Plan içinde planlar!
Fotoğraf: Envato
Kobanê üstünde gelişen tartışmalara ve tutumlara bakıldığında sanki “anlaşılmaz” şeyler oluyor!
Bir gün, “Kobanê düşsün!” diye bekleyenler, ertesi gün “Kobanê bizim için stratejik önemde. Koridor açılmasını biz önerdik!” diyor; “Peşmerge ve ÖSO’nun askerleri Kobani’ye gitsin” diye uğraşıyor.
PYD’de de her gün herkesten “destek” isterken, bakıyorsunuz ki, Peşmerge ve ÖSO’nun güçlerinin Kobanê’ye gelmesine soğuk bakıyor; “Bizim askere değil silaha ihtiyacımız var” üstünden ısrar ediyor. Bu elbette olanlara uzaktan bakanlar için anlaşılmazdır ve “PYD, neden destek için askeri güç gelmesini istemiyor?” diye soracaklardır.
Biraz yakından bakıldığında aslında bir karışıklığın olmadığı, ama “Kobanê bugün yarın düşer!” diyenlerin beklediklerinden dirençli çıkması karşısında hem Türkiye’nin hem de ABD’nin yeni planlar geliştirdikleri anlaşılıyor.
Bu “yeni plan” aslında, IŞİD’e “yıktıramadıkları” Kobanê’yi, ÖSO ve Peşmerge’ye dayanarak yıkmaktır! Kobanê’yi yıkma amacı değişmemiştir ama “araç” değiştirilmek istenmektedir!
Yani IŞİD saldırılarına karşı, Kobanê’ye silah yardımı yapmaktan imtina edenlerin “Kobanê’ye illa da Peşmerge ve ÖSO askerleri gönderelim” demelerinin başka bir açıklaması olabilir mi? (Ahmet Yaşaroğlu arkadaşımız dün köşesinde sorunun bu yanına değinmişti)
Nitekim Türkiye bu konuda herkesten önde gitmekte, Kobanê’ye havadan silah desteği verdi diye ABD’yi açıktan eleştiren Erdoğan, “Koridor açmayı biz önerdik”, “ÖSO güçlerinin Kobanê’ye gitmesi birinci, Peşmerge’nin gitmesi ise ikinci tercihimizdir. Bu güçlerin Kobanê’ye gitmesi için her yardımı yapacağız” demektedir. Bu da açıkça, PYD’yi “terörist örgüt” olarak görmeye devam eden AKP Hükümetinin Kobanê’ye desteği, “Silahlı ÖSO ve Peşmerge güçlerinin Kobanê’ye yerleştirilmeye”, gerektiğinde PYD’nin silah gücüyle denetim altına alınması ya da tasfiyesi hesabı yaptığını göstermektedir. Ki, AKP bu konuda ABD ile anlaşmaya da yakındır. Nitekim ABD’nin “havadan silah desteğini” her platformda eleştiren Erdoğan şimdi Kobanê’ye “militan” göndermeyi savunmaktadır. Ki, AKP’nin de Peşmerge ve ÖSO’nun Kobanê’ye gitmesinde bir sakınca görmeyeceği besbellidir.
Sadece bu da değil. Yıllardır her vesileyle Suriye’de bir “tampon bölge” oluşturmak için girişimler yapan Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, şimdi Türkiye sınırları içinde Suriye sınırı boyunca, derinliği 10 kilometreye varan “askeri bölge”, “güvenli bölge” adı altında bir “yasak bölge” oluşturmaya yönelmiştir.
Böyle bir “yasak bölge”nin, bölgedeki hassasiyetler göz önüne alındığında, Türkiye-Suriye sınırı boyunca oluşturulmasının, Esad rejimini devirmeye yönelik “örtülü operasyonların”, IŞİD ve bölgedeki “şeriatçı terör örgütleri”yle ilişkilerinin üstünü örtmek için kullanılacağını söylememek için aşırı saf olmak gerekir.
Çok açık ki, böyle bir “yasak bölge”nin gerekçesinin, Suriye’den Türkiye’ye gelen “mülteci dalgası” bahanesine dayandırılmasının da hiçbir karşılığı yoktur.
Ancak, “yasak bölge” girişimi tek başına bir girişim, sadece Suriye’ye yönelik örtülü faaliyetlerin üstünü örtmenin aracı olarak görmek de gerçeğin yarısını görmektir. Tersine “yasak bölge” AKP Hükümetinin bir yandan Suriye’ye yönelik “örtülü operasyonların” alanıysa öte yanıyla da “özgürlükleri kısıtlamak” için yasal düzenlemeler yapmaya gelen yönelişinin bir devamıdır. Hatta denebilir ki; “yasak bölge”, “Özgürlük ve Reform Paketi” denilen pakete bir madde olarak eklense çok da yakışırdı!
Şu açık ki AKP Hükümeti, her yeni gelişmeyi köşeye sıkışan dış ve iç politikasını kurtarmanın bir dayanağı olarak kullanırken aynı zamanda özgürlükleri kısıtlayan yasa ve yasaklarla, polisiye ve askeri önlemleri artırarak, istihbarat örgütlerini daha çok devreye sokarak aşmaya çalışmaktadır ve giderek daha da bu yöne yöneleceği anlaşılmaktadır.
Bu, siyasi ömrünü tamamlayan her iktidarın vardığı son noktadır. AKP şimdi bu kulvara girmiş, kendi “kıyametine” doğru gitmektedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00