1 Aralık 2014

Putin Ankara’ya gelirken

“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin 5. toplantısı için bugün Türkiye’ye geliyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’n eşbaşkanlıklarında, iki ülkeden ilgili bakanların da katılımıyla düzenlenecek toplantıda Türkiye-Rusya arasındaki ikili ilişkiler kapsamlı şekilde ele alınacak ve iki ülkeyi ilgilendiren temel bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunulacak.”

Putin’in bugün başlayacak Türkiye ziyareti için yapılacak resmi açıklamalar böyle özetlenebilir.

AMBARGO RUSYA’YA BOYUN EĞDİREBİLİR Mİ?

Ancak Suriye’ye ve Ortadoğu’ya batılı emperyalistlerin müdahale girişimleriyle başlayan ve Ukrayna kriziyle zirveye çıkan Rusya ile batılı emperyalist ülkelerin ilişkilerinin geldiği boyut dikkate alındığında, bu ziyaretin Rusya tarafından aynı zamanda Rusya’nın batı kuşatmasından kurtulma manevraları çerçevesinde Türkiye ile ilişkilerini yenileme vesilesi olarak ele alınacağını söylemek yanlış olmaz.

Batılı emperyalistler, Rusya’yı petrol fiyatlarını görülmemiş bir hızda aşağı doğru çekmek başta olmak üzere “ekonomik ambargo” ile boyun eğdirmeye zorlamaktadır.

ABD, bu konuda Rusya ile ekonomik ilişkilerini özenle koruyan petrol ve doğal gaz konusunda ambargoyu delici girişimler yapan Almanya’nın da ABD çizgisine gelmesiyle birlikte, “Rusya’yı kuşatarak boyun eğmeye zorlama politikası” daha da ciddi bir aşamaya evrilmiştir.
Böylece Rusya’nın, Avrupa’da ve Ortadoğu başta olmak üzere ABD ile rekabetinin önünün kesilmesi amaçlanmaktadır.

Petrol fiyatlarının bu ölçüde hızlı bir biçimde aşağı çekilmesi (Brent petrolün varil fiyatının 70 doların altına düşmesi) elbette ki Rusya’ya yönelik çok ağır ve açık bir saldırıdır.

Finans, enerji, gıda ve ileri teknoloji,… ambargosunu da içeren bu saldırı Rusya’yı çok sıkıştırmaktadır, giderek daha sıkıştırması kaçınılmazdır. Ama geleneksel politikasına bakıldığında Rusya’nın, bu ekonomik ambargo ağırlıklı kuşatmasına tepkisinin boyun eğmek değil ama kendi saldırı hedeflerini genişleterek ve etkinleştirerek yarmaya yönelmesi daha yüksek bir olasılıktır.

GİDİŞAT RUSYA’NIN TEPKİSİNİN SERTLEŞECEĞİ YÖNÜNDEDİR

Dünya ekonomisindeki büyümenin düşme eğilimine girmesi, OPEC içindeki birliğin bozulması, güneş enerjisinin etkili bir enerji kaynağı olarak devreye sokulması, “kayagazı” gibi yeni seçenekler öne sürülerek, “Rusya’nın petrol-doğalgaz silahı eskisi kadar etkili olmaktan çıktı” iddialarına karşın enerji sorunu batının yumuşak karnı olmaya devam etmektedir. Bu yüzden de Suudi Arabistan’ın desteği ile sağlanan petrol fiyatlarının düşürülmesi politikasının geri teperek giderek batı ekonomilerini de zorlayan zincirleme sonuçlar doğurması da ihtimal dışı değildir.

Dolayısıyla Rusya’ya yönelik batı kuşatması, Rusya’yı Ukrayna ve Ortadoğu’da geri adım attırmadan öte daha da kışkırtması yüksek bir olasılıktır. Nitekim Doğu Avrupa’da Rusya’nın eski etki alanlarındaki (Sırbistan başta olmak üzere) ilişkilerini  canlandırdığına dair ciddi işaretler vardır. Geçen hafta köşesinde Yücel Özdemir arkadaşımız, Almanya’nın Rusya’ya öfkelenmesinin, Rusya’nın Doğu Avrupa’ya müdahaleleriyle bağlantısına dikkat çekmişti. Ki, dünyanın gidişatı da çelişkilerin keskinleşeceği yönündedir.

