9 Aralık 2014

Aile Sağlığı Merkezleri 12 Aralıkta çalış(a)mayacak

Aile hekimleri son dönemlerdeki eylemleriyle sıkça ajanslara düşüyor. Görmüşsünüzdür,  geçtiğimiz hafta Ankara’da çeşitli noktalardan hareket ederek Sağlık Bakanlığının önünde buluşmak istemişler ama bu yürüyüşe izin verilmemişti. 
Aile hekimleri çalışma koşulları nedeniyle 12 aralıkta iş bırakıyor, 13 aralıkta Ankara’da miting yapıyor.  Neden? Aile hekimleri, AKP’nin dönüştürdüğü sağlık sisteminin yarattığı vahşi sağlık ortamında, iş stresi ve yükü en fazla olan hekim grubu olma özelliğini taşıyor. 
Aile hekimliği sistemi, 1990’ların başından beri Dünya Bankasının Türkiye’ye önerdiği ‘Birinci basamak sağlık hizmeti modeli’ idi. Pek çok hükümet bunu gerçekleştirmeyi hedefledi. ANAP zamanında partinin sembolünden esinlenerek bal peteğini andıran aile hekimliği binaları inşa edildi, aile hekimliği pilot uygulamaları yapıldı. 
2003 yılına gelindiğinde AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programında yer aldı. Aile hekimliği, böylece “Güçlü bir birinci basamak” sloganıyla yeniden karşımıza konmuş oldu. Bu güçlülük,  hasta ve hekim seçme özgürlüğü ve rekabet olarak tanımlanıyordu.
2005 yılında Düzce ilinde pilot çalışmayla başlatılan aile hekimliği uygulaması teker teker illere yayılmış ve 2010’a gelindiğinde tüm ülkede uygulanıyor olmuştu. Böylece Türkiye’de 1963 yılından beri birinci basamak sağlık hizmetini sürdüren “sağlık ocakları” tamamen kapatılmış bunların yerini “aile sağlığı merkezleri” almış oldu.
Peki sağlık ocaklarının yerini aile hekimlerinin almasıyla neler değişti? Öncelikle şunu söylemek gerekir: Sağlıkta Dönüşüm Programı belgelerinde aile hekimleri, kendi ofisinde çalışan, birlikte çalıştığı hemşirenin maaşını, sigortasını ödeyen yani onu işçi olarak yanında çalıştıran, diğer yandan Sosyal Sigortalar Kurumu (SGK) ile anlaşma yapan özünde “Kendi hesabına çalışan” yani esnaf olarak tanımlanmıştır. Şu anda bu geçiş tam olarak tamamlanmış değildir. Örneğin hemşire ve ebeler hâlâ çoğunlukla devlet memuru statüsündedir. Ve anlaşma SGK ile değil il valilikleri ile yapılmaktadır.
Aile hekimlerini sokağa çıkarma anlamında en köklü değişim Sağlık Bakanlığının kendisine biçtiği rolde oldu. Sağlık Bakanlığı kendisini hizmeti planlayan ve denetleyen bir role indirgedi yani Dr. Recep Akdağ’ın sözcükleriyle “Kürek çeken değil dümen tutan” oldu. Böylece hizmetin denetimi öne çıkmış oldu. Aile sağlığı merkezleri için yapılması gereken işlerin yapılıp yapılmadığı denetleniyor, eksiklerin nedenleri sorgulanmıyor, bunun yerine hekim ya da hemşire/ebe cezalandırılıyor. Oysa yönetim biliminde “denetim” ile “teftiş” iki farklı kavramdır ve bu yapılan denetimden çok teftiştir. Denetim, hizmetin aksadığı yerleri tespit edip bunun nedenlerini bulmak ve hizmetin yürütülebilmesi için bu tıkanıklıkların açılmasıdır. Burada yapılan ise tam anlamıyla müfettişliktir.
Aile hekimlerinin cezalandırılmasına neden olan eksikliklere baktığımızda, sorunların kurulan sistemin özünden kaynaklandığını görürüz. Örneğin, bebek aşılarının eksik olmasının gerçek nedeni, hizmetin artık toplum temelli sunulmuyor olmasıdır. Sağlık ocağı döneminde olduğu gibi kapıda yakıtı olan bir araç ve şoför, ebeler mahallelerde köylerde ev ziyaretine çıkıyor değil artık. Sadece sağlık kuruluşuna başvuranlar üzerinden kurulmuş bir sistemde tüm bebekleri tespit edememek olağanüstü bir durum değildir. “Ben her şeye rağmen saha ziyaretleri yapacağım” diyen aile hekimleri ise görev yerini izinsiz terk etmekten soruşturma geçirme olasılığı ile karşı karşıyadır. Ayrıca sağlık ocağında bir ebe en fazla 2 bin-2 bin 500 kişiye hizmet verirken şu anda nüfusu ikiye katlamıştır. Yani hem hekimin hem de ebe/hemşirenin fiziksel olarak iş yükü artmış, bunun yanında teftişlerin ve ücret kesintileri nedeniyle de iş gerilimleri de artmıştır. 
Birinci basamak sağlık hizmetlerinde pek çok hizmet bir arada ve bütünlük içinde sunulmalıdır. Hizmetin bu doğası nedeniyle yapılması gereken pek çok iş vardır. Diğer bir özellik de, bu hizmetlerin bir ekip olarak sunulması gerekliliğidir. Oysa şu anda aile hekimi ve hemşire ya da ebe, toplamda iki kişi yaklaşık 4 bin kişilik bir nüfusa hizmet vermeye çalışmaktadırlar. Yorgunluklarının ve yılgınlarının önemli bir nedeni bu yeni sistemde az sayıda kişiyle çok iş yapılmasıdır. Tıpkı özel sektörde yaygın olan işletmecilik anlayışı gibi. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et