27 Kasım 2014

500 bin Passolig'li aranıyor

Passolig uygulamasına karşı taraftarların başlattığı mücadele, geçen hafta Ankara 16. Tüketici Mahkemesinin aldığı karar ile yeni bir aşamaya girdi. Mahkeme passolig uygulamasına dayanak olan 6222 sayılı Yasa’nın ilgili maddelerini Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırı bularak Anayasa Mahkemesine gönderme kararı verdi.
Bu kararda şaşırtıcı bir durum yok. Asgari bir hukuk kavrayışına sahip herhangi birisi de uygulamanın temel insan haklarına aykırı olduğunu söyleyebilirdi. Nitekim bu sütunda dahil olmak üzere “passolig”in sponsor olmadığı pek çok bağımsız kalem medyada duyurabildikleri kadar bu hukuksuzluğu deşifre etti.
Mahkeme kararında hukuk açısından anlaşılmayan nokta ise mahkemenin Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı bularak Anayasa Mahkemesine gönderdiği passolig konusunda tedbir kararı uygulamaması oldu. Yani başka bir deyişle, mahkeme Anayasa mahkemesi karar verene kadar, temel haklara aykırı gördüğü uygulamayı askıya almadı. Bu da aslında daha önce bir kaç defa altını çizdiğimiz bir gerçeği yeniden teyit ediyor: Passolig uygulamasının esas gerekçesinin siyasi olması. Nitekim mahkeme kararını açıklamadan kısa bir süre önce Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay tıpkı selefi Suat Kılıç gibi kameraların karşısına geçerek “passolig uygulamasından vazgeçilemez” açıklamasını yapmıştı. Bu açıklamadan sonra mahkemenin tedbir kararı almadan topu Anayasa Mahkemesine atması yeterince manidar değil mi?
Bu arada aksi iddia edilmesine rağmen tribünler kan kaybetmeye devam ediyor.
İlk 10 haftası biten süper ligde seyirci ortalaması yerlerde sürünüyor. Örneğin geçen yıl cezalı olduğu maçlarda bile 40 bin kadın ve çocuk taraftar önünde oynayan Fenerbahçe’nin bu sene seyirci ortalaması 15 binde kaldı. Geçen yıl 33 bin ortalamayla oynayan Galatasaray’ın  ise bu seneki ortalaması sadece 12 bin. Beşiktaş’ın da Galatasaray’dan pek farkı yok o da yaklaşık 11 bin ortalamayla geçen yılların çok altında. Üç büyükler dışında Anadolu’da da durum aynı. Bir alt ligde ise vahamet daha üst boyutta pek çok maçı oyunculardan daha az sayıda taraftar takip ediyor. Taraftar azalmasını passolige bağlamayın diyenlere ise en güzel yanıt passoligin geçerli olmadığı daha alt liglerden geliyor, Sakaryaspor ve Zonguldakspor’un şu an yakaladığı seyirci ortalaması birçok süper lig takımından daha fazla. Yine passoligin geçerli olmadığı Türkiye-Brezilya karşılaşmasının, hazırlık maçı olmasına rağmen tamamen dolu tribünlere oynanması herhalde sadece Neymar hayranlığı ile açıklanamaz.
Yayıncı kuruluş ilk haftalarda itinayla boş tribünleri göstermekten kaçınıyordu. Ancak iki haftadır yayıncı kuruluşun ağır topları Şansal Büyüka ve Mustafa Denizli de “Hocam seyirci maçlara neden gelmiyor?” diye birbirlerine sorduklarına göre, kameraların gizlediği gerçekler can yakmaya başlamış demektir.
Bu arada passolig de boş durmuyor. Geçtiğimiz hafta çok satan gazetelere verilen dev ilanlarda “passolig ailesinin 500 bini” geçtiği hepimize müjdelendi. Yine passoligin en yetkili ağzı olan Genel Müdür Özgür Gündoğan kanal kanal gezerek “Kâr etmek için en az 4 milyon kart satmaları gerektiğini, satışların iyi gittiğini şu an zarar edilse de Çalık grubunun futbola ve taraftara desteği bir sosyal sorumluluk projesi olarak gördüğünü”  anlatıyor. Nasıl bir “sosyal sorumluluksa” ortada ne futbol kaldı ne de taraftar ama medyada ara ki bu soruyu soracak bağımsız bir kalem bulasın.
Serbest piyasa ekonomisinin en temel kurallarından birisidir, eğer bir malın satışı iyi gidiyorsa reklama abanmazsın hele ki bu mal “tekel” olarak tek bir şirket tarafından satılıyorsa. Oysa son haftalara baktığımızda ne görüyoruz? Çarşaf çarşaf gazete ilanları, seyredilme oranı yüksek spor programlarının hepsine sponsor olma, reklamların yanı sıra “çanak” röportaj ve “haberlerle” passoligi sevimli gösterme çabaları… Bütün bunlar sizce satışı iyi giden “tekel” ürünü bir mal için neden yapılır?
Hep söylüyoruz ya,  birileri yalan söylüyor, geçen aylarda yaptığımız Nasreddin Hoca benzetmesini yine kullanırsak “Ciğer buradaysa kedi nerede, kedi buradaysa ciğer nerede?” 500 bin passolig satıldıysa taraftar nerede, taraftar bu tribündekilerse 500 bin passolig kartı nerede?
Velhasıl görünen o ki 2015’teki seçime kadar passolig geçerli, tribünler boş olacak. Tribünlerin siyasal iktidara yönelik muhalif söylemlerinin engellenmesi için katlanabilir bir maliyet olarak seçime kadar bu zarara göz yumulacak.
Sonrası mı? Hep beraber göreceğiz…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et