01 Aralık 2014 01:02

Amerika’yla Türkiye dost ve müttefik mi yoksa... (2)

Amerika’yla Türkiye dost ve müttefik mi yoksa... (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Haftanın haberi bol. İngiliz Başbakanı Cameron dünya ekonomisi için alarm verdi. İstanbul Belediyesi Gezi’ye AVM yapımını 2015 Planına da aldı. Havuzların Sabah’ına göre “her 5 polisten biri paralelci”, yani “güvenilmez”! Yine de Cumhurbaşkanı Erdoğan güveniyor ki, milis örgütlenmesi yönelimiyle, esnafı aynı zamanda polis olmaya çağırdı! Erdoğan bir şey daha yaptı ve Amerika’nın keşfinden sonra, “kadınlarla erkeklerin eşit olmadığı”nı keşfetti. Bir de: “Süreç-müreç yok” anlamına gelerek, “çözüm süreci taviz ve alma verme süreci değil” dedi. Adli Tıp 4 Bakan, Zarrab vb.’nin dinleme tapelerinin montaj değil doğru olduğunu açıkladı. Tapeler doğru, ama işgüzar bir mahkeme “şöhretleri zedelenmesin” diye Meclis soruşturmasına yayın yasağı koydu, yasağa uyulmuyor.

Konumuza dönelim. Davutoğlu, reddedilen süreçte “3. gözün yabancı göz olamayacağı”nı belirtti. Sanki çoktan uluslararasılaşmamış gibi, “süreç Türkiye’nin meselesi”ymiş! Önemi şurada ki, artık Batı’ya, özellikle Amerika’ya güvenmiyor, kendimiz çözer gibi yapıyoruz. Zaten Bşb. Erdoğan boşuna mı “yüksek akıl”dan söz açıp örneğin Kobanê’de bu akla göre davranıldığını söylemişti? O söyler de Havuzların Sabah durur mu, manşeti patlatıyor: “Paralel’i Mossad ve CIA yönetiyor”! Şıracının şahidi bozacı. Gülen’in eski bir adamı! “ABD ve İsrail’den oluşan üst akıl dershaneler konusu fırsat bilerek Gülen’in hükümete karşı harekete geçmesini sağla”mış. 17 Aralık Amerikan darbesi yani. Arkasından İSEDAK Toplantısında Bşb. Erdoğan döktürüyor: “Dışarıdan gelenler İslam coğrafyasının petrolünü, altınlarını, elmaslarını, ucuz işgücünü, çatışmalarını, kavgalarını, anlaşmazlıklarını seviyorlar. Dışarıdan gelenler, yüzümüze dost gibi görünenler bizim ölümüzü, çocuklarımızın ölüsünü seviyorlar.” Müthiş bir ajitasyon değil mi? Emperyalist yağmacılığı suçluyor ve aslında “dost” olmadıklarını haykırıyor! Buna inanalım mı? Ve bir de kendisinin örneğin Afrika’ya petrol ya da elmas için değil sadece iyilik olsun diye gittiğine mi inanalım? Kuzey Irak Türk malları ve yatırımlarıyla dolup taşarken Türk kapitalistlerinin katiyen sömürü amaçlarının olmadığını, bedava mal yolladıklarını mı düşünelim?

Türkiye sadece Afrika, Irak ve Suriye’den kendine pay koparmakla uğraşmıyor. Bakın, Doğu Akdeniz’de bir hır var. Kıbrıs Cumhuriyeti İsrail’le birlikte doğalgaz arıyor, buluyor. KKTC, yani Türkiye pay istiyor, yoksa “biz de aynısını, hatta daha fazlasını yapacağız” tehdidini savuruyor. Yayılmacılık ve TSK destekçisi Aydınlık bölgeye Türk savaş gemilerinin gönderilmesini “ ‘kumpas’ın ardından Donanmanın kendine gelmesi” olarak selamlıyor! İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs yetkilileri Kıbrıs’ta toplantı yapıyorlar. Amerika’nın bölgenin doğalgazına ve İsrail’in tutumuna ilgisiz kaldığı düşünülebilir mi? Ve Putin, yanına çekme telaşıyla “Türkiye’nin bağımsız tutumları”nı övüyor!

Ne oluyor? Türkiye gerçekten “bağımsız” bir yayılmacılık peşinde mi? Yayılma uğraşı içinde olduğu tartışmasız! Petrolü, elmasları sermaye sahibi olup da kim sevmez, kim göz dikmez! “Bağımsızlık” “tek kutuplu” olmaktan çıkmış dünyada emperyalistler arası dengelerde oynama imkanının artışıyla sınırlı ki, buna “bağımsızlık” denmez. “Kukla” değil tabii Türkiye, ipleri birilerinin elinde değil! Ama bin bir bağla emperyalistlere bağımlı bir NATO ülkesi. Sermayesi de, kendi özel çıkarları bakımından yapabilecekleri de sınırlı. Emperyalist büyük devletlere “yanaşık düzen” yürümeden ilerleme şansı yok! Uzun süredir, “ortaklık”taki payını artırmaya dair sıkıntılar içinde olsa da, ABD ve Batı’yla takılıyor!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa