31 Aralık 2014 00:52

16 yaşındaki o çocuk bizim‘yüce jüri’ sözcümüz

16 yaşındaki o çocuk bizim‘yüce jüri’  sözcümüz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bakmayın öyle afra tafra yapmalarına…
“Darbe vaaar” arsızlığına yatmalarına…
17-25 Aralık hırsızlık dosyası Tayyiban’ın ensesinde. Peşini bırakmıyor...
‘4 Bakan’ AKP’nin boynunda asılı. Bekliyor…
Sarımsaklasak da mı saklasak?.. Sarımsaksaklamasak da mı saklasak?
Hakimiyet-i Tayyiban bi’ türlü karar veremiyor. Havadisler böyle diyor.
‘Merkez’deki kafa karışıklığı maiyete de aksediyor.
Misal. Ahmet Taşgetiren. E. Mahçupyan’ın gazına geldi. Muhtemelen.
Şöyle yazdı, özetle:
“Yolsuzlukla suçlanan bakanların durumu dramatik, bakan olmasalar elde ettikleri olmazdı!.. Her şeyin hesabını vermek durumundasınız.”(Star, 7 Aralık 2014)

AKİF BEKİ GÖREVDE
Beki efendim gillerden Akif Bey ise başka telden çaldı. Ortadan yürüdü.
Tayin edildiği Hürriyet’ten bildirdi. Köşesine başlığı çaktı:  
 Yukarısı ‘Yüce Divan’sa, aşağısı ‘Büyük Jüri’ (26 Aralık 2014)
Breh breh…
Akif Beki savunmasının hülasası şu:
.
Son iki seçimde de AKP’yi birinci yaptı.
RTE ve ailesini de…
Kutu kutu götüren o ‘4 Bakan’ı da…
Zarrab’ı marrabı da akladı…
Farkındasınız. Yeni bi’şey yok. Yaratıcılık hak getire.
İktidar kanadının bildik argümanı.
Hukuk değil, millet karar verir, kanaatinde.
‘Milli irade’… Sandık fetişizmi yapıyor… Sağcılığın kâlû belâsından kalma müdafaa.
Seçim sistemi mühendisliğiyle “milli irade” hırsızlığı yapılmasını…
12 Eylül mahsulü yüzde 10 barajında ısrarla halkın seçme hakkının gasp edilmesini…
Kapitalizmin terör şartlarında ‘Milli İrade”nin oluş(turul)ma ve tezahür tarzını… Geçiyorum.

YÜZDE 7,25 CEM UZAN’I AKLADI MI?
Beki’nin hattında tartışacağım.
Hatırlatmak isterim:
Milli irade bu… Kime kaçacağı… Pardon… Kimi seçeceği belli olmaz, Akif Efendi…
Misal. Cem Uzan. Genç Parti…
Hafızalar o kadar malûl olamaz. Uzun bahse lüzum yok.
Uzan Ailesi her türden metodu kullandı.
Türkiye’yi soydu. Dolandırdı. Hortumladı.
ABD’yi bile tezgâha getirdi (Motorola hadisesi...). Ki bunu “milli gurur” meselesi yapan memleket sakini az değil... İdi.
Netice: İçeride mahkûm oldu. Dışarıda mahkûm oldu.
Neticenin neticesi: Uzanlar firarda…
Halbuse…
Cem Uzan Genç Parti’yi kurdu. Üç ay sonra seçime girdi.
3 Kasım 2002 Genel Seçim Sonucu:
Genç Parti: Yüzde 7,25 oy oranına ulaştı…
İçeride. Dışarıda. Yedi düvelle mücadeleye girdi.
Firarın arifesinde neredeyse… 2007 Genel Seçimi:
Genç Parti: Yüzde 3.03. Her şeye rağmen…
Soru: Şimdi dönse Cem Uzan ve aday olsa, ne olur?
‘Asla… Kazanamaz’cıları kırk kere düşünmeye davet ederim.
Sadece Cem Uzan değil. Jet Fadıl da...
Daha geçen gün yeni mağdurları ağlaşıyordu haberlerde.
Bu kaçıncı? Fadıl’ın saydırmaya devam ettireceğinden emin olabiliriz…
Fakat bu Jet Fadıl bile aday olsa…
Öyle öyle… Kimler geldi geçti oligarşinin o demokrasi mabedinden… Tarayın zihninizi.

İMELDA SENDROMU
Milli irade refleksi bu. Hikmetinden sual olunmaz.
Hem Gocunmayın. Bize mahsus da değil. Evrensel.
Cem Uzan… Jet Fadıl… Ne ki!?
Dünyada yolsuzluk, suiistimal, irtikap ve hırsızlık deyince akla ilk gelen kim olur?
Hayır hayır… Bizimkiler zuhur etmeden, öncesinden bahsediyorum…
Elbette ‘Marcos’lar… Filipin Diktatörü Ferdinand Marcos ve ailesi…
İmelda M. Başkanın karısı olur. “Demir kelebek” namıyla anılır… idi.
Bi’ de ayakkabı koleksiyonuyla...
Rivayet muhtelif.  3 bin çift diyen de var… Daha fazla sayan da…
Ayakkabı alma bağımlılığının, “İmelda Sendromu” olarak anılması boşuna değil…
Pabuç, simge. Halk yoksulluktan… Marcos’ların Sarayı şaşaadan kırılırdı.
“İtbardan tasarruf olmaz”ı keşfedenlerdi Marcos da…
Gördüğünden geri kalmak istemedi. Yurt dışına istifledi paraları. Kaçak, devrik günler için…
O kadar ki… Aradan 28 yıl geçti, bitmedi. Daha bu yıl geçti ajanslar:
“Filipinler, eski diktatör Ferdinand Marcos’un İsviçre bankalarındaki hesaplarından 29 milyon dolara yakın paranın geri alındığını açıkladı.”(12 Şubat 2014)

