29 Ekim 2014

Tayyiban sapağı

DİĞER YAZILARI
YAZI ARŞİVİ

Geçen gün bi’arkadaşımı ziyarete gittim. Yeni bilgisayar almış. Kulağı güya bende ama… Gözü laptopunda, kurcalayıp duruyor…
Sonunda… Şuna bi’baksana yaa… dedi, burnundan soluyarak…
Kendisinden beter olduğumu bildiği halde yardım istediğine göre… Belli; biçare…
Hafiften telaşa kapıldım… Hani biraz da gururlandım; bilirkişi muamelesine istinaden…
Aldım kucağıma… Baş etmek ne mümkün meretle…
Mesele şu: İnternet’tesin ve turluyorsun… Daha doğrusu girip çıkmaya çalışıyorsun adreslere…
Pat, soldan bi’reklam… Ona göz atmaya kalmadan, tepeden sarkıyor öbürkü…
Tam onu kapatıyorsun,promosyon virüs programı soldan kafayı uzatıyor:
İstenmeyen bir dosya tespit ettim, ne yapayım?
Elinin körü!.. Tak… Yeni kutu: O tamam, olası istenmeyen yeni program!.. Haydaa!..
Yalakalık dizboyu yani… ‘Bak seni nelerden koruyorum… Ben olmasam…” mesajı veriyor ki  mütemadiyen, kullanım süresi dolunca yenilensin…
Zırt pırt, aletin orasından burasından pörtleyen reklam kutucukları, uyarılar salvosu aman vermiyor… Kapılar üstüne kapandıkça… Hep üste çıkmaya, ekranda kalmaya çalışıyor-lar…
Tayyiban iktidarının Kobanê meselesi ile birlikte içine düştüğü durum biraz buna benziyor…
Bilgisayar ekranına musallat olan reklam kutucukları gibi… Kapatıyorsun yenisi çıkıyor: Peki buna ne dersin?.. Arsız!
 

İPLİĞİ PAZARA ÇIKTIKÇA ARSIZLAŞTI
Misal.
R. Tayyip, “Kobanê’de sivil kalmadı…” açıklaması yapıyor…
Ataması Davutoğlu ve elbette maiyet medyası tekrar ediyor…
Derken… BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura uyarıyor:
Kobanê’de halen çoğu yaşlı 500 ilâ 700 kişi bulunuyor…
Tayyiban taifesi caka satıyor: 200 bin göçmene kapımızı açtık…
“İyi de…” diyor, BM Temsilcisi:
Kobanê’yi korumak için geri dönmek isteyen mültecilere kapıyı açın…
Kürt siyasi hareketi öteden bağırıyor, 200 bin mülteciyi bağrımıza bastık diyen taifeye:
“Kobanê insansızlaştırılmak isteniyor…”
Tayyip önce PKK’ye “IŞİD’den ne farkın var”  diye çıkıştı… Ardından “havada” salladı:
“PYD bizim için PKK ile eştir.”
ABD, PYD ile görüştüğünü bildirmekle yetinmedi… Peşmergelerin “koridordan” Kobanê’ye geçişini istedi…
Koca Cumhurbaşkanı altta kalacak değil ya… Yeni ‘kutucuk”la ekrana çıktı:
“Peşmerge geçişini ben teklif ettim…”
Nereye? “Bizim için PKK ile eştir” dediği PYD’ye destek olması için…
Bu kadar misal kafi… Muhtemelen bugünkü basında yenilerine şahit olacağız…
Bilgisayar misalindeki gibi kapılar yüzüne kapandıkça…
Üst perdeden salladığı politikalar ve devamı adımlar duvara tosladıkça, birbirini yalanlayan beyanlara imza atmaya devam edecek…
Ama nereye kadar?
Kestiremiyorum…
Lakin görünen şu:
Fazla beklemeyeceğiz…

