4 Aralık 2014

Hamza Hamzaoğlu’nun Galatasaray’ın başına teknik direktör olarak gelmesinin hikayesi, son bir senedir memleket futbolunun çöküşü üzerine yazdığımız her şeyin doğruluğunu teyit etti.
Uluslararası düzeyde uygulanan PISA testlerine göre okuduğunu anlama konusunda OECD ülkeleri içinde sondan birinci olduğumuz için ne demek istediğimi daha açık anlatayım. Öncelikle yanlış anlaşılmasın, Hamza Hamzaoğlu takdir ettiğim bir teknik direktör. Özellikle Akhisarspor’un başında bulunduğu 2011-2014 dönemi boyunca hem oynattığı futbol ile hem de takıma yerleştirdiği futbol felsefesiyle, memleketin futbolseverlerinin, içinde benimde olduğum, birçoğunun sempatisini kazandığı açık bir gerçek. Kariyer olarak da Türkiye’nin büyük takımlarından her birinde hakkıyla görev yapabilecek bir teknik adam. Sorun Hamza Hamzaoğlu’nun Galatasaray’ın başına gelmesi değil, geliş biçimi.
Herkes hafızamızın zayıflığına güveniyor ya, biz inadına hatırlayalım.
Abdullah Avcı’nın milli takımdan istifa etmesinin ardından, medyada hemen herkesin bildiği ama fazla dillendirilmeyen bir süreç yaşandı. Siyasal iktidarın “teşvikiyle”, TFF başkanı Yıldırım Demirören o sırada Galatasaray’ın başında bulunan Fatih Terim’i “Türkiye Futbol Direktörü” gibi ucube bir sıfatla, milli takımın başına getirdi. 5 yıllık imzalanan astronomik ücretlerin bulunduğu mukaveleyi eleştirilerden uzak tutmak için de büyük hedefler dillendirildi. Bu 5 yıl boyunca memleket futbolu yeniden yapılandırılacak, geleceğin milli takımı oluşturulacaktı.
Fatih Terim başa geçer geçmez yardımcısı olarak Akhisar’ın başında bulunan Hamza Hamzaoğlu’nu belirledi. TFF’nin de isteğiyle başarılı teknik adam Akhisar’ın başından ayrılarak, Terim’in yardımcısı olarak göreve başladı. Buraya kadar olan hikayede Terim’in halkın cebinden ödenen astronomik ücreti ve milli takımda ortaya konulan hedeflerden hiç biri için henüz adım atılamaması dışında fazla “pürüz” yok diyelim ve geçelim.
Önce Ünal Aysal’ın başkanlığı bırakması ardından Galatasaray’da başarısız bir dönem geçiren Prandelli’nin takımdan ayrılmasıyla birlikte ise hikaye giderek çetrefilleşiyor.
Prandelli sonrasında pek çok teknik adamın ismi medya tarafından gündeme getirildi ama Hikmet Karaman’ın adı bir anda ön plana çıktı. Galatasaray’ın yeni yönetiminin çeşitli üyeleri ve Hikmet Karaman’ın yakın çevresi de anlaşmanın neredeyse kesinleştiğini “fısıldamaya” başladılar. Ne olduysa bu aşamada oldu ve Galatasaray yönetimi önce bu haberleri yalanladı ardından sürpriz biçimde Hamza Hamzaoğlu ile anlaşıldığı haberi verildi.
Arada ne olmuştu? Süreç için rivayet muhtelif. Nitekim Hikmet Karaman, medyaya verdiği demeçlerde, herkesin de anlayacağı biçimde, aslında Galatasaray ile anlaştığını ama Fatih Terim’in kendisini veto ettiği söyledi.
Karaman’ın sözleri üzerine kafalarda birçok soru işareti belirledi.
Fatih Terim başta Hikmet Karaman olmak üzere adı geçen teknik direktörleri veto etmiş midir?
Sezon başında milli takımın yeniden yapılanması için olmazsa olmaz denilerek Akhisar’ın başından alınan Hamza Hamzaoğlu’nun, aradan bir yıl geçmeden Galatasaray’ın başına geçmesine Terim ve TFF neden izin vermiştir?
Bu sorulara net yanıt verilmediği için doğal olarak senaryolar da ortaya dökülmeye başladı. Medya kulislerinde konuşulduğu gibi, Mayıs ayında görevi bırakacağını açıklayan Duygun Yarsuvat yönetiminin ardından, Ali Dürüst’ün başkanlığa aday olacağı ve Terim’in yeniden Galatasaray’ın başına geçeceği doğru mudur?
Sorular ortada. Bu sorulara net bir yanıt verileceğini düşünmek saflık olur. Ama gelişmeleri izleyerek soruların yanıtlarını hep beraber göreceğiz. Ancak süreç böyle işlediyse Terim’in “Türkiye Futbol Direktörü” unvanını “Türkiye Futbol Baronu” olarak değiştirmesini öneririm.
Hem unvan olarak daha bir ağırlığı var hem de futbol üzerindeki mutlak iktidarını daha iyi yansıtıyor. Zaten saraydan yönetilen bir ülkede her alanda sarayın gücüyle hareket eden baronların çıkması kadar doğal ne olabilir?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et