Erdoğan ve AKP'nin 'tarih' ihtiyacı acildir!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı; Amerika kıtasını Müslüman denizcilere keşfettirip orada cami yaptıracak kadar bir “fethi” gerçekleştirdikleri iddiasını gündem yapıp tartışmaya açmış olmak “kesmemiş” olmalı ki, Hazret, YÖK’e ve üniversitelere, “Tarihi yeniden yazın!” diye direktif vermiş.
Burada; “Tarihi kim yazar”, “Tarih yapmadan tarih ne kadar yazılabilir”, velev ki, oturup tarih yazdınız ama “Yazdığınız, bu tarih ak kağıt üstünde kara yazı olmayı aşabilir mi”, “Kaç kişi inanır sizin yazdığınız tarihe”,… gibi pek çok soru sorulabilirse de bu soruların yanıtlarının “Böyle bir şey saçmadır” olmasının Erdoğan’ın tarihi yeniden yazdırma azmini kırabileceğini beklemek elbette aşırı iyi niyetlilik olur.
Eğer o, "Tarihi yeniden yazın!” demişse (ki, dedi!); YÖK’ün vakanüvisleri, İlk Çağdan demeyelim ama Adem Baba’dan Muhammed’in Mirac’a çıkmasına, Selçuklu-Osmanlı’dan yeni Osmanlıcılığa bütün tarihin; ebediyen sürecek “yeni Türkiye”ye, onu kuran “nesle” o neslin en zirvedeki temsilcisi olarak Erdoğan’ın “ebedi liderliğine” kadar gelen bir “tarihi” yazacaklardır. Ki, bütün bunları Davutoğlu, Erdoğan tarafından Başbakan tayin edildiği törendeki konuşmasında söylemişti zaten!
Ama bütün bunların ötesinde tarih, eskiden olup bitenlerin yeni kuşaklara aktarılması değil, dünün eleştirisiyle edinilen bilginin ışığında bugünün yazılmasıdır. Bu yüzden Erdoğan “Tarihi yeniden yazın!” derken aslında; “Bugün bana yönelik eleştirilerin yanlış olduğunu ve benim her söylediğimin doğru, her yaptığımın gerçeğe uygun olduğunu, başka türlü yapmak isteyenlerin küfür içindekiler, Allah’a şirk koşanlar olduğunu yazın!” demek istemektedir.
Başka bir söyleyişle tarih yazımında amaç, tarihi yazan, yazdıran sınıfın, egemenlerin, düzenlerine ve eylemlerine tarihsel dayanaklar bulmak, ona meşruiyet kazandırmaktır. Dolayısıyla her düzen, kendisinin olabilecek düzenlerin en iyisi olduğunu kanıtlamaya çalışır.
Bugün Türkiye’nin çürümüş düzenini ve AKP’nin siyasi ömrünü doldurmuş Hükümetinin yaptıklarını az çok gerçeklere dayanan hiçbir tarih anlayışı ve yazımı aklayamaz. Onun içindir ki, AKP Hükümetinin yeni bir tarih yazmaya ihtiyacı vardır. Hem de çok acil biçimde!
Çünkü onun 12 yıllık icraatı içinde yaptıkları; özellikle de “demokrasi ve özgürlükçülük” iddiasını abartılı biçimde savunurken, halklara yaptığı zulmü, işçilerin 100-200 yıllık mücadelesinin kazanımı olan haklarının gaspını, grev yasaklarını, işçilerin kitlesel olarak katledilmesine varan sömürüyü kutsama,… ahlak ve namus kumkumalığı yaparken Türkiye tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk skandalının baş aktörü olma ve bunu kapatmak için olmadık yollara başvurma,… ve her geçen gün bu bir ucu sınırsız sömürüde, ülkenin yer üstü ve yer altı kaynaklarının bir avuç sermaye sahibine peşkeş çekilmesi öteki ucu rüşvette, yolsuzlukta, hazinenin soyulmasında,… ve bütün bunların üstünde mezhepçilik, milliyetçilik üstünden halkların birbirine karşı kışkırtılması üstünden biçimlendirilen iç ve dış politika,… sistemin çürümesinden yükselen iğrenç kokuların her yanı sarması,…
AKP Hükümeti ve propagandasının, bütün bu rezalete varan uygulamalarını savunmak, bunların “doğru” , “haklı”, “İslam’a, ahlaka uygun”, “Ülkenin, halkın ihtiyacının gereği” olduğunu gösteren bir tarihe sahip olması, “muhafazakar toplum” planının da bu tarih ile eğitilecek yeni nesillerin omuzlarında yükseltilebilmesi için böyle bir emirle yazılan tarih elzemdir!
Elbette Türkiye’nin halklarının ve dünya haklarının; çürümüş, Orta Çağ değerlerine sarılan “ısmarlama”, Erdoğan’ın diz dibi katibi, YÖK’ün vakanüvislerinin yazacağı bir tarihe ihtiyacı yoktur.
Dahası AKP’nin milliyetçi-muhafazakar tarihçilerinin tarih-kültür birikimi, entelektüel dünyada tartışılacak bir eser çıkaracak düzeyde değildir. Dini efsaneleri “tarih” olarak önümüze getirme ötesinde en fazla gidebilecekleri yer “Kolomb’un keşfinden önce Müslüman denizciler Küba’da cami inşa etmişti”dir.
Evrensel'i Takip Et