21 Aralık 2014

Aplike yapılan inanç örnekleri

El sanatı öğreticilerine göre “Aplike, düz veya desenli kumaştan kesilmiş motiflerin başka bir kumaşa elde veya makinede dikerek birleştirilmesidir.” Bu yırtılan elbiseyi, buluzu , pantolonu yastığı kurtarmak, yamaya sevimli bir süsleme kimliği vermenin adıdır. Kumaşın parasının hesaplandığı yıllarda (Elbet emeğin hesaplanmayacağı durumlarda) kumaş parçalarının oldukça uyumlu olarak bir araya getirildiği yorgan yüzlerini, bebek elbiselerini hatırlarsınız. Bugünlerde adı Amerikanca Patch Work olsa da Türkçesi “kırkyama”dır bu işin. Bu işin iğne iplikle yapılanı. Bir de köklenmiş inançların, efsaneleşmiş kişilerin özlerinden ayrı inançlara eklenmesi/aplikesi var. Bilirsiniz pagan denilen  kitapsız inançların unutulamayan bayramları, kişileri, şenlikleri  kitaplı inanlara yerleştirilmiş, üstelik o dinde bir yer de edinmiştir : Bahar şenlikleri (nevruz, newroz, paskalya, Hıdrellez), Noel Baba, insanların zorda kaldığında yetişen kutsal kişi, bakire ve ana kimliğinin aynı kişide birleşmesi vb, vb... Bazen de bu inanışların simge şekilleri, nazar boncukları, pençe-i ali aba, fatma eli, zülfikar.  Bir zamanlar yaşanıp halk belleğine yerleşmiş bu inançların yitmeyişinin en güzel örneği  Güney Amerika. Eski inanç/ kültürlerin Hıristiyanlaşınca da  ölüler bayramını kabullenip kafatası biçiminde  şekerler yemesi doğal /yerel şenlik oluyor. Bize kadar sıçrayan Hallowen /Cadılar Bayramı da farklı değil.
Geçmişteki din değiştirmelerde oldukça sevimli olabilen bu durum halkların durumlarını, sınıfsal konumlarını savunmak, kimi zaman şeriat denilen dinsel yönetime karşı koymak, siyasal erki kabullenmemek gibi gerekçelerle yarattığı inançları yok edemeyince orasından burasından kırpıp kuşa çevirerek kendi tutucu inancına eklemeye çalışınca trajikomik durumlar doğuyor.
Tarikat ile şeriatın uyuşmazlığını, Orta Çağda ülkemizde de insanların İslam’ı çarpıtma iddiasıyla Fatih Döneminde bile  yakıldığını resmen öğrenmedik. Anadolu Alevilerinin boşanmayı reddettiklerini, erkek zinasını da hoş görmediklerini bu arada devlet yargısına cemaatin dinsel yöneticisinin yargısını yeğlediklerini de bilmiyorduk. Yargılamanın meslek kurumlarında da (o dönemki adıyla loncalar) kendi semti ve topluluğuyla çözümlendiği de  öğretilmedi. Erfeneler, arifane toplantıların gerekçeleri de cemlerin, görgülerin aynı kökten oluşu da.
Paylaşıma dayanan, Yaradanı önce insanda sonra kendinde gören (ve bu yanıyla ayaklanma odağı) tarikatlarla yöneticiye baş eğmeye yönelik dindar cemaatlerin uyuşmazlığı da bilinmez. Babai isyanlarının inanç değil ekonomik kökenli ayaklanmalar olduğu da, bu isyanlara gayrimüslimlerin katıldığı da.  Ama halkın Yunus Emre’ye, Geyikli Baba’ya, Hacı Bektaş’a, Ahi Evren’e  Mevlana Celalettin Rumi’ye saygısı sürdükçe bu kişileri reddetmenin tehlikesini sezip yanında gösterme eğilimi artar. Bu yandaşı olma/yanına alma çalışmalarındaki eğri sözleri fark etmezseniz bu saygın kişilerden soğursunuz (Bu soğutma çabaları bir süredir Nâzım için yapılıyor).
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in  “Mevlana kendisini İslam’ın dışında başka bir yerde konumlandıran ilahi aşkı bir tarafa bırakan hümanist ideolojilere payanda kılan tüm insanlardan bizardır”, Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’a “Almanya’da ‘Ali’siz Alevilik’ denen bir olay var. Yani ateist bir anlayışın, Alevilik kisvesi altında, kendilerinin de desteklemiş olduğu bir yapı var”  hükümleri  bir yandaş kazanma çalışmasıdır.
 “Gitti beyler mürveti/Binmişler birer atı/ Yediği yoksul eti/ İçtiği kan olusar” diyen hemşehrim Yunus’un dönemin cumhurbaşkanının açtığı yeni kabrinin çevresini ölümden ibret alınması gereğini anlatan dizelerle bezetmek de benzer bir çalışmaktadır.
Düzen karşıtlarını yandaşa terfi ettirmek kolay değildir. Çünkü bir yanda Molla Kasımlar varsa öte yanda da Molla Nasrettinler beklemektedir.

Evrensel'i Takip Et