27 Aralık 2014

Yeni Türkiye'nin marifetleri bitmiyor!

16 yaşında lise öğrencisi bir çocuk, önceki gün Konya’da “Cumhurbaşkanına hakaret”ten tutuklandı.
Bu çocuk bir basın açıklamasında okuduğu metinde Cumhurbaşkanına hakaret anlamına gelen cümleler kullandığı iddiasıyla mahkemece tutuklanmıştı!
Başbakan bu tutuklamayı, “Cumhurbaşkanı makamına hakaret olduğu” için eleştirmeye cesaret edemiyor. Adalet Bakanı ise; “Çocuk yaştakilerin tutuksuz yargılanması esastır” diyerek yasa maddesini yineleyip geçiştirdi.
Allah’tan Konya’da diğer bir mahkeme, Başbakan ve Adalet Bakanı gibi yan çizmek yerine doğrudan müdahil olup dün, yüz dolayında avukatın itirazı üzerine çocuğu serbest bıraktı.
Bu tutuklamanın yapıldığı gün, İzmir’de 6 üniversite öğrencisine yine “Cumhurbaşkanına hakaret”ten soruşturma başlatıldı.
Aynı gün beş ayrı üniversitede 200’e yakın gencin gözaltına alındığı haberleri de geldi.
Muhalifsen, gençsen göz açtırmamaya da kararlı Hükümet! Yaşına, işlendiği iddia edilen suçun niteliğine bakamadan tutuklamalar yapılıyor, soruşturmalar açılıyor, toplu gözaltılar yapılıyor; özel güvenlik polis, yargı baskısı bir kabus gibi çöküyor insanların üstüne.
Hükümet, bütün bunları demokrasi, özgürlüklerin, “kamu düzeninin korunması” diye savunuyor. Ama Hükümetin özgürlük anlayışının sadece devleti, devlet büyüklerine yönelik her tür eleştiriyi, protestoyu “hakaret” sayıp onu her yolla bastırmak olduğu giderek daha iyi anlaşılıyor. Nitekim Anayasa Mahkemesinin TİB’e İnternet sitesi kapatma yetkisi veren düzenlemeyi iptal etmesinden sonra bu yetkinin “Bakana ve Başbakana verilmesi için Hükümetin yeni girişimler başlatması da Erdoğan-Davutoğlu’nun “Yeni Türkiye”sinin özgürlük anlayışının nişanesidir.
Ama sadece emniyet, yargı, İnternet’te değil Erdoğan-Davutoğlu’nun “yeni Türkiye”sinin marifetleri ardı arkası kesilmeden ortalığa dökülüyor.
“Yeni Türkiye”nin en önemli “inşaat malzemesi”nin “din” olduğunu artık herkes biliyor. Hükümet de zaten bunun bilinmesi için yerli yersiz her yerde dini, dini istismarcılığı öne çıkarıyor.
Bunun son örneğini dün gazetemiz manşetine taşıdı.
Gazetemizdeki habere göre, Diyanet tarafından yazılan cuma günü tüm camilerde okutulan “hutbe”de imamlar “iş kazalarının” üstünde durup, alınacak önlemlerin önemine dikkat çekiyormuş.
Ancaaaak!
“Hutbe”de; “Tedbirler alınarak yapılan işlerde sorunların ortadan kalkacağı veya en aza ineceği kuşkusuzdur” deniliyor ama arkasından da: “Önlem alınırken ölçüyü kaçırmanın Allah’a güveni sarsan bir davranış olacağı”, Müslüman’ın başına gelene “razı olmasına” vurgu yapılıyor.
Yani hutbede “tedbir al” ama “Azrail’in girmesi için bütün kapıları da kapatma. Yoksa kadere, alın yazısına inanmamış, Allah’a şirk koşmuş olursunuz!” deniyor.
Kısacası hutbe “tedbir al”,… filan diyor ama dönüp dolaşıp aynı yere, “fıtrat”a, “kader”e, “alın yazısı”na geliyor.
Burada Somalı, Ermenekli, Torunlar İnşaatlı… arkadaşlarını iş cinayetlerine kurban veren işçiler, işçi yakınları soracaktır: “Bu nasıl hutbe, bu nasıl din, hutbeyi yazan Diyanet, kimin diyaneti ki, patronların açık cinayetlerini ‘kadere’, ‘alın yazısına’ bağlayarak bizim bu zulme razı olmamızı istiyor?”
Peki şimdi kim “Din, Diyanet kimin hizmetinde” tartışmasını açıyor?
Biz mi, işçiler mi; yoksa dini kendi çıkarlarına alet eden patron takımı ve onun avukatı olarak sahneye çıkan Diyanet ve arkasındaki Hükümet mi?
“Yeni Türkiye”, Cumhurbaşkanının ağzından din ve din adamlarını laik bilime karşı mücadele çağrısı yapan Türkiye olarak yeni yıla girerken, şimdi de dini patronların kâr hırsına kalkan yapan, bunun için dindar işçilerin canına beş paralık kıymet veremeyen bir din-Diyanet tartışmasını da açmıştır.
Bilime karşı olmanın kaçınılmaz sonucu da budur herhalde.
Bu yazıyı “yeni Türkiye”nin yeni bir hamlesi olduğu anlaşılan bir “vaka”yla tamamlayalım: Yılın sonunda, Amsterdam ve Roma’daki çatışmaların finali olarak İstanbul-Nişantaşı’da cereyan eden Kalaşnikof’lu mafya hesaplaşması, “Yeni Türkiye’nin mafyası”nın, “ulusal sınırlar”la kendisini sınırlamadığı gibi varoşlar ve batakhane bölgelerinden sosyetenin göbeğine taşındığını işaretini vermiştir.
Vatana, millete ve AKP Hükümetine hayırlı olsun!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et