4 Ocak 2015

Hapishane mektupları

Yılın ilk günü iki mektup birden aldım. Birinin zarfından çıkan küçücük resmi kitaplığın üst rafına yerleştirdim.Yeşili mavisi yaşamayı kışkırtan iki el büyüklüğünde bir şey. Emin Gurban’dan geldi. Kocaeli 2 Nolu F Tipi Cezaevinden. Yeni yıl için .Elbet bir gün dışarda kucaklaşmak dileğiyle.
İkinci mektup da yine 2 Nolu F Tipi Cezaevindeki  Bülent Şamcı’dan geldi, Sincan’dan. Yeni çalışmalarını anlatıyor, Terekemelerle ilgili. Bana sağlığıma dikkat etmemi tembihliyor. Çıktığında Kars’a gideceğiz de. Türkülerde  “Taşlı Gala”  diye anılan Kars Kalesini gezdirecek bana.
Bu Kars Kalesi bir zamanlar hapishaneymiş. Türküdeki “Korkarım yâr gelmiye, gözlerim yaşlı kala” sözünün nedeni buymuş.Dedesi bu kaleyle ilgili epey şey anlatmış ona.
Yılın ilk günü iki cezaevinden gelen mektupları hayra yordum. Diledim ki genç ömürleri daha fazla duvarlar ardında geçmesin genç insanların. Bizler de dışarda olsak da okumanın yazmanın suç oluşunu yaşamayalım daha fazla.
Yılın son gecesini (bu elbet itibari  yani saymaca  bir son) Kars’tan gelme kaz ile bitirmiştik. Komşumuz Karslı imiş. Sofraya çağırdı, gidemedik, önce kaz payımız geldi, sonra tatlımız. Ardından ertesi sabah aldığım mektupları nasıl uğur saymam?
Hapisane mektupları hem hüzün hem sevinç verir bana. Askerden, gurbetten ve mapustan sağlık mektupları almak elbet güzeldir. Ama içinizde bir yer de acır, burnunuzun direği sızlar. Doluksarsınız. “Dokunsalar da ağlasam” gibi olursunuz. Ama kıyamazsınız içerdekine.Onlara gülücükler yollamalısınız ve güzel haberler, olabildiğince. Onlar göremedikleri çayırların ve gökyüzünün resimlerini yolluyorlarsa, umudumuz diri kalsın diye... görevimiz elbette bu umuda gönül dolusu teşekkür edebilmektir.
Şiirin Sırasıdır
Şiirle başlamak gerekir teşekkür edeceksek. Can Yücel okumak, sözlerin uyumuna, uyumsuzluğuna takılıp şiir kuyularına düşmek:
Duru bir yeşildi ortalık
Akşam güneşi kırılmış bir mızrak boyu
Ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık,
Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığı
Pullarını döküyor üstüme
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir
Belki de anmak için
bi damlacık bir sessizliği
Can Yücel’le başlayınca söze,  Can Yücel’le sürdürmek gerekir :
Günlerdir körköstebek nefsimle öyle hırlı
Ve öylesine harlı ki
esrik nefesim
Bir kibrit tutsam parlayacak.
Bir sarnıç gemisi diyecekler alev almış
Boğazın iki yakasından

Oysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavi
Gelişi güzel mi güzel bir ocak
Suların ortasında sevgili öfkemle benim
Yanacak bahar erişinceye değin
Soğuktan morarmış kanatlarını
ısıtsın diye martılar

Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin
İşte size sözcükleri tutuştu tutuşacak ispirto gibi mavi şiirler. Bir menekşe gibi koruyun umudu, hapishanelerdeki dostları da unutmayın.
Unutmayın Can Yücel gibi umut şairlerini, isteklerinizi anlatacaksanız:
Başka türlü bir şey benim istediğim
Ne ağaca benzer, ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz,
Havası ayrı hava..
 
Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığından uzun

Evrensel'i Takip Et