28 Aralık 2014

Keşanlı Ali’nin ve Zübük’ün yılı: 2015

2015 Türk edebiyatının iki mizahçısının 100. yaşlarını kutladığımız yıl olacak. Bu yazarlardan biri Haldun Taner. 16 Mart 1915’te İstanbul’da doğan Taner, 7 Mayıs 1986’da yine İstanbul’da ölmüştü. Öteki yüz yaşındaki yazarımız Aziz Nesin. Onun doğum tarihi  20 Aralık, Heybeliada, ölümü 6 Temmuz 1995, Alaçatı , Çeşme.

Haldun Taner’in de Aziz Nesin’in de yapılacak anmalarda edebiyattaki ve siyasadaki tavırlarının iyi irdeleneceğinden edebiyata ve mizaha getirdikleri yeniliklerin altının çizileceğinden kuşkum yok. Şimdiden hazırlıkların başladığını biliyorum. Aziz Nesin’in şiirlerini sahneye koymak için hazırlanan bir ekibin çalışmalarını duydum. Haldun Taner için de bir dönem birlikte  epik tiyatro ve kabare yaptıkları ekibin sürprizler yapacağından eminim.

Bence her iki ustayı da unutulmaz kahramanları Zübük ve Keşanlı ile anmak uygun olacak. Her iki öykü de temelde bizim siyasetçilerimizin yükseliş öykülerini işliyor.

Zübük- Kağnı Gölgesindeki İt, hiçbir vaadini tutmamasına karşın halkın desteğini hiç kaybetmeyen Zübükzade İbraam’ın öyküsüdür. İbraam önce belediye reisi sonra milletvekili olur. Aziz Nesin bu kahramanı için şunları der:

“Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil, biz hepimiz birer zübüğüz.
Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde birer parça olan zübüklük birleşip işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz, kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra, kendi zübüklüklerimizin bir tek Zübük’te birleştiğini görünce ona kızıyoruz. (...) Benim için şimdilik tek amaç, burdan kurtulmak. Ama gerçekten zübüklerden, kendi zübüklüğümüzden kurtulabilecek miyiz? İşte bu soruya cevap veremediğim için nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum. Yeni gideceğim yerden sana mektup yazar, önce kendi zübüklüğümden kurtulup kurtulamadığımı anlatırım.”

Hatırlayacağınız gibi Zübük 1980’de sinemaya uyarlanmış, Zübük rolünü Kemal Sunal oynamıştı.
İlk kez 31 Mart 1964 tarihinde  Gülriz Suriri-Engin Cezzar tiyatrosunda sahnelenen Keşanlı Ali Destanı, epik biçemle kaleme alınmış ilk yerli müzikli oyundur. Cumhuriyetin ilk yıllarından Demokrat Parti dönemine kadarki süreçleri yalın bir dille ve eleştirel bir bakışla gülmece tarzında yorumlayan oyun 1970 yılına kadar Türkiye’de beş yüze yakın  kez sahnelendi. Avrupa’nın birçok şehrinde, Amerika’dan Lübnan’a  dünyanın pek çok sahnesinde o ülkenin diliyle boy gösterdi ve yadırganmadı. Bir varoş öyküsü olan Keşanlı Ali Destanı’nda  üstüne yıkılan cinayet yüzünden hapse atılan, bu yüzden sevdiği kızı da yitiren Ali hapiste bütün hayatını değiştirecek prensibi fark eder: “Bu toplumda sessiz, sakin, efendi olursan her zaman dayak yer, ezilirsin. Ama terbiyesiz, güçlü, zalim, ne dediğini bilmeyen biri olursan, o zaman saygı görürsün”.

Keşanlı Ali de filme alındı ayrıca iki kez televizyona dizi olarak uyarlandı.

Bence Haldun Taner’in ve Aziz Nesin’in yüz yaşlarını onların siyasete baktıkları mizah gözlüklerinin eleştirisiyle, toplum bilimcilerimizin irdelemeleriyle kutlamalıyız.

Her iki yazarımızın da unutulmaması gereken başka öyküleri var elbet ama bence Keşanlı ile Zübük toplumumuzun aynaları, bu yüzden yazarlarının 100. yaşlarında kesinlikle sahnelenmeli.

Evrensel'i Takip Et