‘Ulema’ya, laik bilime karşı savaş çağrısı!
Milli Eğitim Şûrası’nın açılışında yaptığı konuşmayla, buradaki en gerici mihrakın temsilcisi olan Eğitim-Bir-Sen üstünden şûranın “din eğitimi şûrasına” dönüşmesinin işaretini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün de “Din Şûrası”nın açılışını yaptı.
Laik bir ülkenin cumhurbaşkanı gibi değil de “radikal İslamcı” bir “dini lider” gibi, Türkiye’nin bütün modern bilim kazanımlarına saldıran Erdoğan, “Din Şûrası”nın, katılımcısı “din alimlerini” (ulema demek daha doğru) dünyadaki bilimin en ileri temsilcisi olarak, laik bilim ve laik yaşam savunucularına karşı harekete geçmeye çağırdı!
Cumhurbaşkanı, ettiği yemine uygun davranan bir cumhurbaşkanı olsa, AKP Hükümeti, Anayasa’ya, hukuka uyan bir parti olsa, bugün yaptıklarına bakınca “Bunlar çıldırmış olmalı!” denirdi. Ama bunu diyemiyoruz. Çünkü AKP Hükümeti, “karma eğitimi kaldırma”dan “din derslerinin ilkokullarda da zorunlu ders olması”na, “kadın erkek eşit değil eş değerdir”den, “Tarihi yeniden yazdırma”ya gelen 12 yıllık pratiği ile kendi “normalini”, “normal işlevini” yerine getiriyor.
Erdoğan ve onun Başbakanı Davutoğlu, hezeyan içinde “Müslüman Türk devleti” denecek bir rejime doğru koşar adım ilerlemeye çalışıyor.
Televizyon kanallarından yüksek sesle, en saçma iddiaları bile dünyanın en tartışılmaz bilimsel verisiymiş gibi ilan eden Cumhurbaşkanı ve onu bir adım geriden takip eden Başbakan bu abuk sabuk iddiaları her gün daha ileri götürerek, en gerici güçlere “öz güven” aşılamaya çalışan bir taktik izliyor.
Dahası Cumhurbaşkanı dün “Din Şûrası”nda,
1- Yüz binden fazla din görevlisi imamı “din gönüllüsü” diye adlandırarak Hükümetin giriştiği “yaşamı dinileştirme”, “dindar nesiller yetiştirme” politikalarını savunmaya,
2- “Bilimin gerçek sahipleri” olarak ilan ettiği “din alimlerini” yani “ulema”yı, laik bilim ve laik yaşam tarzını savunan aydın ve bilim çevrelerine karşı savaş açmaya çağırdı. Ve ekledi; “Korkmayın bu millet (Millet de kendisi oluyor) sizinle!”
Böylece Erdoğan ve AKP Hükümeti, cumhuriyetin başından itibaren dini, amaçları için kullanan devleti (Bu baş aşağı duran ve yarım bir laisizmdi) şimdi, ellerindeki bütün imkanlarla dinin hizmetine koşuyor. Erdoğan, devletin memuru olan görevlileri din uğruna savaşmaya çağıran bir tür “cihat” ilan ederek laisizmi çağrıştıran her uygulamayı; laik bilimi temelden ve açıkça reddeden bir aşamaya gelmiştir.
Cumhurbaşkanlığı gibi en üst makamdan yapılan laik bilime saldırı, bilim dışı görüşleri dokunulmaz düzeye yükseltme girişimlerine eleştiriler yönelten bilim ve aydın çevrelerine yönelik saldırgan dil dikkate alındığında, aşağıda yazdıklarımızı artık daha fazla göreceğiz. Hatta bunlar günümüzün “normali” haline gelecek!
- Görsel ve yazılı medyada “fetvacılık” ve “dini yaşam tarzı” propagandası sınırsız biçimde yükselecek.
- Diyanet ve her türden dini oluşum, devletin gücünü de arkasına alarak sosyal yaşamın bütün alanlarındaki dini referansları hak, hukuk, ahlak, adalet… tanımadan sınırsız biçimde artıracak.
- Yüz bini aşkın camide görevli, “din gönüllüsü” ilan edilen imamlar, Cumhurbaşkanının çağrısını emir telakki ederek, laik bilime ve laik yaşam tarzına karşı mücadelede ellerinden geleni yapacak.
- Bu siyaset, din ve teoloji alanında bir tartışma gibi sunulan “seferberlik çağrısı” Müslüman Kardeşçilikten IŞİD’ciliğe kadar geniş bir yelpazede yer alan organize şeriatçı güçler, yerel kontra güçlerle de birleşerek ortamı terörize edecek, halkı dini akitlere göre yaşamaya zorlayacak bir baskıyı tüm ülke sathına yaymayı amaçlayacak. Bu elbette provokasyonlar ve iç çatışmaları kışkırtarak ilerleyecek, ülkeyi derin mezhep çatışmasına da çekecek gelişmeleri tetikleyecek bir yoldur.
Cumhurbaşkanının, “ulema” ve yüz binlerle ifade edilen “din görevlilerini” laik bilim ve onu savunanlara karşı hareket geçmeye çağırması bütün bu tehlikeli gelişmeleri “tetikleyecek” bir çağrıdır. Ve bölgedeki gelişmeler dikkate alındığında bu çağrı, ülkeyi bir mezhep çatışmasına sürükleyecek bir çağrıdır.
Dolayısıyla da laik bilimi, laik yaşam tarzını savunan, laik ve demokratik Türkiye talebi etrafında mücadele eden bütün güçlerin Cumhurbaşkanı liderliğinde açılan “bilime karşı cihat”ı püskürtmek üzere birleşmesi, bu mücadeleyi demokratik Türkiye mücadelesinin bir parçası olarak ele alması ve mücadelenin ona göre yeniden biçimlendirilmesi artık elzem ve ertelenemez hale gelmiştir.
Evrensel'i Takip Et