29 Kasım 2014 01:00

Beyinlerin metalaştırılması

Beyinlerin metalaştırılması

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Toplu taşıma araçlarında insanlar bir şeyle meşgul. Evde aileler bir arada iken genellikle gençler bir şeyle meşgul. Otobüs duraklarında otobüs bekleyenler bir şeyle meşgul. Sevgililer buluşup karşılıklı otururken birbirleri ile konuşmayıp bir şeyle meşgul oluyorlar. Aklımıza gelen gelmeyen hemen her ortamda insanlar birbirleri ile konuşmayıp, birbirlerinin yüzüne bakmadan bir şeyle meşgul oluyorlar.
Eskiden iletişim emek-yoğun olurdu, şimdi ise teknoloji-yoğun yapılıyor; insanlar araya bir araç koyuyor, araç vasıtasıyla konuşuyor.
Eskiden insanların servet ve güç gösterisi araba, lüks mobilya, mücevherlerle donatılmış kol saati ya da sair eşyalarla gerçekleştiriliyordu. İnsanların bu zaafını keşfeden üreticiler de ona göre ürün üretiyorlar. Şimdi de insanlar buluştuklarında ya da toplantılarda selamdan önce masaya o garip aleti koyuyorlar. Kimin aleti daha yeni model ya da daha marifetli ise o daha üst perdeden gücünü kanıtlamış oluyor. Uçak piste tekerleğini koyar koymaz elektronik aletler derhal açılıyor, arananlar kontrol ediliyor, belki haberlere bakılıyor ya da boş kalan elleri meşgul edilerek iç huzuru sağlanıyor. Ne sihirli bir alettir ki, insanları yalnızlaştırırken, yalnızlığına çare olarak algılanıyor.
Alet olarak bahsettiğim nesne, belki de ileride nesilleri kansere bulaştıracak olan cep telefonlarıdır. Beyinleri şimdiden kanser yapmış bu alet elektronik tespih misali elden düşmüyor.
Türkiye’ye buzdolabı ilk geldiğinde salonlara konur, buzdolabına sahip olan aileler ayrıcalıklı olur, bu olanaktan konu komşuya bazı ufak hizmetler sunularak gizli güç görüntüsünün hazzı yaşanırdı. Artık buzdolabının böyle bir rolü kalmadı. Telefon da kuşkusuz aynı kadere ulaşacaktır. Ne var ki, bu kadere kadar telefonla gökteki uçağın fotoğrafını çekmeler, lokantada önüne gelen yemeğin fotoğrafını çekip arkadaşlarına göndermeler gibi hezeyanların yaşanacağı daha belirli bir süre olduğu anlaşılıyor.
Dünya nüfusu hızla yükselip, kaynaklar sıkıştıkça üçüncü paylaşım savaşının yaşanması kaçınılmaz gözükmektedir. Ne var ki, her savaş, klasik usulde belirli sürede ve bilinen araçlarla yapılmak durumunda değildir. Günümüz savaşları insanları öldürmekten çok köleleştirmeyi amaçlamaktadır. Üretime koşulacak beyinsiz tüketici nesiller, kapitalizmin “aylak efendileri”nin köleleri olacaktır.
Zira, kapitalizmin aylak efendilerinin ihtiyacı, üretim yapan fakat biyolojik gereksiniminden ötesini düşünebilecek beyni olmayan kölelerdir. Bunun yolu da köleleştirilecek mahlukların beyinlerini bir merkeze bağlayarak, düşünmeden alıkoyarken, aynı zamanda da onu yönlendirecek psikolojik modülleri beyne yerleştirerek, kapitalizmin mutlu (belki de kendisini özgür hisseden!) mahluku üretmektir. Bu bir üretimdir; üretimle oluşturulmuş değişim değeri olan metadır! Bu süreç beyinlerin metalaştırılmasıdır!
Cep telefonu ya da benzeri araçlar fevkalade yararlı, olmadık yerde işimizi kolaylaştıran ve görmemizi sağlayan güçlü dahiyane buluşlardır. Bu dahiyane buluşun, tüm diğer alanlarda olduğu gibi, kapitalistin elinde güçlü bir silaha dönüşmesi de bir zeka parıltısıdır da, ya bu zeka parıltısına beynini satıp, kendisini et ve kemik yığınına indirgeyen mahluka ne demeli!
Beyni metalaşan toplumlarda düşünen insanlar, devlet politikası olarak, hapse tıkılır. Profesör Renan Pekünlü ya da Pınar Selek tipik örneklerdir. Bu kararı verenler ve alkışlayanlar beynini kapitalizmde metalaştırmış topluluklardır. Profesör Pekünlü’ye değil, topluma yazık!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa