24 Kasım 2014 00:50

Yapı eylemi (2)

Yapı eylemi (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Batıdaki yapıların tanıtım açıklamalarında kimi kez onlarca uzmanın adları görülür bu gün…
Tasarım sırasında her konunun uzmanına danışılmış demektir bu…
Toplumumuz bunun önemini yeterince değerlendirememektedir. Bütün uzmanlık işleri mimardan beklenmektedir. Bütün kusurlar ondan bilinir.
Örneğin kent plancılığının yanlışları da mimara yüklenir. Oysa mimar kent tasarımcısının yanlışlarına uymak zorunda bırakılır.  Mimara, neredeyse, “cephe” ile oynamak bırakılmıştır. Bu nedenle son yıllarda cepheciler türemiştir. Değişik gereçlerle, renklerle mimarlık aranır olmuştur.
Kısacası, sağlıklı, yaşanası, özgün kentlerimiz için önce üçüncü boyutu kavramış usta kent tasarımcıları gerekmektedir. Bu gün olduğu gibi, nasılsa yapılabilmiş imar planlarını bile yöneticilerin delebildiği, Toki’nin istediği gibi at oynatabildiği durumlarda kişilikli kent beklenemez.
Kent tasarımı ile mimarlık alanının -eğitimlerinin bile- bu denli kopuk olduğu bir ülkede her iki dalda da başarı sağlamak zor olacaktır.
Tasarım en az üç boyutlu düşünebilmeyi, duyumsayabilmeyi gerektirir. Oysa imar planları genelde iki boyutlu kalmaktadırlar. Çünkü mimarlık bilgisinden yoksundurlar.
Sağlıklı kent tasarımına oturmayan bir mimarlıktan ya da mimarlık becerisinin yardımını alamamış bir kent tasarımından sağlıklı yaşam ortamları beklemek boşunadır.
Bu gün bütün uzmanlık alanlarının birbirlerine zorunlulukları vardır.
Uzmanlıkların dengeli çalışmaları, mimarın, bir orkestra yönetmeni gibi, her birini tam gerektiği sürezde (zamanda) ortak çalışmaya katmasıyla olanaklıdır.
Bu gün kentlerimiz, ne yazık ki, anamalcılara bırakılmış gibidir. Anamalcıların tek kaygıları vardır: Para, para, para… Sağlıklı kent yaşamı ya da yaşanılası kent umurlarında bile değildir. Ne sanat bilirler, ne yeşil, ne kültür varlığı… TMMOB ye Mimarlar Odasına neden düşman kesildiler? Yapı alanında istedikleri gibi at oynatabilmek için değil mi?
Bana gelince, bu güne dek iyinin, doğrunun, güzelin uyarında, kente, topluma karşı suç işlemeden çalıştım. Bir fidana, ağaca kıymadım, neredeyse 60 yıllık yapı alanındaki yaşamımda…
Yapılarımda, ne yapım yöntemiyle, ne gereçle hiç yalan söylemedim, sağlığa aykırı bir yol tutmadım. Elimden geldiğince erkeyi, suyu sakındım. Bunları bu yıl ilki bana verilen Uluslar arası Mimar Sinan Ödülü töreninde de dile getirdim. On dört yıl önce Ağa Han ödülü alan, Antalya’ daki Olbia Sosyal- Kültürel Özeği yapımın, öğrencilerin başarılarını % 25 artırmasıyla, bu gün bile öğrencilerin % 80 inin ortam olarak bu yapımı yeğlemeleriyle övünürüm. İçten ya da dıştan kopyacılığa hiç sapmadım. Ankara’daki Türk Dil Kurumu yapımın mimarlarca Cumhuriyet dönemimizi simgeleyen yirmi yapı arasında sayılmasından onur duyarım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa