Şûrayı bırak şuraya bak: Eğitim meclisleri
Fotoğraf: Envato
Milli Eğitim Şûrası ve şûrada alınan kararlar hakkında ne kadar yazsan bitmez. Herkese açık, çok sesli, çeşitli görüşleri kapsayan bir meclis toplantısı görüntüsü veren ama aslında merkezi siyasi otoritenin amaçlarını gerçekleştirme yolunda bir araç gibi kullanılabilecek bir yapılanma... Ama gerçekten çok sesli mi, gerçekten herkese açık mı, gerçekten farklı görüşleri kapsıyor mu? Orası tartışılır. Geçen hafta bu konuda yazmıştım. Bu hafta da şûra yerine başka bir yapılanma önerisinde bulunacağım.
“Eğitim meclisleri” olarak adlandırılabilecek bu yapılanma başka bir adla da anılabilir. Yeter ki çok sesliliği, çeşitliliği, farklılığı, yerelliği, doğrudan doğruya katılımı işaret etsin. Bu yapılanmada amaç, olabildiğince en küçük yerel yaşam alanında ortaya çıkan eğitim, öğrenme ve gelişme ihtiyaçlarını seslendirecek ve karşılayacak bir ilişkiler ağı yaratmak. Ağın bir noktasında hissedilen gereksinimin diğer noktalarında da hissedilmesini sağlamak ve bu gereksinimlerin birbirine yönelik duyarlılığını geliştirmek bu ilişkiler ağının en önemli işlevi.
İnsan denilen varlık, dünyaya geldiği andan itibaren ki aslında ana karnına düştüğü andan itibaren olduğu da söylenebilir, birtakım ihtiyaçlar içindedir. Bu ihtiyaçlarını yakın çevresinin desteğiyle sağlamaya başladıktan sonra gün gelir merkezi siyasi otorite tarafından tasarlanmış örgün eğitim kurumuna kaydolur. Bu andan başlayarak öğrenme ihtiyaçları, merkezi siyasi otoritenin planladığı hedefler tarafından biçimlendirilir, yönlendirilir ve bu doğrultuda, tabiri caizse, kişi yontulur. Yine de merkezi siyasi otorite insan denilen varlığı yüzde yüz ve kesin biçimde istediği şekle sokamaz. İnsan, at gözlüklü merkezi siyasi otoritenin sandığından ya da umduğundan daha derin bir varlıktır. Örgün eğitim kurumları tarafından yontulmaya çalışarak, yeteneklerine, ilgilerine, ihtiyaçlarına ket vurulsa da, kendini gerçekleştirmesine engel olunsa da, zamanı geldiğinde yeniden öğrenme aşkıyla dolar. Bu noktada zaten yetişkin eğitimi veya bizim ülkemizde bilindiği şekliyle halk eğitimi önemli bir rol oynamaya başlar. İnsan çoluk çocuk sahibi de olduktan sonra çocuklarının da kendini gerçekleştirmeye imkan veren bir eğitimden geçmesini ister. Dolayısıyla kişinin kendi deneyimi sonucunda geldiği eğitim ihtiyacı noktası ile çocuğunun eğitim ihtiyacı ortak bir noktada çakışır.
Bu çakışma noktası, yazının girişinde saydığım özelliklere sahip eğitim meclisi türünde bir yapılanma ile toplumsal yapının harekete geçirici enerjik bir noktası haline gelir. Sürekli öğrenme ihtiyacı içinde olan yetişkin bireylerle onların çocukları, merkezi siyasi otoritenin faşizan müdahalesi olmadan işleyecek bir eğitim meclisleri ağı ile bu sayede yaşam alanı bulabilir.
Eğitim meclisleri ağı, yalnızca çok basit bir şekilde yerel eğitim ve öğrenme ihtiyaçları doğrultusunda birtakım tartışmaların yapıldığı ve kararların alındığı bir meclis olarak işlemek zorunda değil. Bu meclislerin en önemli işlevi aynı zamanda halklar üniversitesi rolünü de oynamak. Üniversite kurumunun tam anlamıyla bilimsel üretim ve eğitim yapılan bir kurum halinde işlemesi ve kapitalist üretim toplumundaki seçkinci rolünden kurtulabilmesi için, bu halklar üniversitesi rolü çok önemli... Seçkinci üniversiteyi yapıbozuma uğratıp üniversiteyi hem bilimsel bilgi üretilen hem de eğitim verilen bir yapıya yeniden dönüştürmek bu eğitim meclislerinin de amacı olmalı.
Aynı zamanda bir halk üniversitesi şeklinde işleyecek olan bu yapının da sayesinde toplumun tüm kesimlerine de açık olacak şekilde doğrudan katılımcı bir eğitim meclisi oluşturmak ve işletmek eğitim sistemini faşizan merkeziyetçiliğinden kurtaracaktır.
Kısaca şöyle bir kurum düşünün. Toplumun yetişkin bireylerinin hem sonsuz öğrenme ve eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak bir yükseköğretim kurumu hem de ilgili yerleşim biriminde ve meclisler arası ilişkiler ağı sayesinde daha geniş bir alanda etkili olabilecek türden kararların alındığı ve politikaların belirlendiği bir eğitim meclisi. Bu kurumda öğrenen de meclis katılımı yoluyla kararları alanlar da aynı kişiler. Söylemeye gerek yok herhalde bu tür bir kurumun tabii ki herhangi bir yöneticisi yok. Bu kurumun sözde yöneticileri de aynı kişiler.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13