Başbakan Davutoğlu, yeni iş güvenliği paketini açıklarken sorunu üç aşamalı olarak tanımladı: “Zihniyet, süreç yönetimi ve yasal süreç”. Hükümetin her türlü yasal düzenlemeyi yapacağını ancak  işverenlerin de zihniyet değişikliği yapması ve emek sömürüsünden uzak durması gerektiğini söyledi.
Davutoğlu’na göre sorunun en önemli ayaklarından biri de işçilerin haklarını bilmemesi ve kendi güvenlikleri konusunda yeterince bilinçli olmamaları. Ancak haklarını kullanan işçilerin işten atılması/atılabilmesi konusuna ise hiç değinmedi. Yandaş sendikadan ayrılmayı veya grev kırıcılığı reddetmeyi bile fesih gerekçesi haline getiren sınıf politikalarından da hiç bahsetmedi Başbakan.
Böylece emek sömürüsü sadece “muhteris” patronlarla sınırlı arizi bir durum olarak lanse edilirken kapitalizmin işleyiş kuralları ile sömürü arasındaki bağ da, sömürünün ve iş cinayetlerinin sınıfsal niteliği de bir kez daha ustalıkla gizlenmiş oldu. “Ölümlerden sorumlu cahil işçiler” açılımıyla da mesele tümüyle “normalleştirildi”.
Nitekim açıklanan yeni paket de, yaşam hakkını adeta “arizi” bulan bir yaklaşım içinde hazırlanmış.
Madenlerin özel sektörce işletilmesine son verilmediği gibi işverenin üretim zorlamasını engellemek için  rödovans sürelerinin uzatılması öngörülüyor. Yani işçinin can güvenliğini korumanın ön koşulu patrona daha uzun süre kar edebileceği bir fırsat yaratmak.
Kaldı ki özel sektörün genişleyen olanakları bununla da sınırlı değil. Denetimden sigortacılığa kadar pakette yer alan önlemlerin çok önemli bir bölümü özel sektörün payını ve kârını arttırmaya yönelik. Yani AKP iktidarı piyasalaşmanın yol açtığı işçi ölümleriyle “daha fazla piyasa” şiarıyla mücadele ediyor. Siyasal iktidarın bu sınıfsal tutumunun en çarpıcı yansıması ise işçinin güvenliğini sağlayan patronları ödüllendirmek.
Uzun zamandır gündemde olan bu konu yeni paketle beraber resmileşiyor. Ve bu düzenleme ile işçinin can güvenliği açıkça bir hak olmaktan çıkartılarak, ödül konusu olan bir “istisna” haline dönüşmüş oluyor.
İşverenin çalıştırdığı işçiyi gözetme borcu,  gözetirse ödül alacağı bir “tercih” biçimini alıyor. Ödülün ekonomik getirisiyle iş güvenliği maliyetleri karşılaştırılarak karar verilebilecek bir muhasebe hesabı haline getiriliyor işçilerin yaşam hakkı.  En önemlisi de bu düzenleme, ölümlerin aslında patronun iradesi dahilinde olduğunun siyasal iktidar tarafından da bilindiğini açıkça deşifre ediyor.

Evrensel'i Takip Et