12 Kasım 2014 01:04

Çözüm süreci ile kamu düzeni birbirinin alternatifidir

Çözüm süreci ile  kamu düzeni birbirinin  alternatifidir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Doğan Haber Ajansı dün ‘Termal kamerayla tespit edilen kaçaklar yakalandı’ başlıklı bir haber geçti. Haberde şöyle deniliyordu: “Çanakkale’nin Ayvacık İlçesi sahilinden 5 metrelik lastik botla, gece yarısı yasa dışı yollardan Yunanistan’ın Midilli Adası’na geçmeye çalışan, aralarında çocukların da bulunduğu 27 Afgan kaçak, termal kamerayla tespit edilerek yakalandı.”

Ancak söz konusu olan Rojava sınırı olduğunda devletin kitabında başka bir hüküm var. Son olarak Kader Ortakaya’nın Kobanê’ye geçerken askerlerce açılan ateş sonucu katledilmesinde olduğu gibi. Hatırlanacağı gibi Şırnak Cizre’de, sınırı geçmeye çalışan Rojavalı bir ailenin üzerine Türk askerince ateş açılması sonucu 28 yaşındaki Saada Darwich isimli iki çocuk annesi bir kadın, çocuklarının gözleri önünde vurularak hayatını kaybetmişti. (19 Mayıs 2014)

Suriye sınırının Kürtlerin denetimindeki bölgelere açılan sınırında Türk askerlerinin açtığı ateş sonucu başka ölümlerin de yaşandığı biliniyor. Ancak, IŞİD’in elinde bulunan sınır hattında IŞİD militanlarının Türk askeriyle sohbet ederken görüntülenmesi olayının da gösterdiği gibi bu sınırda yalnızca Rojavalıya ya da Kobanê’nin IŞİD barbarlığına karşı savunulmasına omuz vermek için geçenlere bu muamele yapılıyor. Genelkurmayın Meclise taşınan ve tüm dünyada haber olan IŞİD militanları ile Türk askerlerinin sohbet görüntüleri karşısında yapmak zorunda kaldığı açıklamada, Türk askerlerinin IŞİD militanlarına sınırı tarif ettikleri söylemi de bu tutumu pekiştiriyor.
Evet TSK, bugün Türkiye’nin sınır hattında sadece Rojavalıya ya da ona desteğe gidene bu kadar rahat bir biçimde kurşun sıkmaktadır. Bu tutumun, Türkiye’deki çözüm sürecinde Hükümetin durduğu yeri de tarif ettiğini özellikle belirtmek gerekiyor. Başbakan Davutoğlu’nun dün partisinin grup toplantısında dile getirdiği “Çözüm süreci ile kamu düzeni birbirinin alternatifi değildir” sözü de bu nedenle gerçeği yansıtmamaktadır.

Aksine ‘çözüm süreci’ ile ‘kamu düzeni’ birbirinin alternatifi olduğu gibi, bunlardan ikincisi birincisinin önünde engeldir. Kader Ortakaya’nın sınırda Kobanê’ye geçmek isterken başından vurularak katledilmesi çözüm süreci yerine, ‘kamu düzeni’ seçeneğinin belirleyici konsept olarak Hükümet tarafından benimsenmesinin dolaysız bir sonucudur aslında. Aynı şekilde görgü tanıkları Kader Ortakaya’nın, ön otopsi raporunda öne sürüldüğü gibi bir şarapnel parçasıyla değil asker tarafından hedef gözetilerek vurulduğunu belirtiyorlar. Olayın hemen ardından geldiğimiz Suruç’ta, o an orada bulunanlar da, asker dışında ateş edenin olmadığını, Kader Ortakaya’nın askerin açtığı ateş konucu katledildiğini anlatmışlardı.

Bu arada tıpkı Roboskî’de olduğu gibi Rojava sınırı konusundaki tutum bakımından da TSK ile Hükümet aynı ‘güvenlik’ politikasında birleşmektedir.

Kader Ortakaya’nın katledilmesi karşısındaki refleks, Roboskî’de ya da Lice’de Medeni Yıldırım’ın katledilmesinde gösterilen refleks ile aynıdır. Asker tarafından gerçekleştirilen bütün katliamlar açısından bu durum geçerlidir. Eğer bu ülkede askerler sadece AKP Hükümetine karşı tutumları açısından yargılanabiliyorsa, bu ülkede ‘sivil’ ve demokratik bir rejimden söz etmek boş laf olmaktan öteye gitmez.

Bugün Kader Ortakaya cinayeti karşısında bırakalım demokratlığı, akıl, vicdan ve ahlak sahibi hiç kimse bu örtbas etme çabasına sessiz kalamaz, kalmamalıdır. Bu tutum Türkiye’nin IŞİD ile aynı cephede kurşun sıkmasını sessizce ve korkakça onaylamaktan başka bir anlama gelmez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa