Ah şu Türk gelenekleri...
Fotoğraf: Envato
17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonu ile ilgili TBMM Soruşturma Komisyonuna yansıyan ifadeler, bu konuda ortaya çıkmış olan belgelere dair olarak AKP kurmaylarının “Bu Hükümete karşı bir darbe girişimidir” savının, ne kadar demagojik olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
TBMM Soruşturma Komisyonuna sunulan belgelere göre, Reza Zarrab’ın adamı Abdullah Habbani, Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın kardeşi Şenol Çağlayan’ın banka hesabına 30 Ekim 2012 tarihinde 2 milyon 465 bin lira gönderdi. Aynı para 3 gün sonra 2 Kasım 2012 tarihinde kardeşi tarafından Çağlayan’ın hesabına aktarıldı. Çağlayan, komisyonda verdiği ifadede söz konusu parayı hisse devri karşılığında kardeşinden aldığını, Habbani ile kardeşinin ilişkisini bilmediğini söyledi. Çağlayan, “tanımadığını” söylediği Murat Yılmaz tarafından ödendiği makbuzlarla ortaya çıkan 700 bin TL’lik saatin vergi cezasını kendisinin verdiğini belirtti.
Hatırlanacağı gibi Hürriyet gazetesinde yayınlanan makbuzda cezayı Zarrab’ın adamı Murat Yılmaz’ın ödediği belirtilmişti.
Yine hatırlanacağı gibi, AB Bakanlığı görevinden alınan Egemen Bağış da, ‘rüşvet’ iddiasını reddederken, Reza Zarrab’ın kuryelerince evindeki yardımcıya bırakılan pakette çikolata veya gömlek gibi bir hediye olduğunu belirtmiş ve “Hediye Türk geleneğidir” demişti.
Bir yanda ciddi iddialara karşı bakanların inandırıcı olmayan açıklamaları, bir yanda da, yolsuzluk soruşturmasında tutuklandıktan 40 gün sonra tahliye edilen Reza Zarrab’ın telefonda yardımcısına söylediği şu sözler duruyor: “Orospu ile memurun bahşişini başında verin.”
Reza Zarrab’ın adamının, Zafer Çağlayan’ın kardeşinin hesabına gönderdiği paranın, 3 gün sonra kardeşi tarafından Çağlayan’ın hesabına aktarılmasının zamanlaması manidar. Sormak gerekiyor: Bakan Çağlayan’ın mal varlığı beyanında kardeşinden hisse alacakları var mıdır? Eğer varsa tutarı ne kadardır? Eğer yoksa neden yoktur? 500 liralık bir kira gelirinin bile banka üzerinden aktarılmasının kanuni bir zorunluluk haline getirildiği bir ülkede, ticari ilişkilerdeki yüklü alacak verecek işlemlerinin de vergi düzenlemeleri gereği kayıtlı olması gerekmiyor mu?
Mal varlığı deyince insanın aklına daha önce de basına yansımış bazı ifadeler geliyor. Bunlardan birisi şu anda cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’a, diğeri de eski başbakanlardan Tansu Çiller’in eşine ait.
Erdoğan’ın, başbakan olduğu dönemine ait o ifadeler şöyle: “2001 yılında oğlum Ahmet Burak Erdoğan’ın düğününde 30 kilo altın takıldı. Mal varlığımda yer alan değeri 7 milyar 800 milyon lira olarak gösterilen takılar ve 174 Cumhuriyet altını da aileye aittir ve şu anda eşim Emine Erdoğan tarafından muhafaza edilmektedir. Düğünden sonra 30 kilo altını sattık ve oğlumdan 220 bin Amerikan doları borç aldım. Keza daha sonra 55 bin Alman markı daha borç aldım. Bu paralar kendime ait nezdimde gösterdiğim dolar ve mark hesabı içindedir.”
Haksız ve gayriahlaki mal edindiği iddiasıyla hakkında Meclis soruşturması açılan Tansu Çiller’in eşi Özer Uçuran Çiller, 1998 yılında TBMM Soruşturma Komisyonuna bilgi verirken servetlerinin kaynağını “kaynanasının çıkını” olarak göstermişti. Özer Çiller, eşinin mallarına kaynak olarak gösterdiği Maliyenin raporunda değeri 3 milyar 97 milyon 600 bin lira olan 880 Cumhuriyet altını, değeri 24 milyar 222 milyon lira olan 570 bin dolar ve değeri 21 milyar 114 milyon lira olarak bildirilen 670 marktan kayınvalidesi Muazzez Çiller hayatta iken haberleri olmadığını söyledi. Çiller, kayınvalidesinin mirasını “Her Türk’ün yaptığı gibi o da bir çıkında saklamış” sözleriyle açıklamıştı.
Yani, Egemen Bağış’ın, ifadesine yansıyan “Türk geleneği” sözünün benzerini yine benzer bir konuda kurulan Meclis Komisyonuna Özer Çiller söylemişti. Kardeşi ile arasındaki hisse devrinden doğduğunu öne sürdüğü borç ilişkisine dair sıkıştırılsa Zafer Çağlayan da, “Türk geleneğinde kardeş ile alacak verecek ilişkisinin yazılı olarak kayda alınması yoktur” derse şaşırmayın.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00