Çelişkilerin girdabında!
Fotoğraf: Envato
Kobanê ile Kürdistan Federe Devleti arasında “Yardım koridoru oluşturuldu” ve bu “koridor”dan Kobanê’ye silah-mühimmat ve Peşmerge kuvvetleri geçmeye başladı. Ayrıca önceki gün ABD Hava Kuvvetlerine bağlı kargo uçaklarının da Kobanê’ye silah ve ilaç kolileri attığı da gelen haberler arasında.
Gerek Kobanê ile Kürt Federe Devleti arasında “koridor” açılmasının gerekse Kobanê’ye silah ve mühimmat yardımının Obama’nın baskısıyla oluştuğu belirtiliyor. Tüm gelişmeler de bunun böyle olduğunu gösteriyor.
Gerek Kerry ve Obama’nın girişimleri, gerekse Türkiye’nin “yardım koridoru” açılmasına boyun eğmesinin asıl nedeni, 40 gündür Türkiye, giderek Avrupa ve ABD’ye yayılan Kobanê ile dayanışma eylemlerinin büyümesidir. Bu yüzden de gelinen aşamanın ne ABD yönetiminin “vicdanı” ne de Erdoğan ve Davutoğlu’nun “gerçeği görmesi”yle ilgisi vardır!
Elbette önümüzdeki günlerde de bu gelişmeler pek çok yanıyla tartışılacak ve ırkçı-ulusalcı çevrelerin “Kobanê’nin arkasında ABD’nin olduğu ortaya çıktı!”, “Kürtler bölgede ABD’nin iş birlikçisidir”,…gibi bir yaygarayla Kürtlere, Kobanê’ye karşı karalama kampanyası sürecektir. Ama gelinen yerde bir şey artık tartışılmaz biçimde ortaya çıkmıştır ki, o da Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin (AKP Hükümetinin) Suriye politikasının bir kez daha bozguna uğradığıdır.
Çünkü öncesini bir yana bıraksak bile, kırk günden beri AKP Hükümeti; “Kobanê’den bize ne?”, “Bizim için PYD PKK’dir, PKK neyse IŞİD de odur!”, “Halep, Hama yakılıp yıkılırken neden kimse kılını kıpırdatmadı da şimdi bağırılıp çağırılıyor?”… diye başlamış, “Suriye içinde tampon bölge oluşturulması”, “PYD’nin ÖSO’ya katılması”, “PYD’nin açıkça Esad rejimine karşı savaşa girmesi” şartlarını öne sürmüştür. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hükümetin kamuoyundan ve dışarıdan gelen baskılar karşısında yalpalamaları karşısında yukarıdan “PKK ile IŞİD aynıdır. ABD bizden nasıl terörist bir örgüt olan PYD’ye destek vermemizi ister”… gibi çıkışlarla “kararlılık gösterisi” yapmaktan geri durmamıştır.
Nitekim dün CNN Türk’teki “Parametre” programının sürekli yorumcusu Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek, gazeteciler olarak “Her gün birbiriyle çelişen analizler yaptıkları” için izleyicilerden özür dilerken; bunun gerekçesini de Kobanê ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların her gün birbiriyle çelişen görüşler öne sürmelerini, tutarsız açıklamalar yapmalarını göstermiştir.
Zeyrek, elbette çok haklıdır. Çünkü koca T.C. Cumhurbaşkanı, diğerlerini bir yana bıraksak bile, “PYD PKK’nin uzantısıdır. PKK de terörist örgüttür. PYD de terörist örgüttür. ABD bizden nasıl terörist bir örgüte destek vermemizi isteyebilir; anlamış değilim” diye ABD’yi sert bir üslupla eleştirdikten sadece bir gün sonra, Türkiye Kobanê’ye “yardım koridorunu” açmıştır!
Tıpkı, Libya’ya NATO saldırısı kararı alındığı gün “NATO’nun Libya’da ne işi var?” diyen Erdoğan’ın, ertesi gün, Libya’ya yönelik NATO saldırısına Türkiye’nin de katılacağını açıklaması gibi!
Kobanê politikasında Türkiye şimdi, “Terörist gördüğü PYD’ye silah, mühimmat ve her tür askeri yardımın yapılması” için sınırlarını açan, terörist gördüğü PYD’ye yardım eden bir ülke durumuna gelmiştir.
Elbette bu olup bitenden çıkarılacak şey, Türkiye’nin “yardım koridorunu” ya da sınırlarını Kobanê’ye desteğe kapatması değildir. Tersine Türkiye bu çelişkiden kurtulacaksa öncelikle “PYD’yi terörist görmek”ten ve “PKK ile IŞİD aynıdır” demekten vazgeçip; PYD ve PKK’yi Kürt halkının meşru örgütleri olarak görmek ve onlarla bölgenin barış ve huzura kavuşması için ilişkilerin normalleştirmesidir! Ki, “çözüm süreci”nin de en önemli handikabı haline gelen, bir yandan “Çözüm Masası”ndan “çözümün yol haritası”ndan söz ederken öte yandan bu masanın en başlıca unsuru olan PKK’ye “terörist örgüt” demekten vazgeçmesidir. Aksi halde bugün gelinen aşamada bu çelişki, “çözüm süreci”ni öldürücü biçimde yaralayan bir silaha dönüşecektir!
Türkiye’nin iç ve dış politikasının “normalleşmesi”nin en önündeki şartı da hükümetin bu çelişki girdabından kurtulmasıdır.
Yoksa yeni her gelişme bu çelişki sarmalını büyütürken Türkiye’yi de Ortadoğu’nun en belalı bataklıklarının merkezine çekmeye devam edecektir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00