İnsanlık için gerçek bir milat!
Fotoğraf: Envato
Bugün insanlık tarihinin en büyük devrimi, Ekim Devrimi’nin 97. yılı.
1917 yılında, Rus takvimine göre 26-27 Ekim, miladi takvime göre de 6-7 Kasım günlerinde Petersburg ve Moskova merkezli ama Rusya’nın başlıca sanayi merkezlerinde ayaklanan işçiler, köylü ve Asker Sovyetlerinin de desteğini alıp iktidara el koyarak, Bolşevik Partisinin önderliğinde, o güne kadar insanlığın ileriye doğru attığı en büyük adımı attılar.
O günden sonra artık dünya eski, ezenlerden ve ezilenlerden ya da sömürenlerden ve sömürülenlerden ibaret bir dünya değildi. Tersine eski sömürülen işçilerin iktidarda olduğu, dünün toprak kölesi köylülerinin, tüm ezilenlerin artık işçi sınıfının müttefikleri olarak iktidarı paylaştığı dünyasıydı. Ve bu dünyada artık sömürücü kapitalist sınıfın egemen olduğu dünyanın “normları” geçerli olmadığı gibi, aynı zamanda, kapitalist dünyanın normları, değerleri de artık eskisi gibi geçerli ve güvende değildi.
Ekim Devrimi, bu büyük devrim için söylenecekler elbette ne bir makaleye ne de kitaplara sığar. Ama, bugünün koşulları da dikkate alındığında, Ekim Devrimi’nin yüzüncü yıl dönümüne üç yıl kala şunları anımsamak önemlidir.
Ekim Devrimi’ne kadar insanlık tarihinde pek çok devrim olmuştur. Bilinen en büyük köle isyanı olan Spartaküs isyanından beri, köleciliğe, sonra derebeylik sistemine (Feodalizme) ve Kilise egemenliğine karşı toprak kölesi serflerin sayısız ayaklanmalarına tanıklık etmiştir tarih. Ve nihayet, kapitalizm çağında 1610 Hollanda Devrimi’nden başlayarak derebeylik ve Kilise egemenliğine karşı İngiliz, Amerikan ve Fransız Devrimleri, bütün Avrupa’yı sarsan 1848 işçi ayaklanmaları (devrimi) ve Paris Komünü… gibi, bir yandan kapitalizmin zaferini ilan eden ama öte yandan da onu mezara gömmek amacıyla pek çok ayaklanma ve devrim yaşanmıştır. Ama bu devrimlerin hemen tümü (Paris Komünü’nün kendine has özellikleri bir yana bırakılırsa) bir sömürücü sınıfın yerine bir başka bir sömürücü sınıfı ya da onların bir fraksiyonunu geçirmekle sınırlı bir işleve sahip olmuşlardır.
İnsanlık ilk kez Ekim Devrimi’yle sömürülenler dünyasından kopan ve sömüren ve sömürülenlerin olmadığı bir düzen, gerçekten yeni bir dünya kurmaya yönelmişlerdir. Bu sömüren ve sömürülenin olmadığı, sınıfların, sınıf çıkarlarının ve sınıf kavgalarının olmadığı, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya kurmaya, sosyalizmi inşa edip komünizme geçmeye doğru atılmış bir adımdır.
Onu içindir ki Ekim Devrimi tüm önceki devrimlerden kategorik olarak, on bin yıllık sömürü dünyasından gerçek bir kopuşa karşılık gelir.
Onun içindir ki Ekim Devrimi, insanlık için gerçek bir “milat”tır.
Miladi Takvim, Hıristiyanlığın Peygamberi İsa’nın doğum tarihini, Hicri Takvim, Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçü olan miladi takvime göre 622’yi başlangıç (sıfır) kabul eder. Geleceğin sınıfsız ve sömürüsüz dünyasının toplumu için bu “milatlar”, en fazla insanlığın ilkel çağlarındaki kimi dönüm noktalarıdır. Ki sosyalist, komünist toplumun insanları, herhalde kendi takvimlerini yeniden oluştururken, insanlığın bu en büyük adımının başlangıcını, 1917’yi kendi takvimlerinin Miladı (sıfırı) olarak benimseyeceklerdir. Ki, gerçekten de 1917, insanlığın sömürücü sınıfların egemen olduğu “sözde uygarlıktan” insanlık çağına geçişin tarihi olacaktır. Bu Ekim Devrimi’nin değerleri üstünde kurulan SB’nin çökmüş olmasına ya da bu çöküşün uzun ya da kısa bir süreye karşılık gelmesinden bağımsız olarak böyledir. Çünkü ne yazık ki insan toplumunun ileriye doğru yürüyüşü dümdüz bir çizgi üstünde olmamakta, zaman zaman da geriye sıçrayışlarla ilerlemektedir.
Kuşkusuz ki Ekim Devrimi’nin bir başka önemli özelliği de onun tarihteki, sömürülen bir sınıfın kendi dünyasını kurmak için örgütlenip, kapitalistlerin ve gericiliğin iktidarını yıkarak kendi dünyasını kurmak için bilinçle harekete geçtiği bir devrim olmasıdır.
Ve o günden beri de işçi sınıfı kendi partisi içinde örgütlenerek, kendi sömürüsüz dünyasını kurma programı etrafında birleşerek kapitalizme karşı savaşmaktadır. Dahası sadece işçiler değil, ezilen halklar da kendi kurtuluşları için Ekim Devrimi’nin üstünde yükseldiği değerlerden ilham almaktadır. Küba’dan Vietnam’a, Çin’den Türkiye’ye bütün kurtuluş mücadeleleri de Ekim Devrimi’nden ilham almışlardır. Bugün de gerçek bir kurtuluş mücadelesi veren halklar, sosyalizm ve sömürüsüz bir dünya için harekete geçen işçilerin ilk baktıkları da Ekim Devrimi’nin öğrettikleridir.
Ekim Devrimi bugün de işçilere kendi partilerinde örgütlenmenin ilk işleri olduğunu, sömürücü sınıfa ve gericiliğe karşı nasıl bir mücadele yürütmesi gerektiğini öğretmeye devam ediyor.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00