Milli Eğitim Şûrası Yönetmeliği
Fotoğraf: Envato
Bu hafta da Milli Eğitim Şûrası Yönetmeliğine bakalım. Şûra nasıl yapılandırılmış, hangi kurallara göre işlemesi hedeflenmiş, kararlar nasıl alınıyor?
Şûra, en yüksek danışma kurulu olarak görülüyor. Türk milli eğitim sistemini geliştirmek ve niteliğini yükseltmek, şûranın başta gelen amaçları... Danışma kurulu olduğu için kararları da tavsiye niteliğinde. Yani bakanlık isterse bu kararlara uyar istemezse uymaz. Bunu da bir değerlendirme sonrası yapması bekleniyor. Bakan, Şûranın tabii üyesi ve başkanı... Karar alma aşamasında bu başkanlık şöyle bir işleve sahip: Şûra toplantısına katılan üyeler arasında yapılan oylamada eğer eşitlik yaşanırsa, başkanın katıldığı görüş kabul ediliyor. Yani yeniden bir tartışma ve ikinci tur seçimleri yok. Danışma kurulu olduğu için tabii ki beklendik bir durum bu... Hiçbir hükümet, elindeki eğitim bakanlığının danışma kurulunda alınan kararların kontrolü dışında alınmasını istemez. Hatta üstelik sadece eşitlik halinde başkanın katıldığı görüşün kabul edilmesi de olumlu bir durum. Ya eşitlik olsa da olmasa da başkanın kararı geçerli olsaydı? Gerçi her halükarda kurulun kararları tavsiye niteliğinde, yani zararsız (hükümet için) ve hatta faydasız olduğu için bakanlığın uygulama kararları her zaman geçerli olacaktır.
Şûranın tabii üyeleri ve davetli üyeleri var. Tabii üyeler, ağırlıklı olarak hükümet üyelerinden oluşuyor. Davetli üyeler ise bakanlık (Milli Eğitim Bakanlığı), bakanlıklar (diğer bakanlıklar), kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler ile yurt içi ve yurt dışından meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, özel sektör, basın ve yayın kuruluşları, öğrenci ve veli temsilcileri ile eğitim alanında Şûra konusuyla ilgili çalışmalarıyla tanınmış uzmanlar arasından Genel Sekreterlikçe belirlenen üyelerden oluşuyor. Bunlar, Bakan onayına sunulduktan sonra belirleniyorlar. Ama bir belirsizlik hakim aslında... Genel Sekreterliğin, üyelerin oluşturduğu kurul tarafından seçildiği belirtiliyor. Demek ki, kurulun bir kısmını oluşturan uzmanlar, kurul oluşturulduktan sonra belirlenen Genel Sekreterlik tarafından seçiliyor. Uzmanlar sonradan ekleniyor yani. Genel sekreterliğin belirlenmesinde uzmanların söz hakkı yok gibi buna göre. Davetli üyelerin dağılımına bakılacak olursa, hükümetin etkisindeki kurum ve kuruluşların temsilcileri önemli bir role sahip. Bunların dışındaki davetli üyelerin ise sayısal dağılımı belirsizlik taşıyor.
Yukarıdaki tablo, Şûranın çok sesli ve çok farklı toplumsal kesimlerden oluştuğuna dair bir izlenim ortaya koyuyor ama belirsizlik nedeniyle bu çok sesliliğin ve farklılığın yasak savmak amacı taşıdığına dair bir şüphe de uyandırıyor. Zaten davetli diye nitelendirilen üyelerin varlığı bile kimin, hangi ölçütlere göre davet edildiğine dair şüpheleri harekete geçirebilecek türden bir kurul oluşturma yöntemi.
Şûranın gündemini belirleyen ise bakan olabiliyor ya da Şûra Kurulu gündemi belirleyebiliyor. Veya bakanlığın merkez ve taşra birimleriyle diğer kurum ve kuruluşların önerileri de alınabiliyor. Yine bir merkezilik, tepeden ve partizanca belirleyici bir tavır göze çarpıyor.
Genel hatlarıyla, Şûra merkeziyetçi ve antidemokratik bir anlayışla oluşturuluyor. Kontrolcü bir anlayış hakim. Kontrolden çıkabilecek türden konuların kontrolden çıkabilecek şekilde konuşulması engellenmeye çalışılıyor gibi... Eğitim söz konusu olduğunda, bu, gayet beklendik bir durum. Çünkü eğitim siyasi bir konudur ve iktidarda hangi parti varsa, partici bir anlayışla kararlar alınır. Bu kararlar alınırken de oluşturulan danışma kurulları kontrollü bir şekilde oluşturulur. İktidardaki siyasi partilerin inatla Şûraların temsili ve demokratik olduğunu vurgulamaları boşuna...
Bunu yapmak yerine hiçbir bakanlık yetkilisinin yer almadığı, hiçbir kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisinin bulunmadığı bir danışma kurulu (şûra) oluştursunlar. Ya da hiçbir danışma kuruluna gerek yok. Versinler kararlarını, yapsınlar kanunlarını siyasi iktidarlar. Demokratiklik maskesine sığınarak eğitim politikası oluşturmaya çalışmak, aşırı denetleme ve yönlendirme şeklinde yansıyan bazı derin arzuların örtülmeye çalışıldığını da gösteriyor olabilir.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13