Bağışlayın bilmiyordum
Şu ara en çok kullanılması gereken cümlenin “Bağışlayın, bilmiyordum” olması gerektiğinin farkında mısınız? Özellikle gündemi sarsan ya da şaşırtan kimi yargılar bu cümlenin durmadan (kimi zaman alaysılıkla ) yinelenmesini gerektiriyor. “Kadınla erkeğin eşit olmalarına fıtratları (yaradılışları) engeldir”.
Ben özür dileyerek bu cümleyi düzelteyim “Kadınla erkeğin aynı olmalarına yaradılışları engeldir”. Ancak “aynılık” eşitliğin koşulu değildir. İnsanlara cins, cinsiyet, ırk, yaş, cinsel yönelim, köken, kast ya da sınıf, gelir ya da mülk, dil, din, mahkumiyet, görüş, sağlık ya da engellilik özellikleri yüzünden yasalar önünde eşit olmayan muamele yapılamaz.
“Eşitlik” dediğimizde kastımız toplumsal eşitliktir, bu da , ekonomi ya da gelir eşitliği değil toplumsal sorunları anlatır. Toplumsal eşitliği, “Belirli bir toplum ya da yalıtılmış bir grup içerisindeki tüm insanların belli açılardan aynı statüye sahip olmaları durumu” biçiminde de tanımlayabiliriz. Toplumsal eşitlik, “yasalar önünde eşit hakları” (güvenlik, oy kullanma hakkı, konuşma ve toplanma özürlüğü, mülkiyet hakkı gibi) ve “Toplumsal mal ve hizmetlere eşit seviyede erişmeyi” içerir. Sözü bu durumun ekonomik eşitlik kavramlarını da kapsadığı yani eğitim, sağlık ve diğer toplumsal güvenliklere erişimde de eşitlik gerektiğiyle uzatmayayım.
Feministler anneliği kabul etmiyormuş. Bağışlayın bilmiyordum! Feminizm konusunda farkında olmayanları uyarayım. Türkler İslamiyet’i alırlarken şeriata uymayı biraz zararlı bulmuş olmalılar. Çünkü şeriatta kadın ev işlerinden de, çocuk bakımından da muaftır. (Elbet tarla, tapan işlerinin adı bile edilemez) Köleci bir toplum olarak İslam toplumu ev işleri, çocuk bakımı ve emzirilmesi için adam çalıştırır. Kadının cinsel sorumluluğu dışında bir sorumluluğu yoktur. (Bu durumun aşağılayıcı olduğunun farkındayım ama bizde bu görev için ek eş alınır) Yani evdeki hatun yaşlandı, tarlaya ırgat, yatağa koket olarak yenisini alayım yoktur. Bana inanmayan sevgili Mehmet Akif’in Safahat’ına bakabilirler, Asım bölümüne:
müslümanlıkta şeriat bunu emretmiş imiş,
hem alır hem de boşarmış ne kadar sade bir iş!
karı tatlîki (boşamak) için bak ne diyor peygamber:
“bir talak (boşanma) oldu mu dünyada semalar titrer”
iki evlense ne varmış... bu yenir herze midir?
vakıa (gerçi)bazen olur, dörde kadar evlenilir...
bu kimin harcı a sersem hele bir kerre düşün!
tek kadın çok sana emsal olan erkekler içün.
hani servet, hani sıhhat? ne ararsan mefkûd(yok),
tamtakır bir kese var ortada, bir sıska vücûd!
sen dua et ki “şeriat” demiyor evde karın!
yoksa boynunda bugün zorca gezerdin yuların!
karı iş görmeyecek, varsa piçin bakmayacak,
çamaşır, tahta, yemek nerde? ateş yakmayacak.
bunların hepsini yapmak sana ait “şer’an”
çocuk emzirmeye hatta olacak bir süt anan
boşarım, evlenirim bahsini artık kapa da
hak ne verdiyse yiyip hoş geçinin bir arada
İslam hukukunda zina iddiasının nasıl zor ispatlanacak bir konu olduğu, kadına dayak cezasının öncesinde yatak ayırma gibi uyarılar bulunduğu konularına girmiyorum. Ancak Kur’an’da yer aldığı söylenen dayak bile kadının gövde ve güzelliğine zarar vermemek zorundadır. (Eğer Orta Çağda kalacaksak).
Bir konuda daha özür dilemek zorundayım. Seyid Rıza’nın “Evladı Kerbelayız” sözüne gösterilen hiddeti anlamıyorum bağışlayın.”Masumuz, ayıptır, günahtır” demek ne zaman suç oldu sayın devletliler. İnançlara saygılı olalım yeter.
Evrensel'i Takip Et