TEMEL STRATEJİ KOBANÊ’DEKİ ALTERNATİF İKTİDARI EZMEK
Bu arada haksızlık etmeyelim…
Tüm yalpalamalarına rağmen Erdoğan-Davutoğlu ikilisi deklare ettikleri bölgesel iddialarından vazgeçmiş değiller…
Artık ayyuka çıkmış olan IŞİD’le suç ortaklığı iddialarına kaynaklık eden ilişki hali dahil…
Kobanê’deki halkların laik ve demokratik öz yönetimin ne pahasına olursa olsun ezilmesi temel stratejisi zaten gündemden düşmüş değil…
Peşmerge ve ÖSO güçlerini Kobanê’ye yığma teşebbüsü “kurnazlığı”, IŞİD’siz B Planı gibi görünüyor…
Ki bunu, Kobanê’nin ‘bölge’ye kötü örnek olacak iktidar tarzına bırakılmamasını,  ABD ve Barzanici Kürtler dahil pek çok emperyal kuvvetin ortak paydası olarak tespit edebiliriz…
Bu hedefin, AKP ile emperyalist merkezler arasındaki gerilimi yumuşatmaya aday en elverişli zemin olduğunu sanıyorum… Buradan yürüyebilirler…  
Elbette bu ihtimal AKP’nin sıkışma halini ortadan kaldırmıyor…
Zira emperyalizmin verdiği ev ödevi ile Tayyiban’ın “ideolojik bazlı” ajandası kimi başlıklarda fena halde çelişiyor…
Aradaki aşikar gerilimin çözülme tarzı veya alacağı boyut sonucu tayin edecek… Gibi.
AKP iktidarı yol ayrımında ya da en azından kısa vadede pozisyonunu tayin edecek kesin karar anına hızla yaklaşıyor… Sanki.
İçeride de dışarıda da…
Bi’nevi cephe gerisini tahkime dönük güvenlikçi politikalara abanılmasından anlıyoruz ki, bu tercih ilerici güçlerin pek hayrına olmayacak…
Cevaben her ne yapılacaksa, unutulmaması gereken şu:
Karşımızdaki güç, 150 yıllık hülyayı gerçekleştirmek için son viraja girdiğini düşünen bi’ “dava” partisi…
Gelinen noktadan geri düşmenin kollarına kelepçe olarak geri döneceğinin de telaşıyla iç savaş dahil her türlü fesat ve fenalığı yapabilecek kadar tehlikeli hareket var…
Ona göre…


Satır altından notlar...

