20 Ekim 2014 00:10

Kontra güçlere 'sokaklar sizindir' çağrısı

Kontra güçlere \'sokaklar sizindir\' çağrısı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Davutoğlu çıktığı bir TV kanalında “Barış süreci”nin korunması için halka çağrı yapıp, sürecin garantisinin halkın sahip çıkması olduğunu söylediğinde olup biteni izleyenlerin bir bölümü herhalde “Hayırdır inşallah!” demiştir. Ama daha fazla kişi de; “Hükümet çözüm sürecine halk desteği istiyor doğru da yapıyor” diye düşünmüştür.

Önceki gün Amasya’da, “Toplu Açılış Töreni”nde konuşan Başbakan Davutoğlu, çağrısını yinelerken ayrıntılandırdı da. Her konuşmasında gittiği kentin tarihi, kültürü üstüne yalan yanlış konuşmayı sevdiği anlaşılan Davutoğlu özetle; “Şehirlerini halk kendisi korumalıdır. Şehirler polis ve jandarmayla korunmaz. Halk korur” dedikten sonra, "şehirleri yakıp yıkan vandallara karşı" halkı şehirlerini korumaya çağırdı.

Doğrusu eğer bu çağrılar, başka bir ortamda ve gerçek gerekçelerle yapılsa; Başbakan halkı haklarını aramaya, halklar arasındaki kardeşliği desteklemeye, halkı toplumsal huzura sahip çıkmaya hatta halkı politika yapmak için sokaklara çıkmaya çağırıyor diye anlaşılabilirdi! Nitekim bu köşeden de gazetemizde de gerek “Çözüm süreci”ne destek, gerekse kentlerin kültür ve tarihlerinin korunması için sıkça çağrılar yapılmakta, bunun önemine vurgu yapılmaktadır. Ve elbette bundan sonra da gerektikçe yapılacaktır.

Ancak Başbakan halkı; “Çözüm süreci”ne ve “kentlerine” sahip çıkmaya çağırırken bu çağrıya gerekçe olarak Kobanê’ye destek eylemlerinde sokağa çıkanları, “Çözüm süreci”ni ortadan kaldırmak için sokağa çakan çözüm karşıtları ve kentleri yakıp yıkan insanları katleden bir vahşi kalabalık, vandallar olarak gösterip, onlara karşı sokağa çıkmaya çağırıyor.

Amasya konuşmasında Başbakan çağrısına bir boyut daha eklemiş; kentlileri, örneğin Kobanê’ye destek verenleri, dayanışma eylemlerine katılanları, Hükümetin “Çözüm süreci”nde ayak sürümeleri karşısında sokağa çıkanlara karşı, “Bunlar kentimizi yakacaklar, bunlar ‘Çözüm süreci’ne karşı eylem yapıyorlar” gerekçesi arkasında saldırı hedefi olarak tarif etmektedir. Daha ilerisini; örneğin emek talepleri; kentsel dönüşüm, özgürlükler, çevre, kadın hakları,… gibi konulardaki talepler de yerel kontra güçler tarafından aynı kategoriye sokulacaktır! Bunu örneği çoktur. Hele de Kobanê ile dayanışma eylemleri karşısında Antep’ten Samsun‘a, Diyarbakır’dan İstanbul’a kadar sayısız bölgede kotra güçlerin sokaklara çıkarak demokratik biçimde taleplerin haykıran yığınlara karşı saldırdıkları, silahlı gösterilere başvurdukları koşullarda Başbakanın çağrısı kotra güçlere ”Sokaklar sizindir!” çağrısıdır.

Nitekim Kobanê ile dayanışma eylemlerine saldıranlar, pek çok cinayet işleyen, sokakları terörize eden provokatörlerin gerekçesi de “kentlerini korumak”, “mahallelerine sahip çıkmak” değil miydi? Şimdi de bunlara muhtemeldir ki, AKP tabanı da daha geniş biçimde, artık Başbakanın da çağrısına uyarak katılacak; yerine ve zamanına göre Kürtlere, Alevilere, işçilere, emekçilere, çevrecilere, Türkiye’nin demokrasi güçlerine karşı sokakları terörize edeceklerdir.

Bütün buların da ötesinde, Kobanê dayanışma eylemleri sırasında pek çok kişiyi de katlettikleri bilinen, ellerindeki tabanca, tüfek, pala, kılıç,…vb sokağa çıkan ve kimlikleri açıkça bilinen kişilere ve onları yönlendirenlere karşı hiçbir soruşturmanın başlatılmamış olması, onlardan Hükümetin hiçbir şikayetinin bulunmaması Başbakanın çağrısını anlamamızı kolaylaştırmaktadır.

Tablo; Hükümetin, Öcalan ile PKK ve HDP’yi ayıran ve aralarına kalın çizgiler çeken bir propaganda yürütmesi, PYD ile PKK’nin aynı olduğu (*), PKK ile IŞİD’in her ikisinin de aynı derecede düşman olduğu,…tutumuyla tamamlanmaktadır. Ki, ”Akil insanlar”ın bile ne amaçla toplandığı ve onlardan ne isteneceği artık çok kuşkuludur.

(*) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD’nin Türkiye’den PYD’ye silah vermesini istemesine tepki gösterdi: “PYD şu anda bizim için PKK ile eştir. O da bir terör örgütüdür. Yani bir terör örgütüne kalkıp da bize dost olan, NATO’da beraber olan Amerika’nın böyle bir desteği, açıktan açığa bunu söyleyerek bizden böyle bir ‘evet’ ifadesini, yaklaşımını beklemesi bir defa çok çok yanlış olur. Böyle bir şeyi bizden beklemesi mümkün değil, böyle bir şeye ‘evet’ diyemeyiz.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa