‘Hükümet dedi’ diye ‘kader’ olmaz!
Türk-İş tarafından, işçilerin yaşama koşullarını ortaya koymak amacıyla her ay düzenli olarak yapılan “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının kasım ayı rakamları açıklandı.
Buna göre; Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin “sağlıklı, dengeli ve yeterli!" beslenebilmesi için yoksulluk sınırı 3 bin 990 lira oldu; açlık sınırı ise 1225 lira olarak belirtildi.
Yine Türk-İş’in araştırmasına göre, 2013 yılında açlık sınırı, 1081 lira iken yoksulluk sınırı 3 bin 526 lira olarak belirlenmişti.
Bu rakamlara göre, bir yıl içinde açılık sınırı yüzde 8.1, yoksulluk sınırı ise yüzde 8.9 artmış olmaktadır.
Hükümetin 2014 bütçesine koyduğu, asgari ücret başta olmak üzere işçi ücretleri, emekli maaşları ve memur maşaları için ön gördüğü artış yüzde 3+4’tü. Ki, bu asgari ücretliye yılın ilk yarısı için günlük 1 TL, ikinci yarısında ise 2 TL artış demekti. Geçtiğimiz yıllarda benzer günlük 1 TL artışa “Bir simit parası” derdik. Ama bu yıl bir simit parası bile diyemiyoruz. Çünkü İstanbul’da geçen yıl 1 TL olan simit, bu yıl 1 lira 40 kuruş oldu.
Yıl ortalaması dikkate alındığında 2014’te Hükümetin ücret ve maşlara öngördüğü zam yüzde 5’ti!
Bunun anlamı ise asgari ücretli işçinin, emeklinin, memurların gerçek ücret olarak, 2014 yılında resmi rakamlara göre bile yüzde 3.9 yoksullaştığıdır.
Yani Türkiye şöyle ya da böyle yüzde 3 dolayında büyürken bundan emekçilerin bırakalım pay almasını, eskisine göre bile geliri yüzde 3.9 düşmüştür.
2014’ün tablosu bu iken, 2015 bütçesine Hükümet, asgari ücret, emekli maaşları ve memurlar için ücret ve maaşlarda yüzde 3+3 artış öngörmektedir. Üstelik de bu, genel enflasyonun yüzde 10’u bulduğu gıda da ise yüzde 15’i aştığı koşullarda.
Hükümet çıtayı yüzde 3+3’e koyunca patronlar da sözleşmelerde, katlanan kârlarını değil, Hükümetin “hedeflenen enflasyon” deyip gerçekleşen enflasyonun yüzde 4-5 altında olagelen “enflasyonu” kriter edinmektedirler. Nitekim aylardır süren metal sözleşmeleri görüşmelerinde MESS de yılın ilk altı ayı için ücretlerde 3.78 artış teklif etmektedir.
Dahası Hükümetin, 3 milyon kamu emekçisi için başlayacak 2015-2016 sözleşmelerinde yüzde 3+3 kriterinde ısrar edeceğini söylemek için Türkiye’de yaşıyor olmak yeterlidir!
Peki Hükümet böyle istedi, patronlar teklifi böyle verdi diye sonuç da böyle mi olacaktır?
Hayır!
Elbette bu işçilerin, emekçilerin mücadelesine, onların örgütlerinin, üyelerinin taleplerine ne ölçüde sahip çıktığına bağlı olacaktır.
Peki Türk-İş gibi sendika merkezleri bu “açlık sınırı”, “yoksulluk sınırı”… gibi araştırmaları neden yaparlar?
Her halde entelektüel bir tartışma olsun ya da patronlar işçinin emekçinin hazin halini görsün de vicdana gelsin diye değil. Tersine, bu türden araştırmaların yapılmasının mantığında, emekçilerin mücadelesine haklılık zemini oluşturmak vardır.
Ancak Türk-İş, Memur-Sen, Hak-İş gibi konfederasyonlar için bu tür araştırmaların “Laf olsun beri gelsin” ötesinde bir amacı olmadığını görüyoruz.
Onun içindir ki bugün yapılması gereken bu tür adı büyük konfederasyonların bir şey yapması değildir. Tersine bugün yapılması gereken, az çok mücadele eğiliminde olan sendikaların, sendika ve emek örgütü merkezlerinin inisiyatif alarak; üye mi değil mi, hangi konfederasyon yetkili hangisi değil demeden dönemin başlıca taleplerini kapsayan bir platform oluşturmak, bu platforma gelen ve gelebilecek olanları birleştiren bir mücadele hattına girmektir. KESK’in; DİSK, TMMOB ve TTB’yle birlikte bu doğrultuda, aralık ayında bir “Ankara mitingine” kadar varan bir dizi girişimi olduğu biliniyor.
Yine metal TİS’lerinde Birleşik Metal’in daha mücadeleci bir hatta yürümek için girişimleri var ve bunların ilerletilmesi, Türk Metal tabanına yönelik çağrılar ve sendikasız metal işçileri arasında mücadeleci bir sendikacılık tutumunun bu vesileyle geliştirilmesi için girişimler son derece önemli olacaktır.
Ve tabii pek çok sanayi havzasında işçiler bu gelişmeleri izliyorlar ve asgari ücret milyonlarca işçiyi ve kamu emekçisini ilgilendiriyor. Bu yüzden de 2015 bütçesinin halkın taleplerini dikkate alan bir bütçe olması mücadelesiyle asgari ücretin en azından “açlık sınırı” olan net 1225 TL’nin üstünde (Uzmanlar asgari ücretin 1600 TL olması gerekir diyor) olması için bir mücadele bu işçiler ve kamu emekçileri için çok önemlidir. Elbette TİS mücadeleleriyle de birleştirilerek.
Evrensel'i Takip Et