20 Aralık 2014 01:00

Yolsuzluk ve darbe

Yolsuzluk ve darbe

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bazıları bir süredir bizim yolsuzluk ve darbe konusunu birbirinin alternatifi gibi tartışmamızı istiyor. Yolsuzluk konusunda duyarlı isen darbelere karşı duyarlı değilsin! Aksine darbelere karşı duyarlı isen yolsuzluk iddialarını fazla önemsememelisin!
Oysa Türkiye ve benzer ülkelerin siyasi tarihinden çıkaracağımız gerçek tam tersidir. Tam da darbeler yolsuzluk ekonomisinden beslenir ve ona ortam hazırlar. Dolayısı ile yolsuzluk üzerine kurulu ekonomileri savunmak demokrasiyi savunmak olamaz.
Hoş artık demokrasi kavramının içini boşaltınca darbeden neyi kastettiğimizi de yeniden ele almak zorundayız. İçinden geçtiğimiz dönem aslında “sürekli darbe” kavramı ile tarif edilebilecek bir durumdur.
İfade özgürlüğünü sürekli keyfi biçimde sınırlayan yargıya müdahaleyi alışkanlık haline getiren bir iktidarın üniformasız, apoletsiz olması demokrasiyi temsil ettiği anlamına gelmez. Sandıktan çıkmış olmak elbette önemlidir ama her sandıktan çıkanın demokrasiyi savunma, koruma ve geliştirme işlevi görmediğini de biliyoruz.
Türkiye demokrasi mücadelesinin iki ayağından birisi özgürlüklerin güvence altına alınması ise ikincisi hesap verilir bir yönetim kültürünün yerleşmesi, kurumsallaşmasıdır.
Açıklık yoksa hesap sorma imkanı da olmaz.
Dolayısı ile demokrasiyi soyutlayarak ekonomik bağlamından koparmak aslında toplumsallaşmayı da imkansızlaştırır.Toplum bazen özgürlükleri için ve bir o kadar da ekmeği için siyasete ilgi gösterir.
Bu ilgiyi birlikte ele almak ve birlikte geliştirmek gerekir.
Bu nedenle demokrasi sorunu mu emek sorunu mu sorusu boş, anlamsız ve sorunlu bir sorudur.
Ne kadar demokrasi varsa o kadar ekmeğinizin çalınmasına karşı durabilirsiniz. Ne kadar yolsuzluklar konusunda duyarlı iseniz o kadar sahici bir demokrasiden yanasınız.
17-25 Aralık tarihinde yapılan operasyonlardan bugüne uzanan süreci bu bağlamda ele almak ve kim çalarsa çalsın karşısında olmalı kimin özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik operasyon yapılıyorsa itirazımızı ortaya koymalıyız.
Cemaati ya da iktidarı savunmakla ilkesel tutum sahibi olmak arasındaki farkı ancak bu şekilde somutlaştırabiliriz. İki yanlıştan bir doğru olmaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa