‘İş güvenliği paketi’nden patrona teşvik çıktı!
Fotoğraf: Envato
Art arda gelen maden cinayetleri sonrasında Başbakan, “İş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili yeni bir paket hazırlıyoruz. yakında açıklayacağız” dediğinde, AKP Hükümeti’nin icraatlarını bilenler, “Patronlara yeni bir teşvik yasası çıkaracaklar” diye düşündü.
Başbakan Ahmet Davutoğlu önceki gün “içinde otuz önlem var” dediği “paketi” açıkladı ve önümüzdeki günlerde hızla paketin Meclise sevk edileceğini söyledi.
Davutoğlu “paketi”, iş cinayetlerini önlemek için patronlara yeni yükümlülükler getiren bir paket gibi sunsa da gerçekte paketin sermayeye yeni teşviklerin verildiği bir paket olduğu ortaya çıktı. Yani Başbakan Davutoğlu, “İş cinayetlerini önleme diyecekler ama patronlara yeni teşvikler getirecekler” diyen “şom ağızlı muhalifleri” haklı çıkardı!
Çünkü AKP Hükümeti, iktidara geldiğinden beri; ne zaman ekonomik alanda işçilerle ilgili yeni haklar, yeni imkanlar getirme iddiasıyla düzenleme yapsa, ne zaman “işçilere müjde” diye ortaya çıksa arkasından hep sermayeye yeni teşvikler getirmiştir. Çünkü liberal, neoliberal politikaların esası; “Sermayeyi besle ki istihdam artısın, çalışanların gelirleri artsın!” mantığı bunu gerektiriyor!
Şimdi de Davutoğlu Hükümeti; iş cinayetlerini önleme ve işçilerin çalışma koşullarını iyileştirme iddiasıyla hazırladığı paketle patronlara şu imkanları açtı:
“Tehlikeli işlerde” çalışan 2 milyon 700 bin işçinin “eğitimi” ve “sertifikalandırılması” zorunluluğu getirilerek, bu alanda faaliyet gösteren firmalar için milyarlık pazar açılmaktadır. Ki, bunun faturası (her iş için meslek kursu ve sertifika ücreti olarak) iş arayan işçiye çıkarılmaktadır.
“Tehlikeli işlerde” çalışan işçilere “özel hayat sigortası” yapılması şartıyla da özel sigorta firmaları on milyarlarca liralık yeni bir pazara kavuşacaktır.
İş cinayetinin yaşanmadığı firmalara “işsizlik sigortası” priminin yüzde 2’den yüzde 1’e indirilmesi düzenlemesiyle işçilerin alın terinin karşılığı olan kesitlerle oluşan işsizlik fonundan patronlara büyük paralar aktarılacaktır.
Özel denetim firmaları için, “denetim sıklaştırılıyor” gerekçesiyle pazar alanı genişletilecektir.
Kuşkusuz hükümetin aldığı önlemler, orta vadeli hedefleri bakımından da denetim, sigorta ve sertifika işlemlerinin üstünden işçiler aleyhine çalışma yaşamının esnekleştirilmesi ve patronlara geniş ve yeni teşvikler getirmeyi amaçlamaktadır. Bunları önümüzdeki günlerde gazetemizde tartışmaya devam edeceğiz.
Ama şunu şimdiden söylemeliyiz ki, bu paketle patronlara işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda getirilen, çoğu zaten var olan yükümlülüklerin uygulanması da tümüyle ücretini patronlardan alan “denetim firmalarına” bırakılmaktadır. Burada “cezalar artırılarak” bir disiplin sağlama amaçlanmaktadır ancak denetim, patronla diğer bir patron kuruluşu olan “denetim firması” arasındaki ilişkiye indirgenerek, tüm “alındı” denilen önlemler laf kalabalığına dönüştürülmektedir.
Dahası işçinin hayatını doğrudan ilgilendiren işçi sağlı ve iş güvenliği sorununda “yeni paket” de işçiye hiçbir rol, hiçbir inisiyatif tanımamaktadır. Yani denetimde işçiye bir rol tanımayan Başbakan, “İşçi de bozuk asansöre binmem demeyi bilmelidir” diyerek sorumluktan sıyrılmaktadır.
Ancak bütün dünyadaki deneylerden bilinmektedir ki, işçi sağlığı ve iş güvenliği talepleri yasalara, yönetmeliklere, “denetim firmalarına”, sermaye hükümetlerine bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
Tersine asıl sorun, işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin, içinde işçilerin çoğunlukta olduğu sendika ve patron temsilcilerinin, TTB, TMMOB, işçi sağlığı ve iş güvenliği meclisinin temsilcilerinin de olduğu “işçi sağlığı ve iş güvenliği komiteleri”ne verilmemesidir.
Yasa, yönetmelik ne yazarsa yazsın; böyle bir denetim olmadan, işyerinde iş güvenliği önemlerinin uygulanmasının hiçbir garantisi yoktur, olamaz da.
Elbette hiçbir patron ve hükümeti böyle bir işçi denetimine yanaşmak istemez.
Dolayısıyla işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu her şeyden önce işçilerin(ileri işçi kesimlerinin), sendikaların mücadelesiyle sağlanabilir bir şeydir. Bu yüzden işçilerin, sendikaların iş güvenliği önlemlerini koruma ve geliştirme mücadelesi olmadan hiçbir yasa, hiçbir kurum ve kuruluş işçilerin iş güvenliğini ve sağlığını koruyamaz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00