Atık köprüleri yeniden kurmak için -2
Soykırımın ardından cumhuriyetin kurulmasıyla kendilerine verilen mal ve mülkün çözüm için yeterli olamayacağını ancak kendi özgürlüklerini elde etmeleri gerektiğini anlayan Kürt ve diğer halkların verdiği savaş, ayaklanma bahanesiyle kanlı bir şekilde bastırıldı ve adalet adına kurulduğu iddia edilen fakat gerçekte katliam kararlarının verildiği merciler olan İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkeme kararlarıyla verilen idam kararları sayısızca insanın ölümüyle sonuçlandı. Özgürlüklerini isteyen haklar sindirildi. 1923’ten sonra çıkarılan birçok kararlar (Hangi ad altında olursa olsun) aslında bu sindirme ve özgürlük arayışını kösteklemeye yönelik oldu.
Biz Asuri/Süryaniler açısından bu eylemler 1940’lardaki varlık vergisi, 1955’lerdeki 6-7 eylül olayları ve buna benzer birçok olaylarla bugüne kadar devam etti.
Ancak geç de olsa bu oyun ve kandırmalara gelmeyeceğini ve bunlara dur demenin zamanının geldiğini sezen Kürt özgürlük hareketi 30 yıl önce bir özgürlük mücadelesi başlattı. Ancak dünyadaki totaliter rejimlerin her zaman kullandığı ‘terörist’ damgasıyla damgalanmak istenen özgürlük hareketleri; demokrasi, ve halkların özgürlüğü alanındaki ısrarlı ve şaşmaz tutumlarıyla bunun gerçekte bir demokrasi mücadelesi olduğunu ispatladılar.
Türkiye’de bugün çok tartışılmakta olan çözüm sürecini sadece Kürt halkı ve devlet arasında bir çözüm olarak görmek istemiyoruz. Çünkü sorun bir demokrasi sorunu olunca bunun ülkede yaşayan insanlara yönelik olması gerekir. Aksi takdirde şu ana kadar yaşanan sorunların, yeni sorunlarla yüklü olacağı başka bir safhaya dönüşmesine yol verecek. Kendi bünyesinde yaşayan değişik etnik halkların demokrasiye gerçek anlamda katılımını sağlamayan bir demokrasi veya demokratik çözüm olamaz. Demokrasi; sadece bir ülke veya rejimin sahip olduğu ve o ülkeye has bir demokrasi olamaz. Demokrasi ve insan hakları evrenseldir.
Bu konuşmanın; belki de bir yandan bir belediyeyi temsil eden saygıdeğer kişiler ve öte yandan göçteki bir metropolitliğe bağlı insanlar arasında geçmiş olması bu iki tarafın güçlerinin ötesinde, yani bölgesel yüzeyden ülkesel yüzeye çıkmış bir konuşma olarak algılanabilir. Ancak şu andaki bölgesel yönetimlerin artık klasik bir bölge ve belediyecilik anlayışının ötesinde siyasal ve ekonomik açıdan geri bıraktırılan bu bölgeleri yaşatma, halkın yönetime eşit bir şekilde katılmasını sağlama ve o bölgelerin gelişimini köstekleyen tüm siyasi, demografik ve ekonomik haksızlık ve engelleri ortadan kaldırma gibi zor ancak erdemli görevleri vardır.
Bize; baba ve dedelerimizce öğretilen şey siyasetin bir ateş olduğu ve düştüğü yeri yaktığı idi. Ancak bugün bizler siyasetin insanların daha özgür ve insan değerlerine layık olarak yaşaması için verilen bir demokrasi mücadelesi olduğunu ve bunun bir ateş değil ancak düşerse de düştüğü yere barış eken bir insanlık ve özgürlük mücadelesi olduğunu görüyoruz.
Bize bu ortamın yolunu açan ve güven içinde çalışmamıza örnek olan, bütün engel ve sıkıntılara rağmen yılmadan özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren ve Kürt demokratik ve özgürlük mücadelesinin erdemli liderlerinden Sayın Ahmet Türk’e özellikle huzurunuzda teşekkür etmek istiyoruz. Kendi tarihiyle yüzleşti, gerçekleri kabul etti ve özrün yetmeyeceğini ancak o özrü getiren şartların değişmesi gerektiğini görerek sadece halkımızın sesiyle değil, ancak temsil ettiği partilerin desteği ile halkımız evlatlarından Erol Dora’nın Türkiye parlamentosunda milletvekilli ve kardeşimiz Februniya Akyol’un da Mardin Büyükşehir Belediyesine eş başkan olmasına önayak oldu. Bununla da; verilen özgürlük ve demokrasi mücadelesinin, yaşanılan halklarla birlikte verilmemesi halinde gerçek bir demokrasiden bahsedilemeyeceğini pratikte de ispatlamış oldu. Eş başkan seçiminde özellikle bir Süryani kız kardeşimize yer verilmesi aslında özgürlük mücadelelerinin kadınlarla başlamasının belki de daha doğru olabileceğini gösterdi. Kürtçede aklımda kalan bir deyim var: “Mer katna kavara vjin cuna havara”, ki yaklakşı tercümesini yapacak olursak: “Erkekler tahıl deposuna sığınırken kadınlar yardıma koştu.” Bu seçim bizim için yol gösterici oldu.
Bizim de halk olarak özgürlük ve demokrasi mücadelesine fiilen katılmadan sadece isteklerde bulunmamızın doğru olmadığını biliyoruz. Bu bakımdan da demokrasi ve halkların özgürlüğü uğruna verdiğiniz mücadelenin daimi destekçisi olacağımızı ve bizleri anavatandan göç etmeye zorlayan şartların gerçekten değiştirilmesiyle sağlanacak güvenlik ortamında sizlerle demokrasi ve özgürlük mücadelesini birlikte verme umuduyla saygılarımızı sunuyoruz. (Bitti)
Evrensel'i Takip Et