Bir direniş simgesi: Kader Ortakaya
Fotoğraf: Envato
“Kimse mağdur kadının yerinde olmak istemez. Direnen, mücadele eden kadın örnek alınır. Model olan odur.”
Bu sözler PAJK (Partiya Azadiya Jinên Kurdistan) Koordinasyon Üyesi Beritan Cudi’ye ait. Kendisini Kandil’de tanıdım ve Evrensel için yaptığım röportajda böyle bir cümle kurmuştu.
Kobanê’de IŞİD barbarlığına karşı gerçekleştirilen direnişe destek için uzun süre Suruç sınırında bulunan Kader Ortakaya da, YPJ Savaşçısı Arîn Mirkan’ı model aldığını söylemişti. Bugün kendisi de duruşuyla, direnişiyle örnek alınan kadınlardan biridir.
6 Kasım 2014 günü Suruç’a doğru yaklaşırken öğrenmiştim onun katledildiğini. Tanıdığım biri değildi, tanıyanlara sorarak onu anlamaya ve öğrenmeye çalıştım.
Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi (TÖPG) Üyesi 28 yaşındaki Kader Ortakaya, Suruç sınırındaki köylerde oluşturulan direniş çadırlarında kendisiyle birlikte direniş nöbeti tutanlarca hep örnek gösterilen ifadelerle anlatıldı. Özverili, çalışkan ve oradaki komünde, yer yer ortaya çıkan küçük sorunları da kendi yapıcı, dönüştürücü üslubuyla çözmeye çalışan biri diye tarif edildi.
Ortakaya, 30 Eylül’de Facebook hesabına şunları yazmıştı: “Her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Ve vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi. Böyle büyük düşler de yolculuklarla başlar. Ve serüvenciler düşer bu yollara.” Kendisi de öyle yaptı.
Devlet, öncekilerde olduğu gibi onun katledilmesindeki sorumluluğunu da inkar etme yoluna gitti. Oysa orada bulunanlar, kendisiyle birlikte sınırı geçenler, onun askerlerce açılan ateş sonucu katledildiğini anlattılar. Görgü tanıkları içinde şahitlik yapabileceğini söyleyenler de vardı.
Kader Ortakaya’nın katledilmesine dair suç duyurusu henüz bir davaya dönüşmüş değil. Bunu sağlamak için kamuoyu oluşturmak büyük bir önem taşıyor.
Metin Göktepe olayında, onu döverek katledenlerin, ilk olarak ‘Duvardan düştü’ dediğini biliyoruz. Metin’in katledilmesinde görev alan polislerin hakkında dava açılması ve cezalandırılmaları ısrarlı bir mücadele sonucu mümkün olmuştu. Bu benzer davalar için de geçerliydi.
Kader Ortakaya’nın davasının takibi bakımından da ısrarlı bir mücadeleye gerek var. Aksi taktirde, herkesin gözü önünde cinayet işleyen devletin kolluk güçleri devletin geleneksel düsturu içinde ‘makul şüpheli’ bile olamazlar.
Kader Ortakaya’nın yoldaşlarının çağrısı ile bu açıdan bir kampanya çalışması başlatıldı. Ben de bu kampanyanın ilk toplantısına katılanlardan biriydim. O toplantıya Kader Ortakaya’nın tez hocası olan Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berna Güler Müftüoğlu da katılmıştı. Berna Hoca, orada Kader Ortakaya’nın genç bir aydın, bir bilim insanı yönünün de önemine dikkat çeken etkileyici bir konuşma yapmıştı.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Mezunu olan Kader Ortakaya, Marmara Üniversitesinde iki ayrı programda yüksek lisans yapıyordu: İktisadi Büyüme ve İktisadi Kalkınma Yüksek Lisans Programı ile Çalışma Ekonomisi Yüksek Lisans Programı.
Yrd. Doç. Dr. Berna Güler Müftüoğlu, her iki programda da Kader Ortakaya’nın hocasıydı. Tez konusunu da kendisi önermişti: “İş cinayetlerinin politik ekonomisi”.
Kader Ortakaya da, hocasının bu önerisini kabul etti. Ve o sınırda alçakça katledilene kadarki zaman içinde, orada direnişe destek verirken tezine dair okumalar da yapmış ve notlar çıkarmıştı. Katledilmesinden sonra tez çalışması içindeki arkadaşları, onun tezini kolektif olarak bitirme kararı aldılar. Bu, herhalde ilk kez gerçekleşen, simgesel yönü çok güçlü ve çok anlamlı bir tutum.
Bu yazıyı yazmadan önce Berna Hoca’yı aradım ve öğrencisi Kader Ortakaya’ya dair izlenimlerini sordum. Bu yazıyı onun, öğrencisi için sözleriyle noktalayalım: “Bir kere öğrenmeye çok hevesli ve karşılıklı tartışarak o öğrenmenin yolunu bulmaya çalışan bir talebeydi. Gerçek anlamda bir talebe. Ve bilgiyi üretme düzeyi de çok yüksek olan birisi. Sadece bir politik kimliği yok, aynı zamanda bilgiyi üreten ve onu toplumsal olarak paylaşma isteğine sahip bir sosyal bilimci aslında. Bence bu çok önemli. Bilgi sadece düşünsel değil, aynı zamanda eylemsel bir araç. Her ikisini birlikte ortaya koymaya çalışan biri. Sosyal alanda bilgi üretimini şu anda ana akım bilgi üretilen yerden alıyoruz. Oysa ki eleştirel bilgi çok önemli. Bu toplumsal duyarlılığın ortaya çıkarılması açısından çok önemli. Kader bunu yapmaya çalışıyordu.”
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00