28 Aralık 2014

Üç yıldır kanayan yara Roboskî!

Bundan tam üç yıl önce, Türk Hava Kuvvetlerine bağlı savaş uçakları Şırnak’ın Uludere ilçesinde, Türkiye-Irak sınırında (Irak tarafında) çoğu genç ve çocuk yaşta 34 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürt’ü, bombalayarak katletti!

O günden beri, yani geçen üç yıl boyunca, bir yandan Roboskî köylüleri, bir yandan Kürt siyasi güçleri, bir yandan da Türkiye’nin demokrasi ve özgürlükler mücadelesi içindeki siyasi güçleri, aydınları, gazetecileri,... “Bu katliam için vur emrini kim emir verdi?” gibi tek bir sorunun yanıtını istiyorlar. Bu sorunun yanıtını almak için üç yıl içinde pek çok eylem-etkinlik (Roboskî’ye heyetlerle ziyaret, basın açıklamaları, salon toplantıları, mitingler,...) düzenlendi; konunun yargı boyutu için sayısız girişimler yapıldı; yetkili makamların nezdinde başvurular yapıldı; ama bilip bilmediği her konuda bülbül olan devlet ricali ve hükümet erkanı, söz konusu olan Roboskî Katliamının failleri olunca  “dut yemiş bülbül” oldular.

Oysa ortada gizli yapılmış bir asker operasyon yoktu: Tersine bombardıman açık, yasal, prosedürler işletilerek bir askeri harekat olarak yapılmıştı. Bu harekatın yapılması için de vali ve yerel jandarma yetkililerinden başlayıp Genelkurkmaya uzanan, Başbakanlık ve Genelkurmaydan başlayıp savaş uçaklarının pilotlarına kadar gelen bir yukardan aşağı emir komuta zinciri işlemişti. Ama Hükümet ve Genelkurmayın bağlı olduğu Başbakan bu “zinciri” bile açıklamaya yanaşamadığı gibi, siyasi iradenin (Hükümet ve Başbakanın) bu katliamdaki rolünü açıklamaya hiç yanaşmamıştır.
Kısacası geçen üç yıl boyunca Hükümet, “Bu katliamda süreç şöyle işlemiş, şu aşamasında şöyle bir yanlışlık yapılmıştır!” bile dememiştir.

Tersine Katliamın ilk günlerinde, “Bunlar kaçakçı gibi görünüyor ama aralarında teröristler vardı”, “Daha durun bakalım arkasından neler çıkacak?”,... gibi imalı açıklamalarla Katliamın haklılığını savunan dönemin Başbakanı Erdoğan başta olmak üzere siyasi yetkililer, “Katliamın gerçek faillerinin ortaya çıkarılması talebi”ni bastırmaya çalıştılar. Ama, bu Katliama gerekçe gösterebilecekleri bir bahane bulamayıp ortada, bu bölgede, yüz yıldan beri “doğal ticaret” sayılan “kaçakçılıktan” başka bir şeyin olmadığı anlaşılınca, devlet ve yetkilileri, gerçeklerin ortaya çıkmaması için, Roboskîli annelerin yürek yakan çığlıklarını ve demokrasi güçlerinin “gerçek” ve “adalet” haykırışlarını duymamayı tercih eden “derin sessizlik” taktiğini benimsemişlerdir.
Evet bugüne kadar Kürdistan’da pek çok katliam yapılmıştır. “1937-38 Dersim Katliamı” da bunlardan birisidir, ama aynı zamanda en zalimce yöntemlerin kullanıldığı, kapanmamış bir yara olarak işlemeye devam eden bir katliamdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu da Dersim’de katliam olduğunu yeni duymuş olmalılar ki, “Bu katliamın sorumlusu tek parti döneminin iktidar partisi CHP’dir!”, “CHP Dersimlilerden özür dilemelidir” diye CHP’yi sıkıştırmak, en azından, AKP’nin gözüne Kürdistan’da tek “CHP kalesi” gibi görünen Dersim’de CHP’yi yıkmayı hesaplamaktadır. Hatta bu tartışma üstünden taşkafa ulusalcı CHP’lileri de ayaklandırmayı önemli ölçüde başardılar ve CHP’yi böyle bir sorunun üstünden bölmek için girişimlerini sürdürüyorlar. Ama iş, Maraş, Çorum, Sivas Katliamlarına ve hele de kendi devri iktidarlarındaki Roboskî Katliamına gelince AKP erkanı gibi Cumhurbaşkanı da sus pus!

Kaldı ki Türkiye’nin Kürt halkının özgürlük mücadelesi kapsamında Roboskî Katliamının gerçek faillerinin ortaya çıkarılması ve devletin katliamla yüzleşmesi artık çözüm sürecine de bağlanmıştır. Ve Roboskî katliamıyla yüzleşemeyen AKP Hükümetinin çözüm sürecinde adım atacağına dair hiçbir güven duyulamaz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et