Cinsel gelişim bir haktır
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabulünün 25. yıl dönümü nedeniyle UNICEF yöneticisi Anthony Lake çocukların her gün eşitsizlik ve adaletsizliklerle karşılaştığını vurguladı: Yoksulluk içinde yaşamaya çalışan çocukların 5 yaşına gelmeden ölme olasılığı, zenginlik içinde büyüyen akranlarına göre iki kat daha yüksek... Az gelişmiş ülkelerdeki her dört çocuktan biri çocuk işçi... Milyonlarca çocuk sürekli olarak ayrımcılığa, fiziksel ve cinsel şiddete, istismar ve ihmale maruz bırakılmakta...
Türkiye’de çocukların hakları için söylenebilecek tek şey var. Çocukların yararı gözetilmiyor ve çocuk hakları geriye itiliyor. Çocuklar ayrımcılık ve şiddetle, “En az beş çocuk”, “Her mahalleye imam-hatip”, “Yeşili betonla yok et” gibi politikalarla, acımasız kapitalizm ve muhafazakarlıkla karşı karşıya...
Bu berbat gidiş içerisinde çocukların cinsel hakları olduğunu savunmak zorlaştı. Yaşama, korunma, parasız eğitim gibi temel haklara yönelik saldırılara karşı çıkılmaya çalışılırken, cinsel gelişim hakkından söz etmek bir lüks gibi görülmeye başlandı. Oysa çocukların ufkunun muhafazakarlıkla köreltilmesi için cinselliğin mutlaka bastırılması, hatta yok sayılması gerekiyor.
AKP iktidarı erkek ve kız çocukların cinsellikten uzak tutulması için büyük çaba harcıyor. Kız ve erkeklerin ayrı dünyalarda yaşaması, kızların örtünmesi birer dogma olarak dayatılıyor. Cinsel istismar skandallarının üzeri ise tek tek örtülüyor. Tecavüze uğrayan kız çocukların yargı tarafından suçlu gösterilmesi sağlanıyor. Her sorunun çözümü olarak aile ve “daha çok din” sunuluyor. Cinsel istismar skandallarının hepsinde gayet dindar faillerin ve gayet “din ve aile dolu” ortamların görülmesi sanki bir rastlantı.
***
Durum böyle olunca, Diyanet İşleri ve Diyanet Vakfının çocuklara ve gençlere yönelik yayınlarına daha dikkatli bakmak gerekiyor. Mehmet Erdoğan’ın kitabı Gençlerle Söyleşi bunlardan biri. Bu kitapta gençlere aşktan bile söz ediliyor. Ama cinsellik içermeyen bir aşk...
Çünkü insan, diğer varlıklar gibi sadece beslenmek, barınmak ve korunmak için aile kurmaz. (...) hayatı boyunca bütün amacı ve çabası iyi bir aile kurmak ve ailesini mutlu etmeye çalışmaktır.
Ayrıca aşk olgusu Türk ailesinin mayasıdır. Hiçbir zaman göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Aşk her şeydir. Evliliğin temelidir. Aile ve hayat içinde birçok özverinin arkasındaki derin dürtü budur. Çünkü aşk, yerine göre hiçbir karşılık beklemeden sevebilmek demektir. Örneğin çocuklar aşktır; geleceğe sahip çıkma, hatta hükmetme aşkı! Doğumla ölümü, hayatla ölüm ötesini birbirine bağlayan yegâne sır aşktır!
Aşk, Türk aile yapısının genlerinde mevcuttur ve durağan bir olgu olarak ele alınmamalıdır. Özü itibarıyla aynı olsa da biçim olarak kuşaklar arasında bazı farklılıklar vardır. Bu sebeple her kuşakta değişik yansımalarla kendini gösterir. Örneğin eski kuşaklarda aşk; bir bakış, bir hüzün duruşu, türkülerin satır aralarında bir ima veya kesik bir cümle olurken gençlerde, biraz çılgınca bir söyleyiş, biraz hareketlilik, sabırsızca kovalamalar, kurşun gibi cümleler vs. şeklinde ortaya çıkar. Ancak hepsi aynı duygunun yansımasından başka bir şey değildir.
***
Meğer yaşamın amacı aileymiş ve “Türk ailesi” aşk ile doluymuş... Meğer her yer aşk ile bezeliymiş. Meğer aşk ne bolmuş. İşte toplumun dogmalarla yönetilmesini isteyen zihniyete çok uygun bir masal. Bir aşk masalı. Çocukların kendi cinselliklerini tanımasına, cinsel eğitime ve cinselliğin özgürleşmesine karşı çıkanlar, farklı cinsel yönelimleri olanları sapkın ilan edenler bu masalları çok seviyorlar.
Bugün toplumun ortodoks İslam ile yönetilmeye çalışılması çocukların cinsel gelişim hakkı üzerinde durmayı daha da önemli kılıyor. Söz konusu zihniyet, kültür, sanat, doğa ve bilim dahil yaşamın her alanının, dogmalarla düzenlenmesini öngörüyor. Bu kaçınılmaz olarak toplumun ufkunun muhafazakarlıkla köreltilmesi anlamına geliyor. Bu zihniyete göre cinsellik bir beladan ibaret ve ahlaki zincirlerle kontrol altına tutulması gerekiyor.
AKP iktidarı boyunca boyun eğilen her dogmanın ardından bir dogma daha dayatıldı. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 25. yıl dönümünde kız ve erkek çocukların ayrı dünyalarda yaşamaya, kızların örtünmeye zorlanmasına, cinselliğin yok sayılmasına karşı çıkmak gerekiyor. Dogmalar ne derse desin, cinsel gelişim ancak bir hak olarak görülebilir.
Evrensel'i Takip Et