Majestelerinin solu: Gabriel ve Macron
Fotoğraf: Envato
Avrupa’nın içinde bulunduğu ekonomik kriz orta vadede tüm dünya ekonomisini etkileyebilecek bir nitelikte. Bu yüzden avro bölgesinin iki kurucu unsuru olan Almanya ve Fransa’nın ortak bir ekonomik programda anlaşması zaruri. Her iki ülkede de ekonominin başında sosyal demokrat bakanlar var. Alman Ekonomi Bakanı Sigmar Gabriel 2009’dan bu yana Almanya Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) başkanı ve Aralık 2013’ten bu yana Hristiyan Demokrat Birliğiyle (CDU) kurulan büyük koalisyonda Şansölye Yardımcısı. Gabriel’e göre SPD şu anda aktif bir endüstri politikası izleyen tek parti. Der Spiegel’e verdiği röportajda Gabriel sosyal demokrasinin temel işlevini güzel özetliyor: “Kim büyümekten vazgeçerse hızlıca bölüşüm kavgaları yaşayacak ve bu kavgada kazanan kural olarak aileler ve çalışanlar değil.” (Spiegel, 1.12.2014)
Almanya’nın çok fazla tasarruf ettiğinden ancak yeterince yatırım yapmadığından yakınan Gabriel AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in 300 milyar avroluk yatırım programından çok umutlu olduğunu belirtiyor. Gabriel’e göre Avrupa’nın sorunu sermaye eksikliği değil, biriken sermayeyi nereye yatıracağını bilememesi: girişimler ve sigorta şirketleri finans piyasalarına değil Juncker’in projelerine yatırım yapmalılar. Bu noktada Der Spiegel muhabiri can alıcı soruyu soruyor: “Girişimler ancak kazanabilecekleri işlere katılırlar. Siz kamu parasıyla özel kazanç mı yaratmak istiyorsunuz?” Gabriel, cevap veriyor: “Tabii ki hayır. Kastettiğim yatırımlar için uygun koşulları yaratmak.” Ancak muhabir kolay pes etmiyor: “Şimdi Fransız usulü bir sanayi politikasını mı savunuyorsunuz?” Gabriel dudak büküyor: “Bunun aşılmış bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Devletin en iyi girişimci olmadığı doğrudur. Ancak devletin altyapı ve araştırmaya daha fazla yatırım için doğru koşulları yaratmasına karşı ne söylenebilir? Benim için aktif sanayi politikası bir küfür değil.” Bölüşüm sorunları yaşamamak için devletin yaratacağı “yatırım dostu” koşullar Gabriel’e göre ABD’yle imzalanacak Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) tarafından güçlendirilecek. Sigmar, TTIP’nin büyük bir ortak pazar yaratarak, Asya’daki sosyal, ekolojik ve ekonomik standartların ileride hakim olmasını engelleyeceğini iddia ediyor. Gabriel işçi sınıfına Çin standartlarını istemiyorsanız, sermayeye uygun yatırım koşulları yaratmak zorundasınız diyerek ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor.
Gabriel’in en önemli diplomatik atağı ise Fransa’nın çiçeği burnunda Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron’la Fransa’daki ekonomik reform doğrultusunda yaptığı mesai. Halk içinde desteği yüzde 13’e kadar düşen Cumhurbaşkanı Hollande’ın, Eski Cumhurbaşkanı Mitterand’ın Danışmanı Ekonomist Jacques Attali’nin evindeki bir akşam yemeğinde tanışıp Sosyalist Partiye (PS) kazandırdığı genç ve yakışıklı Macron tipik bir sosyal demokrat sitare. Çok iyi piyano çaldığı için kendisine Elysée’de Mozart denmekteymiş (Hollande’ın kıskançlık krizi geçiren sevgilisi Trierweiler’in attığı 2 milyon avroluk vazo birinin kafasına isabet etti herhalde). 36 yaşında hükümetin en genç üyesi olan Macron tabii ki Fransız elitinin vazgeçilmezleri olan Sciences Po ve ENA gibi okullardan mezun olmakla kalmamış, üstüne iki yıl ünlü Filozof Paul Ricoer’ün asistanlığını yapmış. Okulları bitirip yıldızlı pekiyilerle dolu karneleri aldıktan sonra da Rothschild’de yatırım bankacısı olarak çalışmış ve Nestlé’ye danışmanlık yapmış. Machiavelli üzerine bir tez de yazmış olan Macron tam bir rönesans adamı (Yoksa prensi mi demeliyim?). Berlin’deki Jacques Delors Enstitüsünün başı Henrik Enderlein ve Fransa Başbakanı Manuel Valls’ın Ekonomi Başdanışmanı Jean Pisani-Ferry’ye ekonomik durum üzerine bir rapor hazırlatan Macron’a göre temel sorun Fransız iş piyasasının yeterince esnek olmaması. Bu rapora dayanarak önerilen reformların başında birçok sektörde geçerli olan 35 saatlik çalışma haftasının değiştirilip çalışma saatlerinin uzatılması ve bunun karşılığında üç yıl boyunca ücretlerin arttırılmaması geliyor, yani daha ucuza daha fazla çalışma.
Gabriel-Macron ikilisinin dahiyane ekonomik reform projeleri ve the Economist’in bile simyacı diye dalga geçtiği Juncker’in programına bel bağlamaları Avrupa’daki sosysal demokrasinin geldiği noktayı göstermesi açısından ibretlik. Ciddi bir muhalefetin yokluğunda sosyal demokratların yegane özelliği sağın ekonomik programını işçilere pazarlamaktır. Dolayısıyla Avrupa ekonomisi için son sözü söyleyecek olan Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble ve Şansölye Angela Merkel olacak. Kendisi ellerini kavuşturmuş sakince 2017 seçimlerini beklemekte.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22