“BÜYÜK JÜRİ” MARCOS’LARI DA MECLİS’E TAŞIDI
Ne güzel… miş, demeyin. Devamı var.
Başkan Ferdinand Marcos 1989’da Havai’de öldü.
Kalan maaile Filipinler’e döndü. Milli irade bağrına bastı.
1991’de 80 yaşındaki o İmelda Marcos’u senatör yaptı.
52 yaşındaki oğul Ferdinand’ı senatör seçti.
56 yaşındaki kızını da ihmal etmedi. Ilocos Norte eyaleti Vali’liğine getirdi.
Yani?
Filipin’in ‘Gezi’cileri pes etmedi…
1986’da devrildikten sonra da Marcos’un paçasını bırakmadılar… Hesap sordular… Soracaklar da muhtemelen…
Lakiin… “Marcos’un milleti” de “vefa”lı çıktı…
Diktatörlerine “Yetmez… Biraz daha…” dedi. Sandık zaferi hediye etti.
Kıssa:
Akif Beki müsterih olsun.
Yüce Divan mahkûm etse dahi haramileri…
“Büyük jüri” irade-i millet “yola devam” diyebilir.
2015 sandığı da o süfli 4’lüyü de…
Reis’i de yine pür-ü pak edip başımıza dikebilir.
Şerbetliyiz. Şaşırmayız.
Fakat şunu da biliriz:
Kaç seçimden “ak”lanırsa aklansınlar…
Yargının hükmünden…
Kölelik zincirini kıran özgür halkın adaletinde kaçamazlar…
O vakte kadar layık olduğu sıfatı onlardan esirgememek boynumuzun borcu olsun!
16 yaşındaki tutuklanan Konyalı delikanlımız ne dediyse o!  


Satır altından notlar...

BABALAR VE KIZLARI
Ulema takımı ahdetmiş. Hayatımızı İslam’a göre tanzim etmeye yeminliler…
Yaşam tarzımız mahkûm etmeyi kendilerine hak görüyorlar.
Herkesi cennete götürmekte o kadar ısrarlılar ki… El atmadıkları, göz koymadıkları hiç mahrem alanımız kalmadı.
Bu muhteremler susmayı da bilmiyor… Had hudut da…
İki de bir eşimize karışıyor… Çoluğa çocuğa laf ediyor… Sevgilileri azarlıyor… Doğmamış bebelere bile rol biçiyor…
***
Tuğrul İnançer adlı zat bahsettiğim gürûhun en heveskârlarından görünüyor.  
Vaktiyle TRT’deki programında hükmünü vermişti:
“Çalışan kadın ben kocama muhtaç değilim deyip yuvasını dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının patronunun hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor.” (20 Eylül 2013)
Haklı olarak tepki aldı. Muhtemelen pek çok kişi şöyle düşündü:
“Üstüne vazife değil. Sen kendi ailene bak!”
Kaldı ki ailesini de hükmetmeye hakkı yok. Zaten (ne iyi) öyleymiş:
“Kadının ekonomik özgürlüğü aldatmaca, çalışan kadın yuvasını dağıtıyor” açıklamasıyla tepki toplayan Ömer Tuğrul İnançer’in kızının büyük bir şirkette kurumsal iletişim direktörü olarak atandığı ortaya çıktı.” (23 Aralık 2014)
***
Başka bi’ misal. Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan.
28 Eylül 2014’deki yazısının başlığı:
“Erasmus değil, “Orgasmus” projesi!”  
AB’nin öğrenci değiş tokuş projesini yerden yere vuruyor.
Kaplan’ın ahkâmı net: Erasmus ‘cinsellik peşinde koşturan ahmaklar projesi.’
Öfke. Tepki. ‘Nerden vardın bu kanaate?’ çıkışması… Derken…
“Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın kızının Erasmus projesiyle Paris’e gittiği ortaya çıktı.”
(23 Aralık 2014)
Evet. Ne bu yaman çelişki?
Nasıl izah edilir?
Ele verir talkımı kendi yutar salkımı mı?
Kızların babalarından ayrı yol tutacak şahsiyetli tavrına mı yormalı?
Yoksa çifte standartlarla bezeli tipik İslamcı iki yüzlülüğü… Oportinizmi mi, demeli?
Nasıl bağlayacağımı kestiremedim. Zira kızlarına haksızlık etmek var işin ucunda…
O da bize yakışmaz.

DİYANET’TEN SOSYALİSTLERE CUMA HUTBESİ

Kapitalizmim iş cinayetleri gemiyi azıya aldı ya… İktidar tevekküle sarıldı. Diyanet’e görev verdi.
Sonradan geri çekmesi mühim değil. Yayımladığı Cuma hutbesi şunu vaaz ediyordu:
“Aşırı tedbir Allah’a güveni sarsar… ‘Rabbim neylerse güzel eyler’ deyip onun hikmetine ve hükmüne rıza göstermeliyiz. Allah’ın taktiridir ve O ne dilerse o olur.”
Son alıntı:
“Başınıza her zaman ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir.”
İşçi sınıfına… Sosyalistlere acil görev bildirimi olarak okudum bu hutbeyi:
Laiklik mücadelesine dört elle sarılın.
Ermenek’teki maden cinayetinde ana ne diyordu:
“Oğlum yüzme de bilmezdi suyun içinde ne yaptı?”
Diyanet’in Recep emminin acısının sebebini, oğlunun günahına havale etmesine razı değilsek…
Dinci vesayete, gerici tasalluta karşı laiklik bayrağı… Daha daha yukarı…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa