Zengin ülkenin yoksun çocukları
Son yıllarda dünyanın en zengin ülkelerinden gelen haberler yoksulluk içinde yaşayan nüfusun artış gösterdiğini, tam da bu nedenle çocuk yoksulluğunun arttığını gösteriyor. Hatta, ABD, İngiltere gibi ülkelerde milyoner sayısının ile, bu artışa paralel olarak yoksulluk içinde yaşayan çocukların sayısının da arttığı görülüyor. Arada bir ilişki olduğunu düşünüyorsanız, haklısınız.
Birleşmiş Milletler kuruluşu olan UNICEF tarafından yayımlanan raporda milyonerleri bol ülkelerden İngiltere’de yoksulluk içinde yaşayan çocukların sayısının artışta olduğu vurgulanıyor. Bu konuda yapılan son çalışmalar, 2020 yılı itibariyle çocuk yoksulluğunun neredeyse yüzde 25 düzeyine çıkacağını gösteriyor.
Öte yandan bu raporda yeni bir gösterge kullanıldığını vurgulamak gerek. Çocuk Yoksunluğu Endeksi olarak adlandırılabilecek bu gösterge ile çocukların birden fazla gereksinimleri olduğundan yola çıkılarak, bu gereksinimlerin karşılanıp karşılanmadığına bakılması gerektiği belirtiliyor.
Çocuk Yoksunluğu Endeksi aslında 14 ayrı gereksinimi göz önünde tutan, bileşik bir gösterge. Bu endeksi oluşturmak için şöyle sorular kullanılmış: Çocuk günde üç öğün yemek yiyebiliyor mu? Ayağına giyebileceği iki çift ayakkabısı var mı? Ev ödevi yapabileceği sessiz bir ortam bulunuyor mu? Arkadaşlarını oyun oynamak veya birlikte bir şeyler yemek üzere eve çağırabiliyor mu?
Bu gibi bileşik endekslerin çoğunda olduğu üzere, bu gereksinimlerin kaçının karşılanmadığı sayılıyor ve bir yoksunluk endeksi elde ediliyor. UNICEF raporunda iki veya daha çok açıdan yoksunluğu olan çocukların sayısı kullanılmış.
Anlaşılacağı üzere bu yaklaşım, GSMH/GSYH vb. hesaplardan veya hane geliri hesabından öteye geçen, çocukların günlük yaşamlarında yoksun bırakıldıkları temel gereksinimlerine odaklanan bir anlayış yansıtıyor. Bu yaklaşım, zenginliğin hiç de adil bir şekilde bölüşülmediği ülkelerde çocuk yoksulluğunun arttığını saptamayı ve sosyal adaleti gözeten politikaların var olduğu ülkelerde çocukların çok daha iyi durumda olduğunu ortaya koymayı kolaylaştırıyor.
***
Türkiye’de sosyal politikaların çocukları gözetmediği ise ortada. Kamu Harcamalarını İzleme Platformu tarafından yayımlanan Kamu Harcamaları İzleme Raporu’na göre “güvenlik harcamaları” artışta. Bu artışta İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT personeli için yapılan harcamalar başı çekiyor. Bir diğer deyişle, polis devleti için yapılan harcamalar artışta.
Polis devletinin diğer yüzü olan ordu için yapılan harcamalar da, nereden bakılırsa bakılsın çok yüksek. Türkiye 2011 yılında askeri harcamalarda dünyada 14. sıradayken, 2012 yılında 9. sıraya yükseldi. Bu harcamaların kimleri nelerden yoksun bıraktığını ele almakta yarar var. Raporda, askeri harcamaların yüzde beş azaltılmasıyla; hem bir milyon yoksul haneye ayda yaklaşık 300 TL düzenli gelir yardımı yapılabileceği, hem de 12.5 milyonluk sigortasız nüfusun genel sağlık sigortası priminin karşılanabileceği belirtilmiş.
Ya nüfusun yaklaşık üçte birini oluşturan çocuklar için yapılması gereken harcamalar? Raporda sağlık, sosyal hizmetler, sosyal yardım ve adalet hizmetleri birlikte düşünüldüğünde, yapılan harcamaların GSYH oranının 2010’dan 2011’e yüzde 1.33’den 1.11’e düştüğü belirtilmiş. Bu hesaba eğitim harcamaları da eklendiğinde, yine düşüş var: Oran yüzde 3.59’dan 3.43’e düşmüş.
Raporda neden 2010-2011 üzerinde durulduğu merak edilebilir. Yanıtı basit: 2011 yılından sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, SGK ve Sağlık Bakanlığı verileri ayrı ayrı, yani yeterince saydam olarak açıklanmıyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin 2012 tarihli Sonuç Gözlemleri’nde bu sorunun giderilmesi gerektiğinin vurgulandığına da raporda dikkat çekilmiş.
Sonuç olarak, Türkiye’de sosyal adaletin inişte, polis devletinin ise çıkışta olduğu hemen belli oluyor. Kurulan “ileri demokrasi”, daha çok milyoner, daha çok polis, daha çok askeri harcama, daha çok cami demek. Bu, iyi biliyoruz ki, çıkmazı bol, acısı bol bir ülkede yaşamak anlamına geliyor. Çocuklar için ve büyük çoğunluk için çok daha iyi bir yaşam elbette ki, mümkün. Hem de hemen...
Evrensel'i Takip Et