım 2010 günü güncellenmiş ve ‘irtica’ bir tehdit olmaktan çıkarılmıştı. Şimdi ise, Erdoğan ve AKP iktidarının yeni ‘tehdit’ tespitlerinin eklenmesi gündemde. Anayasanın üzerinde bir değer biçilen ve zaten hukuk dışı bir metin olan ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin ne kadar “milli”(!) çıkarlarla belirlendiğini de böylelikle bir kez daha görmüş oluyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa