Mutlak tahakküm sıfır sorumluluk
AKP’nin maharetle sürdürdüğü ‘sıfırlama’ politikalarından biri de iktidar sorumluluğu. Ekonomik darboğazlardan dış politika hezimetlerine, ulusal güvenlik zafiyetinden toplumsal hak ihlallerine kadar yaşadığımız her sorundan, 12 yıldır görevde olan siyasal iktidar değil de hep başkaları sorumlu.
AKP’nin bu tutumu iş cinayetleri konusunda da geçerli. Devri iktidarının her bir yılında binden fazla işçinin çalışırken can vermiş olmasının sorumluluğunu da üstlenmiyor. Ancak ortaya koyduğu “fıtrat” tezinin en yandaş algıları bile yönetmekte aciz kaldığını fark ettiğinden olsa gerek, Ermenek faciası sonrası “devlet hesap soracak” üslubu ön plana çıkıyor. Yani;
- Soma’ya “güvenli” raporu veren müfettişi kollayan,
- Torunlar rezidansını hastane statüsüne sokarak denetim kanunu dışına çıkartan,
- Soma katliamı sonrasında bile rekabet gerekçesiyle iş güvenliği yasasının kapsamını daraltırken, madenlerde yaşam odasının zorunlu hale getirilmesini reddeden,
- Ermenek faciasından hemen önce “öldürmeyen patronu ödüllendirme” politikasını ortaya koyan devletin, göz göre göre gelen 12 bini aşkın iş cinayetinden sonra “artık” hesap soracak olduğunu öğreniyoruz.
Toplumsal algıyı yönetme çabasının toplumun aklıyla alay etmek bir yana, akıl sağlığını tehdit eder boyutlara ulaştığı bu hezeyanın hemen ardından ise o tarihi itiraf geliyor:
“Ocağı kapatacağımız zaman işveren 50 kişiyi devreye sokuyor.”
Çalışma Bakanı’nın bu demeci sadece iş cinayetlerini değil, bir yönetim felsefesini de deşifre ediyor. İşçilerin ölümü pahasına yolsuzluk yapıldığını herhangi bir “montaj” argümanına sığınılamayacak açıklıkta ortaya koyuyor. İktidarın iş cinayetlerinde, izlediği sınıf politikalarından kaynaklanan siyasal sorumluluğu yanında hukuken de suç ortağı olduğunu gösteriyor. En önemlisi de bu açıklama, devletin itiraf etmesi bakımından Ermenek katliamını bir milat haline getiriyor.
Çalışma Bakanı’nın bu sözlerine “açıklık” getirmek üzere yaptığı ikinci açıklama ise tutarsızlığı bir yana ‘sıfır sorumluluk’ konusundaki akıl tutulmasının siyasal iktidar tarafından ne denli içselleştirildiğini ortaya koymak ve bunun boyutlarını fark edebilmek bakımından oldukça çarpıcı.
“Sade işverenleri kastetmedim” diyor Bakan ve söz konusu 50 kişinin içinde işçilerin, hatta ölen madencilerin ailelerinin ve sivil toplum örgütlerinin de bulunduğunu söylüyor.
Anlayacağınız; bir toplumsal mutabakatla işleniyor iş cinayetleri(!) Bir tek hükümet sorumlu değil. Ne iş cinayetlerinden ne de 12 yıllık iktidarın işçileri ölümle açlık arasında tercih yapmak zorunda bırakmasından.
Evrensel'i Takip Et