‘ÇÖZÜM’ MİT’OLOJİSİ
Hükümetin ‘Çözüm süreci’ni esasen ‘çözme’ süreci olarak planladığına dair alametler artıyor…
‘Çözme’ derken… Elbette Kürt siyasetini kuşatma ve dizayn etmek üzere ‘çözme’kten bahsediyorum…
AKP’nin sinsilikleri faş oldukça, ‘Haysiyetli barış” umudu da epey kötek yemeye başladı…
İktidar kanadı hırçınlaştı… Önceki akşam Arınç, tehditler savuruyordu. “Çözüm sürecini bitiren biz olamayacağız” muhtırası (bile) verdi (27 Ekim 2014).
Öte taraf farklı mı!? HDP Milletvekili Altan Tan, geçenlerde ‘2015’i kast ederek, patlamıştı:
“(Hükümet) Seçimi atlatana kadar top çevirmek istiyorlar, yapmak istedikleri bu.” (23 Ekim 2014)
Kürt tarafındaki güvensizliğin artmaya başlaması, vaktiyle Radikal’de okuduğum Tarık Ziya Ekinci mülakatını hatırlattı.
Cahilliğime verin… AKP muhiplerinin “İlk kez” diye pazarladıkları Kürt siyasetiyle-devlet görüşmesinin, öyle çok da “ilk” olmadığını o zaman öğrenmiştim.
Meğer öteden beri devlet adına (MİT’ten) birileri Kürt muhalefetiyle ‘çözüm’ bahsine girerlermiş…
Elbette şimdikiyle mukayese edilemez… Muhtemelen Kürt muhalefetinin çapı ve birikimi gibi faktörler fark yaratmıştır…
Ama meselemiz şimdi bu değil….
Devlette devamlılık esastır, lafının hamasi retorik olmadığının emaresi gibi de okuyabiliriz nakledeceğim Tarık Ziya Ekinci’nin anlattıklarını…
Tarık Ziya Bey ilk TİP’ten gelen Kürt sosyalisti…
Silahlı mücadeleye ve (bildiğim kadarıyla) PKK ve çevresine hep mesafeli oldu…
Bu hatırlatmayı yapıyorum ki, PKK/Öcalan merkezli sürece dair kritiklerini bu bilgi ışığında okuyun…
Uzatmayayım… 2011’deki mülakatta Radikal gazetesinden Ezgi Başaran soruyor:
“Barış müzakerelerinin Öcalan’la yapılması doğru mu?”
Tarık Ziya Ekinci dolandırmadan cevap veriyor:
“Müzakereler bir kandırmacadır. Devlet, sizin adınıza onunla konuşuyorum diyerek hem BDP’yi hem Kürtleri susturuyor. Ciddi bir adım atmak için bir çalışma yapıldığına inanmıyorum. Çünkü devlet çözüme hazır değil, niyeti yok.”
Radikal muhabiri haklı olarak merak ediyor:
“Öcalan bunu görmüyor mu?”
“Öcalan bunları nasıl ve ne kadar kavrıyor bilemiyorum.”
… dedikten sonra, Ekinci, o tarihi anekdotu naklediyor:
“Kürt sorunu çıkalı beri MİT devlet adına Kürt liderleriyle görüşüp sözler verir. Musa Anter’in bir gün cezaevinden çıkarılıp götürüldüğünü hatırlıyorum. Bir süre kaldı, geri geldi. Musa neredeydin? ‘Ben gittim, işleri hallettim. Oturdum, her şeyi anlattım, biz cezaevinden çıktıktan sonra da onlarla rahatlıkla konuşup çözeceğiz. Bu aşamada da cezaevindeki arkadaşlarımızın bir an evvel tahliyesini sağlayacağım’ demişti. Hiçbir şey yapılmadı tabii. Öcalan’a yapılan da bu.”
“Bu bir taktik mi?” sualine de…
“Evet, devletin taktiğidir,” cevabını veriyor, Tarık Ziya Bey…
Ve devam eden cümlesinde sanki halihazırdaki tartışmaya o günden işaret ediyor:
“Aylarca müzakere yapıyorsun da bir çözüm çıkaramıyorsun. Bunun bir anlamı var mı sizce? Varsa bir projeniz, ortaya koyarsınız. O proje Mecliste tartışılır. Şu anda yapılan iş göstermeliktir.” (18 Temmuz 2011,) (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ezgi_basaran/demokratik_ozerklik_ilaninin_hicbir_anlami_yok-1056689)
“Çözüm süreci” türbülansı yaşanırken, tarihten bi’yaprak çevirmek istedim…
Tecrübe ve bıraktığı izleri hatırlatma babında…
Temennim o ki… Devlette devamlılık esastır prensibi, en azından bu meselede revize edilmiş olsun…
Zira masada Kürt sosyalist aydınlarının “gevşek” muhalefeti yok…Artık bölgesel güç haline gelmiş, 30 yıldır savaşan bi’örgütün tecrübe ve donanımı var müzakerede… Dilerim Hükümet bunu idrak eder de şuurlu davranır… Sahiden ‘barış’ olur…

AKP’YE MECBURUZ…
“Biz iktidar olmak zorundayız. Neden? Biz gidersek Türkiye’de her şey kötüleşir… Türkiye’nin zor günlere, karanlık dönemlere… dönmesi… Ak Parti iktidardan ‘cee’ deyip kaçıverse, kime bırakacaksınız? Kim hükümet kuracak? Kim Başbakan olacak? Bulamazsınız… Keşke bulabilseydik, keşke Ak Parti’den daha iyi birileri olsaydı da, biz kazanamasak bile onlar kazanır ülke kaybetmez derdik. Yok!”
(Bülent Arınç, AKP İstanbul İl Danışma Top., 25 Ekim 2014)
“Demokrasi, isyan ve direniş güçleri, düşürülecek hükümetin yerine ne koyacaklarını hesap edemezlerse ya da daha kötüsü böyle bir hazırlıkları yoksa, mesela sokaktaki gücünü demokratik bir iktidar alternatifine dönüştürecek bir örgütlü güce ve kadroya sahip değilse olacak olan egemenler arası iktidar hesaplaşmalarına kurban gitmektir….
“Sırf AKP gitsin diye, onun yerine bize en az onun kadar uzak ve sicili en az onun kadar sorunlu başka bir iktidarın inşasına vesile olacak bir yaklaşımın sorumluğu tartışmalıdır.” (Sırrı Süreyya Önder, radikal.com.tr, 24 Ekim 2014) 
Valla ne desem boş… Sizi bilmem ana ben kategorik AKP karşıtlığına devam etme niyetindeyim…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et