Gündem ısınırken!
Fotoğraf: Envato
Siyasette çok önemli gelişmeler oluyor.
Kobanê’yi savunan YPG’nin IŞİD saldırıları karşısındaki direnişi, ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, hatta Barzani yönetimi gibi “Kobani yenilsin!” dileği olanları hayal kırıklığına uğrattı. Artık 40 günü geride bırakan Kobanê, tüm dünyada özgürlük savunucusu güçlerin dikkat ve mücadele merkezi oldu. Bu çerçevede Peşmergelerin yardım için Kobanê’ye gitmesi için Türkiye’nin “koridor açmak” zorunda kalması ve ABD’nin PYD’yi “terörist örgüt” olarak görmediğini açıklamak zorunluluğu duyma noktasına gelmesi, Esad rejiminin YPG güçlerine silah ve mühimmat sağlamasının ABD tarafından hoşnutlukla karşılanması, AKP Hükümetinin Suriye politikasının dört taraftan kuşatılması anlamına geliyor. Süreç ilerledikçe de AKP Hükümeti içinde de her kafadan bir ses çıkmaya devam etmektedir.
Kobanê eylemleri sonrasında, hükümet uzun zamandır başlıca taktik edindiği “ayak sürüme” yoluyla bir yere varamayacağını anlamış olmalı ki, “Çözüm Süreci”nde anlamlı bir adım attı. Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi ve “Çözüm Süreci”nin ilerletilmesi çerçevesinde bir “sekretarya” oluşturulması görüşmelerin anlamlı safhaya evriltilmesi için kayda değer adımlar atılmaya başlandı. Hükümet, Öcalan için bir “sekretarya oluşturma” ve görüşmelerin daha ileri bir mevziye taşınması için adım atmak zorunda kaldı.(*)
Politika gündeminin bu sıcak ve önemli gelişmeleri tüm gündemi kapsarken işçi hareketinde de önemli gelişmeler olmaktadır.
- Danone işçilerinin DİSK-Gıda-İş’te örgütlenme mücadelesi oldukça ileri bir safhaya gelmiş, işçiler kadrolusuyla, taşeronuyla Gıda-İş’te birleşerek patronun karşısında ayağa kalkmışlardır. Ve artık mücadele “açık alanda” sürecek bir aşamaya geçmiştir.
- Torun Center’da, iş cinayetine kurban giden 10 işçiyle ilgili olarak savcılık Torun İnşaat patronu ve 9 üst yöneticisi hakkında “takipsizlik” kararı vererek, devletin neyin, hangi sınıfın çıkarlarının “takipçisi” olduğunu bir kez daha göstermiştir.
- Hükümet; Suriye’den gelen mültecilerin “Çalışmasını serbest bırakarak”, mültecilerin yaşamalarını kolaylaştıran bir adım atarken, ücretlerin düşürülmesi ve kiralar, başlıca gıda maddeleri… gibi temel ihtiyaç mallarının fiyatlarının artmasını önleyen önlemler (Bu konuda ileri işçi kesimlerinin talepleri gazetemizde daha önce yer almıştı) alınmadığı için mülteci yükünü kendi üstünden atmaktadır. Bu alanda ise en önemli görev kuşkusuz işçi enternasyonalizmi etrafında, göçmen işçileri de işçi sınıfımızın bir parçası olarak gören ve yakın dönemde bu alanda girişimler yapmış olan sınıf partisine, mücadeleci sendikacılara ve her türden işçi, emekçi platform, komite vb. örgütlenmeleri içindeki işçi çevrelerine düşmektedir.
- Kuşkusuz şu günlerde emek mücadelesinin en önemli alanı metal iş kolunda yüz bini aşkın işçiyi kapsayan TİS görüşmelerinin “uyuşmazlık” safhasına yaklaşmış olmasıdır. Özellikle Türk Metal Sendikasının uzlaşmacı, işçileri sürecin dışında tutan sendikacılık anlayışından da güç alan MESS, sendikaların başlıca taleplerini kabule yanaşmazken, işçilerin kazanılmış haklarını ortadan kaldıran “yeni teklifler” getirmesi hem MESS’in amacını hem de patronların, işçilerin ve sendikalarının her zaafından sonuna kadar yararlanacağını göstermektedir. MESS’in bırakalım işçilerin yeni taleplerini kabule yanaşmasını, kazanılmış hakları ortadan kaldırma amaçlı yeni teklifler getirmesi, işçiler arasında MESS’e karşı tepkiyi artırmaktadır. Nitekim Birleşik Metal-İş üyesi işçiler eylem kararları almış olup Türk Metal üyesi kardeşlerine de patron sendikası MESS’e karşı ortak mücadele çağrısı yapmaktadırlar.
Öyle görünmektedir ki, metal iş kolundaki TİS mücadelesi, işçilerin devreye girmesiyle ilerleyebilecek bir aşamaya gelmiştir. Gazetemize gelen işçi mektupları bu mücadelenin nasıl olması gerektiğini işçilerin bildiğini göstermektedir.
Bu ve gazetemizi izleyen okurlarımızın da bildiği emek mücadelesi alanındaki gelişmeler dikkate alındığında önümüzdeki günlerde siyaset alanında olduğu gibi emek alanında da mücadelenin yaygınlaşıp güç kazanacağını göstermektedir.
Yeter ki işçilerin ileri kesimleri ve sınıf partisi üstlerine düşenleri yerine getirsin!
(*) Kobanê konusunda olduğu gibi “Çözüm Süreci”nde de AKP Hükümeti içinde de her kafadan ayrı ses çıkıyor. Dün bu konuda soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Öcalan’a sekretarya” konusunda anlaşılmaz ifadelerle “Böyle bir şey yok!” dedi.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00