RUSYA-TÜRKİYE YAKINLAŞMASI SÜRDÜRÜLEBİLİR MİDİR?

Türkiye batılı emperyalistlerin “Rusya’ya ambargo” politikasına katılmayarak Rusya’ya yönelik gıda ihracatını artırma, petrol fiyatlarının düşmesiyle de cari açığını azaltma gibi iki önemli avantaja sahip olsa da bunların sürdürülebilirliği de tartışmalıdır. Türkiye’yi yeni Osmanlıcı dış politikası üstünden sıkıştıran ABD ve Avrupa karşısında bir manevra imkanı da “Erdoğan-Davutoğlu rejimi” için önemli bir dayanaktır. Çünkü onlar için artık, bırakalım yakın geleceği, “günü kurtarmak” da çok önemlidir.
Dahası ambargoya katılmasa da Türkiye; batı emperyalizminin bölgedeki en önemli ittifak gücü olmaya devam etmektedir. Ve dahası Türkiye’nin Rusya ile Suriye ve Ukrayna’da ilkesel karşıtlıkları vardır. Batılılarla ise Türkiye’nin sadece “öncelikleri farklı”dır. Bu elbette Rusya-Türkiye ilişkileri için giderek daha etkili olacak bir handikaptır. Tabii, Avrasyacı (sağ ve sol ulusalcıların) çevrelerin Türkiye’nin Erdoğan-Davutoğlu tarafından “batıdan koparılıp Rusya-Çin ittifakına bağlanacağına dair kehanetleri doğru çıkmazsa!

Ama bütün bunlara karşın Rusya ve Türkiye, sıcak gündem açısından aralarındaki farklılıklara karşın “başarılı anlaşmalar” yapacaklardır. Dahası her iki tarafın da böyle görünmesi, bunun propagandada öne çıkarılmasına ihtiyaçları vardır.

Bütün bunların ötesinde Rusya-Türkiye ilişkileri önümüzdeki dönem açısından bakıldığında batı emperyalizminden kopmayan bir Türkiye ile batı emperyalizminin kuşatmasına karşı mücadele eden Rusya arasındaki ilişkiler olarak, giderek ekonomik bakımdan ilerleme gösterirken Ortadoğu, Ukrayna ve Doğu Avrupa’da,… büyüyen, büyüyecek olan sorunlar karşısında Türkiye-Rusya ilişkilerinde batılı emperyalistler lehine gerileceğini söylemek hiç de yanlış olmaz.
Yeni Osmanlıcı Erdoğan-Davutoğlu Hükümeti, Rusya ile batı çelişkisinden sonuna kadar yararlanmak isteyecektir ama bunun, bölgedeki ve dünyadaki gelişmelerin bu kadar hızlı cereyan ettiği bir dönemde uzun süre sürdürülebileceği olanaklı görünmemektedir.

PUTİN’İN ZİYARETİ ÖNGÖRÜLDÜĞÜ GİBİ BİTECEK!
Yakın ve orta vadedeki gelişmelerle ilgili kestirmeleri elbette tartışabiliriz. Her yeni gelişmeyle birlikte de yeniden yeniden tartışacağız. Hele de her gelişmenin zincirleme yeni sonuçlara, her sonucun da yeni gelişmelere yol açtığı bölgede ve tarihin böyle hızlı aktığı bir zamanda bu daha da böyledir.
Putin’in bugün başlayacak ziyaretiyle ilgili ise, şimdiden söyleyebiliriz ki; sorun olan konularda, mutlaka tartışmalar olacak ama bunlar sorun yapılmayacaktır.

Hatta şunu söyleyebiliriz ki, bu ziyaretin “sonuç bildirisinin” geçtiğimiz hafta sonunda AA’ya röportaj veren Putin’in; “Elbette, tutumlarımız bazı konularda aynı olmayabilir ve hatta farklı olabilir. Bu, bağımsız dış siyaset güden devletler için doğaldır. Bununla beraber, ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki ortaklığın kıymetini biliyoruz” diye formüle ettiği paragrafı aşmayan bir içerikte olacaktır dersek yanlış bir şey söylememiş oluruz.

Ötesi ayrıntılara dairdir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et