Felsefe şartı
Fotoğraf: Envato
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir dil sorunu olduğu kesin. Bir dile hakim olmak kendini doğru ifade edebilmenin ön şartıdır. Cumhurbaşkanı, güçlü belagat ve hitabetine rağmen bir süredir meramını anlatmakta ciddi biçimde zorlanıyor. Durumu da zorlanılmayacak gibi değil.
Doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor. İşler içinden çıkılmaz hal aldıkça o da kendini dil bilim ve felsefeye vuruyor!
Düşüncelerindeki hızlı değişimi de derin felsefe birikimine borçluyuz. Gayet tabii insanın savunduğu düşünceler köklü felsefi arka plana sahip olunca böyle oluyor!
TÜBİTAK toplantısında öylesine söylenmiş sözler midir, dil ve felsefe ilişkisine dair söyledikleri? Muhtemelen öyle? Asıl derdi “paralel” konusunda içindeki tüm öfkeyi ortaya koymak olunca, Türkçenin felsefe dili olabilmesi ile ilgili sarf ettiği cümleler genel mesajın süsü niteliğinde görülmelidir.
Cumhurbaşkanımızın tam da bir bilim kurumunda dile getirdiği bu müthiş analizlerin içeriğini tartışırken içinde bulunduğu psikolojiyi dikkate almamak büyük haksızlık olur!
Bir taraftan yolsuzluk iddiası ile yüce divanda yargılanmaktan kurtarılması gereken dört eski bakan var ve bu bakanların telefon dinlemelerinden deşifre olmuş bir rezalet manzarası ortada duruyor. Dahası aynı kapsamda kendisi ile oğlu arasındaki konuşma dökümlerinin, üstü örtülmüş olsa da onlardan geri kalmadığını başta kendisi olmak üzere herkes biliyor.
Diğer taraftan dış politikadan Kürt sorununa hatta ekonomiye uzanan ciddi kriz alanlarında sona doğru yaklaşılıyor.
Böyle olunca insanın felsefe yapma aşkı artıyor! Yani dert insanı felsefe yapmaya zorluyor.
Bilal Erdoğan’ın kendisi için değil, kurduğu vakıf ve memleket için aracılık ettiği Körfez sermayesinin yatırımları ile ilgili yargıdan gelen engelleyici(!) kararlar işleri içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Körfez sermayesinin hayırseverliği tüm dünyanın malumudur. Bir koyup beş almayacakları hiçbir alana ilgi göstermezler. Bu kârlı ticaretlerini aklamak ve öbür dünyada da cennet nimetlerinden faydalanmak için zekatlarını el Kaide bağlantılı örgütlerin cihat faaliyetlerine aktarmayı da ihmal etmezler.
Özelleştirilecek santrallerden İstanbul’da inşa edilecek tesislere kadar bağlantısı kurulan işlerde taahhütler yerine getirilmezse Bilal Erdoğan’ın konumu Cem Uzan’ın uluslararası itibarından aşağı kalmayacak.
Tabii genç yaşta sergilenen bu yeteneklerin babaların şöhretinden kaynaklandığını ifadeye gerek yok sanırım.
İşler böyle sarpa sarınca felsefe derdine düşmek kaçınılmaz hale geliyor. Bu durumda da dil bilim uzmanı gibi hangi dille felsefe yapılıp yapılmayacağına dair müthiş tespitlerde bulunmak içten bile değil.
Benden söylemesi. Osmanlıca sevgisini Osmanlı’yı yeniden kurma hevesine yorup kaygılanmayın boşuna! Cumhurbaşkanı ve onu “doğru yoldasın” telkini ile destekleyenler için aynı şeyi söylemek zor.
Cumhuriyetin değilse bile cumhuriyetin imkanlarının ellerinden kayıp gitme ihtimali, cumhuriyetin yeni sahiplerini kaygılandırmasın da ne olsun!
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00