22 Kasım 2014 01:00

İstanbul'dan bir Piketty geçti

İstanbul'dan bir Piketty geçti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’dan oldukça ünlü bir iktisatçı geçti: Thomas Piketty. Bu kişinin ününün, 685 sayfalık kitabının anında İngilizceye, Türkçeye daha birçok dile çevrilmesinden değil, ismi, cismi ve içeriği ile Marx’ı örtülü şekilde hedef almasından geldiği kanaatindeyim.  
Kitabı ilk gördüğümde aklıma Marx’ın Kapital’i geldi. Kitap, kalınlığı ve başlığın yazılış şekli ile tamamıyla Kapital’i anımsatıyor. Doğrusu, böylesi bir kopyalama pek akıllı işi olmasa gerek; zira, kendisine güvenen hiç kimse hasım aldığı kişi veya eserle böylesi yüzeysel şekli yöntemle mücadeleye girişmez, çünkü bu tavır saldırılanın değil, saldıranın aleyhinedir.
Piketty, kitabına Kapital adını verip, başlığın altına da “Yirmi Birinci Yüzyılda” ibaresini eklemiş bulunmaktadır. Gerçek amaç böyle mi, bilinmemekle beraber, sanki Marx’ın Kapitali’nden iki asır geçmiş olduğu ima edilircesine, günümüz sistemine iki asır önce ortaya koyulan yaklaşımla değil de, Piketty yaklaşımı ile bakılması gerektiği ima edilmektedir. Bilindiği üzere, Marx’ın yaklaşımında halkların proleterleşmesi, yoksullaşması ve işsiz emek ordusu oluşturarak, sisteme yönelik kalkışıyla kapitalizm ortadan kaldırılacaktır. Günümüzün küreselleşme koşullarında çevresel yoksullaşma giderek yoğunlaşırken, kapitalizm de derin krizini yaşamaktadır. 2008 krizi ile tekrar sahneye gelen Marx’a karşı bir sempati oluşmuşken, Piketty kitabının piyasaya sürülmesi ve hızla hemen her dile tercüme edilmesi rastlantısal olmayabilir.
Kitap, Marksizm eksik olmakla beraber, ana akım iktisat teorileri ile ilgili başlangıçtaki genel doktriner bilgi sunumu içeriği ile vasat iktisat öğrencilerine yararlı olabilir. Ayrıca, veri konusunda da oldukça zengin olan kitap, belki başka araştırmacılara da destek ve kolaylık sağlıyor olabilir. Kitap, bu olumlu yanlarına karşılık, böyle kısa bir yazıda ortaya koyulabilecek iki önemli ve çok ciddi olumsuzluk taşımaktadır. Bunlardan biri, kitapta sistem analizi yapılmadan, sonuca sıçrarcasına, küresel çapta üretimden daha hızlı artan bir mali servet oluştuğu tezidir. Bu tez, biraz farklı olarak, Marx’ın tezini andırmaktadır. Diğer bir deyişle, toplumsal gelir dağılımı bozukluğu çoktan beri açıklanmış ve doğrulanmış bir tezdir. Ne var ki, Marx bu sonuca çözümleme ile varmışken, Piketty ampirik bulgularla durum saptamasına yönelmiştir. Çözümleme yapan Marx, sorunun temeline inerek, sistemin değiştirilmesi gerektiği sonucuna varmışken, Piketty, kitaptaki ikinci hata olarak, bu bozukluğun giderilmesine yönelik olarak varlık vergisi gibi sistemik araçların devreye sokulmasını önermektedir.  
Piketty de önerisinin fazla olası olmadığı kanaatine varmış olmalı ki, böyle bir verginin genel kabul görmesi ve uygulamaya koyulabilmesi için ulusların birlikte karar alıp uygulamaya geçmesi gerektiği gibi biraz fantezi bir görüş ileri sürmüştür. Diyelim ki, tüm uluslar bu görüşte birleşti ve varsıl kesimin de mukavemetini kırarak böyle bir vergi yaygın olarak uygulamaya koyuldu. Sistemde köklü değişim olmadığına göre, geçmişten bugüne nasıl gelindi ise, bugünden geleceğe de aynı yöntemle gidileceği gün gibi ortadadır.
Teorisini bir tarafa bırakalım, Piketty, Japonya ekonomisinin yüzde yirmisi kadar olan Türkiye ekonomisinde nasıl oluyor da Japonya’dakinden fazla milyarder bulunduğuna hayret etmiş. Anlaşılan Piketty Türkiye’de siyasetin bir meslek olduğu ve  kahraman siyasilerimizin cengaverlik hikayelerinden haberdar bulunmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa