Seksen yeni santral
İnsanoğlunun sahip olduğu bazı bilgilerin nasıl olup da hayata geçmediğine ya da hayata geçmesinde zorluklar olmasına hayret etmemek mümkün değil. Bunun en iyi örneği asbesttir; asbestin kansere neden olduğu uzun yıllardır bilinen, pek çok kereler bilimsel olarak kanıtlanmış bir bilgidir. Buna karşın asbestin yasaklanması oldukça yenidir, üstelik hâlâ pek çok ülkede asbest kullanımına devam edilmektedir.
İşte iki kere ikinin dört ettiği bu durumlardan diğeri de termik santrallerdir. Termik santraller, çevreye yaydıkları zehirli dumanlarla toplumun sağlığını tehdit eder. Ne mi yapar? Çok ciddi bir hava kirliliğine neden olur. Üst solunum yolundan başlayarak akciğerlerin en uç noktasına kadar insana zarar verir. Kana karışan toksik maddeler anneden bebeğe geçer, bebeğin anne karnında büyümesi etkilenir. Termik santrallerin bulunduğu bölgelerde bebekler, çocuklar daha fazla solunum yolu enfeksiyona yakalanır ve daha uzun sürede iyileşebilir. Yetişkinler için de aynısı söz konusudur. Akciğerlerde biriken toz parçacıkları insanların soluğunu keser, KOAH, akciğer kanserleri daha sık görülür. Bunlar artık sokaktaki insanların bile bildiği gerçeklerdir. Bazı ülkelerde bırakın termik santral kurulmasını, evlerde ısınma amacıyla fosil yakıtların yakılması bile yasaklanmıştır.
Hal böyleyken Türkiye’de 80 tane yeni termik santral açılması planlanıyor. Soma’da kurulacak termik santral için, yasal olmayan bir şekilde, yüzlerce yıllık zeytin ağaçları kökünden sökülüyor. Bu arada zeytin ağacı kesmenin bu ülkede yasak olduğunu, bahçenizden bir tane zeytin ağacı kestiğinizde bunun için cezalandırılacağınızı da hatırlayın.
Soma konusu üzerinden gidersek burada hem kurulma izni olmayan bir termik santral hem de kesilmesi yasak yüzlerce zeytin ağacı var. Yani yine bir kayırma, yine bir iltimas! Bu göz yumma ve hukuksuzluğun nedeni çok açık. Çünkü devletin sermayeye hizmet alanlarından biri de enerji teminidir. Fabrikaların bacalarının tütmesi için ciddi miktarda enerjiye ihtiyaç vardır. Türkiye’de tüketilen enerjinin çoğu endüstriyel kullanımdır.
Sadece Soma mı? Bursa’da halk termik santral istemiyoruz diye sokaklarda, imzalar toplanmış, itiraz ediyor. Çanakkale, İzmir ve diğerleri…
Enerji mevzusu, önümüzdeki yıllarda pek çoğumuzu meşgul edeceğe benzer. Zira toprağın altı da sermayenin hizmetine açılmış durumda. Acele kamulaştırma denen bir kavram icat edilmiş durumda. İnsan da dahil olmak üzere kurdun kuşun ya da yeryüzünde yaşama hakkı olan her türden canlının bir önemi yok. Soma’da madende, Mecidiyeköy’de asansör kazasında, Ostim’deki patlamada her yerde ne yazık ki bunu idrak ediyoruz. AKP’nin neoliberal kapitalist zihniyetine göre yerin altında, yerin üstünde ne varsa hepsi sermayeye hizmet etmeli.
Ağustos 2014’de kabul edilen 10. Kalkınma Planı’nda enerji mevzusuna özel bir yer ayrıldığı görülüyor. Bu da bizim cepheden başımıza gelecek felaketin bir habercisi. Örneğin öncelikli programlar arasında hâlâ “Rödovans usulü ile özel sektöre devrinin sağlanması” yazıyor olması dikkat çekici. Değil mi ki, Plan’ın yayınladığı tarihte Soma olmuş, 301 işçi ölmüş, rödovans sistemi ile çalıştırma bu olayda önemli bir etken olarak tespit edilmişti. Halbuki Soma madeni ve termik santralinin Soma halkına maliyeti sadece 301 can değil! Greenpeace’in Sessiz Katil adında yayınladığı rapora baktığımızda Soma Termik Santralinin yarattığı hava kirliliğinin 2010 yılında 1340 erken ölüme neden olduğunu öğreniyoruz. Diğer bir deyişle Soma’da dramatik bir şekilde gerçekleşen 301 ölümün yanına bir de her yıl yaşanan 1340 ölümü daha koyabiliriz. Üstelik planlanan 80 termik santralden iki tanesinin Soma’ya açılması planlanıyor.
Ne de olsa linyit kömürü rezervini 8.3 milyar tondan 12.8 milyar tona çıkartmakla övünen bir hükümet var karşımızda. Üstelik bu rezervin çıkartılması için özel sektöre rödovans sistemini muştuluyor.
Termik santrallerin çevre ve insan sağlığı üzerine etkilerine baktığımızda gerçekten de bu tesisleri “sessiz katil” olarak adlandırabiliriz. Son zamanlarda Türk Tabipleri Birliğinin konuyla ilgili uzmanlık dernekleri ile yaptığı açıklamada “Kömürlü termik santrallerden vazgeçin” uyarısı yapıldı.
Greenpeace yayınladığı raporda Sağlık Bakanlığına çağrı yapıyor ve diyor ki: “Halk sağlığını tehdit eden enerji projelerinin planlanma, izin ve denetim süreçlerinde Sağlık Bakanlığı karar verici bir kurum olmalı”. Kesinlikle yerinde bir talep. Madem ki Sağlık Bakanlığı “Dumansız Hava Sahası” çalışmaları nedeniyle Dünya Sağlık Örgütünden ödül aldı, bunu da başarabileceğini düşünüyoruz.
Başka ne istiyoruz? Unutmayın termik santraller çevreye geri dönüşümü olmayan zararlar verirler. Termik santraller artık çağ dışıdır, kurmayın, planlarınızı temiz enerjiyle değiştirin. Soluğunu kestiğiniz bölge halkını düşman ilan etmeyin, onlarla savaşmayın, eylemlerini anlayın. Onları saldırgan ilan etmeyin. Çünkü esas saldırgan olan onlar değil! Biber gazı sıkıp bir kez daha dumansız hava sahasını bozmayın. Özetle kendinize gelin!
Evrensel'i Takip Et