Partili cumhurbaşkanlığından fiili başkanlığa

Yeni yıl kutlamalarını “Hristiyan geleneği”, “içki, kumar, eğlence teşvikçiliği”, “ahlaksızlık”,… ilan edip, yasaklayan Diyanet’e, Diyanet’ten bile önde giden kimi Müftülüklere, kimi Milli Eğitim Müdürlerine rağmen 2014’ü geride bırakıp 2015’e geçmeyi başardık!
Ama yeni yıla girmekle de vatandaş “zam”dan kurtulamadı! Yılın ilk günü “alkollü içkiler, sigara ve tütün mamullerinin’  ÖTV’sinin artırılmasıyla hükümet, içki ve sigara içenleri cezalandırmaya devam etti!
2015’e geçmeyi başardık ama bizimle birlikte 2014’te “iki seçim kazanan”, kendisini Cumhurbaşkanı da seçtiren R. Tayyip Erdoğan ve onun Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve Hükümeti de amaçlarıyla, hedefleriyle birlikte 2015’teler şimdi.
Oysa onlar 2014’ü çok sevmişlerdi!
Neden sevmesinlerdi ki?
2014’te, Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk, kara para ve rüşvet skandalı soruşturmasını adliyenin tozlu raflarına kaldırtmışlar, halk vicdanında olmasa da “savcılar” nezdinde temize çıkmışlardı! Dahası devri iktidarlarında Hükümete yönelik ne kadar “siyasi ve adli suç varsa”  onları da 12 yıldır yedikleri, içtikleri ayrı gitmeyen “paralel yapıya”  yıkmışlar, yıl içinde yapılan iki seçimi  de kazanmışlardı! Yargıda ve emniyette yeniden kadrolaşma da 2014’ün “bonusu” olmuştu!   
2014’te, Başbakandan çok meydanlara çıkan, Başbakandan ve Hükümet erkanından daha çok ekonomiden siyasete, tarihten dine,… her konuda siyaset yapan, rüşvet ve yolsuzluk skandalından din istismarcılığına her alanda konuşan, tavır alan direktifler veren “tarafsız Cumhurbaşkanı” Erdoğan, fiilen “partili cumhurbaşkanı” olarak arzı endam etti. 
Yılın son günlerinde ise bu “fiili partili cumhurbaşkanı”nın, Hükümeti 19 Ocak 2015’te toplayacağı ve Hükümetin bundan sonra izleyeceği “yol haritasının” belirleneceğini duyurdu. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki ayda bir toplanan MGK toplantılarına “paralel” olarak da Hükümeti kendi başkanlığında toplayacağını öğrendik. Ki, bu bir ayağını MGK, öteki ayağını Hükümete basan Cumhurbaşkanının ülkeyi “tek elden” yöneteceği anlamına gelmektedir!
Böylece 2014’ü “fiili partili Cumhurbaşkanı”  olarak bitiren Erdoğan’ın, 2015’i “fiili partili Başkanlık yılı”  olarak değerlendireceğini söylemek yanlış olmaz.
Bu tamamen “keyfi”  ve “fiili”  yönetim tarzı, elbette ki Anayasa ve yasalara aykırıdır. Muhalefet ve bilim çevreleri Erdoğan’ın bu “fiili başkanlık” yönetimini “diktatörlük yönetimine geçiş”, bir “rejim değişikliği”  olarak eleştirmektedir.
Bu eleştirilere Erdoğan takımı, yandaş basının kalemleri, Hükümet ve AKP’nin önde gelenleri, “Hayır bu bir diktatörlük yönelişi değil, gayet normal bir durumdur. Çünkü, Cumhurbaşkanımız zaten daha seçimden önce eskisi gibi bir Cumhurbaşkanı olmayacağını, fiilen başkanlık yapacağını söylemişti!”  diyerek savunuyorlar.
Bu tezi savunan AKP önde gelenleri, hukukçu, bilim insanı, mühendis,… gibi az çok bilimsel bir formasyon almış kişiler. Ancak öyle anlaşılıyor ki, bu kişiler, eğitimle edindikleri az çok bilimsel düşünce tarzını, mantığı  bir yana bırakarak, kendi tezlerini yine kendilerinin doğru saydığı bir tezle savunmaktadırlar. Bu yüzden de bu kişilerin, “Cumhurbaşkanının Anayasaya, yasalara aykırı biçimde başkan gibi ülkeyi yöneteceğini daha önceden söylemişti!” diyerek hiçbir mantıkla ve ahlakla açıklanamayacak savunmaları ancak, ideolojik bir tutum almalarıyla açıklanabilir. 
Bu yüzdendir ki, AKP Hükümeti ve partinin yöneticileri için artık, bu kişilerin gerçekler karşısında akıllarına ve vicdanlarına dayanarak karar vermesi beklenemez. (İstisnalar kuralı bozmaz.) 
Tersine AKP artık, Erdoğan’ın diktatörlük heveslerinin hınk deyicisi, tüm geleceklerini “Erdoğan rejimi”nin geleceğine bağlamış kişilerin bir araya geldiği bir organizasyondur.
Kısacası 2015’e “fiilen partili ve fiilen başkan” olarak başlamayı amaçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 seçimine bu fiili yönetimden aldığı güçle girip, Anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde edip, bu fiiliyatı resmiyete çevirmeyi hesaplamaktadır.  
2015 seçimi bu yüzden, aynı zamanda bu “fiili partili ve fili başkanlık sistemli”  diktatörlük yönetimi hayallerine de son vermenin seçimi olacaktır. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et